KUZU KUZU ME ME…

Kuzu gibi olmak…

Kuzu gibi yapmak…

Kuzu kesilmek, kuzuya dönmek…

Analı kuzu, kınalı kuzu

Anaların körpe kuzusu…

“Çocuklarımızı kuzu gibi yetiştirmeyelim ki; ilerde koyun gibi güdülmesinler.” (S. Şirazi)

***

Okullarımız Pazartesi günü, 2. Dönem için kapılarını açıyor.

Eğitim, bir ülkenin en önemli ve ciddi bir işidir. Eğitim çağdaş anlamda çocuk psikolojisini bilmek, çocukları yaşama hazırlamak ve çocukları kurtlara teslim etmemektir. Eğitim aynı zamanda da çocukları, kuzuların sessizliğiyle koyunlaştırıp güdülmesini sağlayan çevresel, dinsel ve kültürel kalıntılarla da savaşmaktır.

***

Ne yazık ki; aileden, çevreden ve okuldan başlayarak kuzu gibi bir nesil yetiştirmek ülkemizdeki eğitim sisteminin temel bir amacı gibidir. Eti senin, kemiği benim diyerek aileler çocuklarını kur-an kurslarına ve dini cemaatlerin okullarına gönderiyorlar…

Çocuklar doğaları gereği, hareketli, cıvıl cıvıl, tepkili, itirazcı ve karşı koyucudurlar…

Kur-an Kursları ve eğitim sistemi çocukların bu doğal özelliklerini yok etmeyi amaçlıyor. Çocukları muma çeviriyorlar kısacası kuzu gibi yapıyorlar…

Kuzu gibi çocuk modeli oluşturuluyor. Bu model çocuklar, boyun eğen, sesini çıkarmayan, itiraz etmeyen, hakkını aramayan, otoriteye itaat eden çocuklardır. Dayak yese bile sesini çıkar(a)mayan, aç susuz kalsa da açlığını belli etmeyen, dur deyince duran, gel diyince gelen çocuklar bu modele uyuyorlar.

***

Özellikle bu modele uyan çocuklarımız fiziksel, psikolojik ve cinsel yönden baskılara uğruyorlar. Çocuklara (daha anaokulu çağında)kur-an kurslarında anlamını bilmedikleri ve hiçbir zamanda bilemeyecekleri semboller, kavramlar ve ritüeller zorla şiddetle ve baskıyla ezberletiliyor… Bu baskı ve zulüm karşısında çocuklar kuzuların sessizliği gibi bir sessizliğe gömülüyorlar. Süreç içinde de tüm olanları kanıksıyorlar, yaşamın hep böyle olduğunu -olacağını-sanıyorlar. Böylece yapılan eğitim amacına ulaşmış oluyor… Gurur duyularak,”Kuzu gibi oldu maşallah” deniliyor.

***

Neticede; etkin değil, edilgen bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor. Kuzular büyünce haliyle koyun oluyor. Koyunlara da bir çoban gerekiyor. Çobanlar da keyfine göre koyunları güdüyor. Böylece, kavgasız, muhalefetsiz, itaate uygun bir sistem kuruluyor!

Sevgili okurlarım, mevcut eğitim sistemimizi çocuklarımızı kuzu-koyun benzetmesiyle anlatmaya çalışıyorum, çünkü yukarıya aldığım S. Sirazi’nin sözü gibi eğitim sistemimizin çarpıklığını ancak bu tür benzetmeler daha net açıklayabilir…(Bu yazıyı bir yarı fabl gibi düşünün. Hayvanlar âleminin bu konuda hiçbir suçu yoktur. Bir suç varsa o da insanoğlunundur…)

***

Sorgulayan, düşüncelerini özgürce ifade eden, sorumluluk alan, paylaşan, düşüncelere saygı gösteren, şiddetten yana olmayan bir gençlik yetiştirmenin temelinde çağdaş, laik, özgürlükçü eğitim anlayışı vardır… Ne yazık ki günümüzde bu eğitim anlayışının çok uzağındayız… Bunun yerine itaat eden, sesini çıkarmayan, görüşlerini açıklamayan, “Talibanvari” eğitimlere tabi tutulan öğrenciler yetiştirilmeye çalışılıyor…

***

Bugün uygulanan mevcut eğitim anlayışı devam ederse; geleceğimiz her yönüyle sıkıntılı olacaktır. Afganistan’da yaşanılanlar ülkemizde de yaşanılabilecek… Düşünün ki; ülkemizi yönetenlerce “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” deniliyorsa, daha çok kaygılanmamız gerekir…

Eh ne diyelim…

Kuzu kuzu me me…