İTİMAT 

  Türkçe’si güven, Arapça’dan Türkçe’ye itimat olarak giren  bu kelimenin lügat anlamı : “ Güvenme, emniyet; bir şeyden beklenilen niteliğe inanıp ona göre davranma.” olarak geçer.
    İnsan yaratılış itibariyle, aldığı okul ve aile terbiyesi ile, çevresinden aldığı etkilerle hem çevresine güven verir hem de çevresine güvenebilir. Kişi aldığı eğitimle her zaman doğruluktan, dürüstlükten ve adaletten yana olursa etrafındakilere güven verir. Peygamber Efendimize peygamberlik görevi verilmezden önce bütün Mekke Halkı tarafından güvenilen, itimat edilen, saygı duyulan, emanet edilen bir kişilik sergilediğinden kendisine “Muhammed’ül Emin” denmiştir.
    “ Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi.” Atasözü gereğince, başkalarına güvenip onlara itimat etmemiz gerekir. Aksi takdirde hayatta başarılı olmamız imkansızdır. Güvenip de kazık yediğimiz kişilere tekrar itimat etmemiz doğru değildir. Ülkesine yön verecek olan liderlerin ise milletine güvenmesi ve onlara güven telkin etmesi gerekir. Örneğin Büyük Kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk hem kendine hem de milletine güvenmiş, bu güvenin karşılığında millet de kendisine güvenmiştir. Güvenin çok önemli bir faktör olduğunu Atatürk:  “Türk Öğün, çalış, güven.” sözüyle vurgulamıştır. Mustafa Kemal askerlik hayatı boyunca daima askerlerine güvenmesi nedeniyle bütün cephelerde zaferler kazanmıştır.
    İşletme Müdürleri, patronlar, amirler de mahiyetinde çalışan kişilere güven duyarsa ve onlara güven verirse hizmet ve başarı grafiği de kendiliğinden yükselir. Kodak firmasının kurucusu Mr. Eastman’ın şu güzel sözü tarihe mal olmuş bir sözdür: “Dostlarım, hayatta başarılı olmak istiyorsanız, yanınızda çalıştırdığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz.” Almanlar ise güvenmenin yanı sıra denetlemenin de şart olduğunu kabullenmişlerdir. Alman mucizesinin gerçekleşmesinde şu Alman Atasözünün doğruluk payı vardır. “Güven, ama denetle.” 
    Kendi ihtiyaçlarımızın giderilmesinde daima çalışmalı, üretime katılmalı, kendi yağımız soğanımızla kavrulmaya çalışmalı, başkalarından gelecek maddi ve manevi yardımlara güvenmememiz gerekir. Aksi taktirde güvendiğimiz dağlara kar yağabilir. Eldekilerle yetinmek doğru değildir. Her zaman daha fazla daha fazla üretmeğe, stoklarda bir şeylerin bulunmasına özen göstermemiz gerekir. Bununla ilgili olarak Atalarımız : “ Güvenme varlığa, düşersin darlığa.”  demişlerdir.
    Hayatta başarılı olmak için başkalarının güvenini kazanmalı, onlara güvenmeli, muhtaç olmamak için çalışmalı, üretmeli, doğruluktan ve dürüstlükten yana olmalı ve her şeyden önce kendimize ve Allah’a güvenmeli, ama barutumuzu da daima kuru tutmamız gerekir.
    Satırlarımıza George Mac Donalt’ın şu güzel sözüyle son verelim.
    “ Güvenilmek sevilmekten daha büyük iltifattır.”  

------------------------------------ ŞİİR KÖŞESİ ---------------------------------------------

   TUTSAK 

Garip bir tutkusu vardı adamın
Kelimelerle oynuyordu sabah akşam,
An geldi, yalın çıplak bir halde 
Onunla oynamaya başladı kelimeler.

Önce ışıksız karanlık bir pencere
Sonra dört duvar oldular etrafında,
Kelimeler başıboş kendi hallerinde
Duvardan duvara çarpıp yankılandı. 

Pervane oldu da bir türlü çıkamadı 
Süzülerek karanlıktan dışarı adam,
Sonradan ışığı özledi göremediği
Suyu özledi kana kana içemediği.

Bir lokma sıcak ekmeği özledi
Paylaşıp ta boğazından geçirdiği,
Derin bir iç geçirdi ahh ederek
Anladı ki yâri özledi saramadığı.

İbrahim SOYALAR – NAZİLLİ

--------------------------------------------------------

  BANA ULAŞAMAZSAN 
Bana ulaşamazsan korkma
Eserlerime ulaşacaksın. 
Yazdığım rüyalara, yorduğum rüyalara
Hayalimi süsleyen kahramanlara ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden 
Kollarımız kavuşacak birbirine
Bana ulaşamazsan mısralarıma ulaş.
Duygularımız karışsın birbirine. 
Bana ulaşamazsan dertlenme
Mezarına ulaşacaksın        
Çürüyen bedenime, dağılan kemiklerime
Toprağımı süsleyen güllere ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden 
Ruhlarımız kavuşacak birbirine.
Bana ulaşamazsan aşkıma ulaş
Sevdalarımız karışsın birbirine. 
Bana ulaşamazsan üzülme
Dualarıma ulaşacaksın.
Yudumladığım suya, kokladığım havaya
Secdelerimi süsleyen 
Gözyaşlarıma ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden 
Dileklerimiz kavuşacak birbirine.
Bana ulaşamazsan kendine ulaş
Kalplerimiz karışsın birbirine. 
Bekir AYGÜL – AYDIN

-------------------------------------------------

İSTER  GÖNLÜM 

Hece hece, mısra mısra
Seni yazmak ister gönlüm
Kucak kucak, dudak dudak        
Seni sarmak ister gönlüm. 

Bitmez hasret gündüz gece
Vuslat meçhul bir bilmece
Gördü düşü hep bilgece
Hayra yormak ister gönlüm. 

Yaşam denen süreç kısa
Her an neden olsun tasa
Çavlan gibi taşa, taşa
Coşup akmak ister gönlüm

Bolat ÜNSAL - ANTALYA

---------------------------------

SÖĞÜT AĞACI 
 

Gizemi, gölgene çekerdi beni
Bitmezdi hoşbeşi söğüt ağacım
Kesmiştim elimi keserken seni
Olduk kan kardeşi söğüt ağacım.
 
Üflerdim sevdaya sürgün dalını
Seslerdin derundan aşk masalını
Kuş mevsimi yâr salını salını
Gönlümün söyleşi söğüt ağacım.
 
İcabet ederdin çağrılarıma
Devaydın yürekten ağrılarıma
Sürerdim kanayan yaralarıma
Keserdin ateşi söğüt ağacım.
 
Başında bulutla göğe dalarken
Kurduğum düşleri rüzgâr yalarken
Salkım saçlarını suya salarken
Belerdik güneşi söğüt ağacım.
 
Yaşamın özünde zaman durdukça
Ruhumun gıdası kalbim vurdukça
Duruyor içimde öyle çocukça
Sevincin bir eşi söğüt ağacım.
        
    Salih ERDEM – AYDIN