Önceleri "kamu" dendiğinde; toplumun genel çıkarı ve gönenci anlaşılırdı. Günümüzdeyse ortak yarar kavramı; çoğunlukla dar gurupların çıkar odaklarına, imar rantlarına ya da geçici çıkarlarına feda edilme riskiyle karşı karşıyadır. Doğal varlıklarımız, ekolojik dengemiz ve kentsel alanlarımız, uzun süreli planlamadan uzak, günübirlik kararlarla yönetildiğinde aşınmakta; yeraltı ve yerüstü kaynakları ise düşüncesizce ve hızlıca tüketilmektedir.
Eğitim alanında bilimsel düşünce yerine yalnızca ezberlenmiş bir müfredatın öne çıkışı sonucunda; geleceğin güvencesi olan gençlerin sırtına umut yerine yalnızca belirsizlik yüklenmektedir. Gençlerimizin güvenli bir gelecek düşleri kurabilmesi için, bilimin ışığında bir eğitim düzenine ivedilikle gereksinim duyulmaktadır.
Bilinmelidir ki bu büyük boşalmanın sorumluluğu herkesin üzerindedir. Çünkü hesap verme kültürünün olmadığı ve yaşanan tüm olumsuzlukların yazgı, kader ya da mukadderat olarak görüldüğü bir toplumsal yapıda sorumsuzluklarda elbette ki herkesin payı vardır. Ne yazık ki boşaltılan bir çuvalın içini yeniden doldurmak; özellikle güven, adalet ve toplumsal huzur gibi kutsal değerler söz konusu olduğunda, gerçekten çok zordur. Çünkü bu değerlerin sızdığı delikleri yamamak ve çuvalın içinin boşalmasına neden olan delikleri, yırtıkları onarmak uzun bir süreç ve emek ister.