KLASİK…

Eski bir yazımı tekrar paylaşma gereğini duydum. Yaşadıklarımızı dikkate aldığımızda böyle bir paylaşımın yadırganmayacağını düşünüyorum.

Klasik denen şey, zamana direnerek etkisini sürdürebilmektir. Bu çok zamanlılık, söz konusu objenin önemini artırır.

Özellikle olağanüstü dönemlerde önemli olgulardan biri genel çoğunluğun tepkisizliğidir. Olağan olmayan döneme ilişkin önemli değişkenlerden biri de yönetimdir. Yönetimin olağandışılığı hukuksuzluğu işaret eder. Adaletin olmadığı bir toplumda öncelikle eşitsizlik ve yaşam güvencesi söz konusudur. Yaşam güvencesinin olmaması hali kişileri etkisizleştirir. Doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda tepkisizlik, zorbalık yollarını açar.

Makamlar sonsuz, yetkiler sınırsız değildir. Her düzey için yetkili tanımlanarak olması gerektiği yerde konumlanması sağlanmalıdır. Yetkili, gücünü kendinden alan değil, halkın kendisine verdiği görevi yine kendisine tanınan yetkiyle çözmesi gerekendir.

Kuvvetler ayrılığı aksak ise, demokraside çarpıktır. Yürütme, yargı ve yasamaya egemen olur ise; iki yanlıştan bir doğru çıkmaz!

Nazım Hikmetin şiiri tepkisizliğe tepkidir. Bu tepki, dizelerin klasik olmasını sağlamıştır. Yaşamakta olduğumuz kaosta kitleler tepkisizlikleriyle Nazım Usta’nın dizelerini haketmettedirler:

DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!

Olay sadece suçlamak değil, aynı zamanda söz konusu suçta payının olduğunu kabul etmektir. Suçu kazıdığında altından insan çıkıyorsa; o insan, öteki insanlarla birliktedir. Suçu üreten ortam ortadan kaldırılmadan suçluluk var olmaya devam edecektir. Suç ortamlarını yaratanlar ya bilerek ve isteyerek ya da istemeden istenmeyen ortamı yaratırlar. Bu olgudaki kök neden, adaletsiz paylaşımlardır. Tüm çatışmaların temelinde bu neden var!...