Kanatlar uçurumun kenarında peydahlanır!
Uçurum yok oluşu çağrıştırırken; kanatlar kurtuluşu temsil eder.
Beklenmedik gelişmeler yığınları olmak ya da olmamak noktasına taşıyabilir. Yığınlar olayların ve olabilecek olanların farkında olmayabilir. Uçuruma sürükleniş, bir farkında olmayış halini gösterir. Buna karşın bazı insanlar, her şeyin farkında olarak yığınları uyarmaya çalışırlar. Bu çağrıları algılayarak olayların farkına varanlar, çağrıcıların yanında saf tutmaya başlarlar. Bu insani dayanışma gelişirken, kurtarıcılar ve kurucular sahne alır. Kurtarıcılara muhtaç toplumların sorunlu oldukları unutulmamalıdır.
Anlama ve anlatma eşiği daralmış toplumda, iletişim ve doğru bilgiye erişim sorunlu olur. Anadilde söylenen ve yazılan tümcelerden farklı şeyler anlamak bir üretkenlik değil kısırlık ve kültürel körlüktür. Özgür olmayanlar seçenek üretemez. Sonuçta her seçeneksizlik bir zorunluluk yaratır. Seçenekler azalınca, çözümlerin ilkelleşmesi kaçınılmazdır. İlkel çözümler masum insanları tüketir duyarsız insanlar denizinde(!)
Çarpıtılan algı yönetimiyle hesap kime kesiliyor? Algı içselleştirmedir, içselleştirilen şey yeniden düzenlenebilir. Halkın yükünü artıran politik kararlar, egemenlerin ve bazı yönetenlerin lehine olabilir. Denetimi ve uzlaşmayı devre dışı bırakan yaklaşımlarla alınan kararlar; güvenceler, aflar, teşvikler ve ayrımcı kayırmalar tasarrufların yatırımlara gitmesi gereken kısmını törpüler(!) İtibar gerekçesiyle yapılan gereksiz harcamalar, halkın yükünü artırır. Burada sorulması geren soru, itibar kim için, bunun maliyetini kim yüklenir?
Doğal afetlerde kişisel ve bölgesel güçlerle alınan önlemler yeterli olmayabilir. Bu nedenle ulusal güçlerin hiç zaman kaybetmeden görevlendirilmesi kaçınılmazdır. İnsanlar haklı olarak şu soruyu sorabilirler; ulusal güçlerin varlık nedeni nedir?
Felaket durumlarında, kimlerden nasıl yararlanılacağı belirlenmiştir. Bu denkleme ordu dahil edilmemişse bu durumu anlamak güçleşir. Felaketin yaşandığı süreçte her birim kendi bulunduğu alanda inisiyatif kullanmalıdır. Enkaz altındaki insanlara yardım edebilmek için zamanla yarışılan süreçte, genel çerçevenin dışına çıkmadan ve ayrıca bir emir ve direktif beklemeden harekete geçmesi gerekir. Ayrıca ulusal güçlerin tamamı en kısa zamanda görevinin başında olmalı ve sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. Bu noktada dayanışmanın anlam ve önemi iyi kavranmalı ve gönüllü güçlerden de gerektiği gibi yararlanmalıdır. Yetkili ve sorumlular görev yaparken, göreve katkı sunanları engellememelidir.
İnsan olmaktan kaynaklanan temel hakların korunması onlara sahip çıkmakla olanaklıdır. Temel hakları güvenceye alan yapılanma iradi katılımlı amaç ortaklığı ile yurt belenen topraklar üzerinde oluşturulan en üst örgütlülük devlettir. Birey olmanın temelinde millet olma iradesi vardır. Burada eşitlik olmazsa olmaz olanlardandır. Eşitliğin tamamlayanı ülke sahipliği temelinde yönetime katılımdır. Ülke sahipliği, bilinçli katılımcı için ortak olmanın sağlamış olduğu bir haktır.
Demokratik yönetimler, yönetime katılımın olanaklarını artırıp, yollarını açarken; otoriter yönetimler, milleti yani özünde devlet olan halkı yönetimden uzaklaştırır(!) Şeffaflığın olmadığı ve denetim mekanizmalarının devre dışı bırakıldığı bir yapı yaratır.
Bu dayanılmaz acılar ne vakte kadar? /Önlemsiz ölümlerle baş başa kaldık! / Çarelerin eli kolu bağlanmış iken… /Çıkmaz sokaklarda tutsaklık daha ne kadar?
Bedensel acıların algılanması varlığın; bedenlerin acılarının algılanması, insanlığın kanıtıdır!
Tekrar geçmiş olsun güzel yurdum…