“LACİVERT”

Tırnak içinde verdiğim başlık bana ait değil. Kısa bir süre önce basılan bir şiir kitabının adı. Kitabın yazarı Emekli Sen üyesi arkadaşımız, Recai Karabuğday. Aslında bu yazıyı daha önce yazmayı planlamıştım fakat olaylar ve gelişmeler bu planımı ertelememi gerektirdi. Depremin yıkıcılığı önlem sizlikle ve yönetme zaaflarıyla birleşince daha bir yıkıcı oldu.
Kitabın önsözünde Hüseyin Demir, Recai’nin yaşamını şöyle özetliyor: “Hikayesi; 12 Eylül sonrası yurt dışına gitmek zorunda kalan binlerce insanla aynıydı.” Toplumun duyarlı bir bireyi olarak haksızlıklara karşı çıkması daha insanca bir yaşamı talep etmekteki direnci onu siyasi yasaklı yaptı. Daha sonra siyasi sığınmacı olarak Almanya’ya gitti. Tam 27 yıl sonra ancak geri dönebildi ve Didim’e yerleşti.


LACİVERT, bir şiir kitabı. Kitapta 67 şiir yer alıyor. Kitabın baskısı Yenice Kitaptan.
Şiir, istenenleri iletme araçlarından biridir. Ancak, iletim araçlarının en etkili olanıdır. Çünkü şiir üretimi, yoğun emek ve zaman gerektirir. Aydınların tek kutsalı emektir. “Sevgi emektir” dendiği zaman, bu gerçeğe parmak basılır.
Şiir gerçek temelli istenir olanların dillendirilmesidir. Aynı malzemeyi kullanarak farklı çıktılar üretmek sanatsal bir etkinliktir. Devrimci bir yazar tartışmasız olarak toplumcudur. Toplum için ister ve kendisi içinde istemiş olur. Toplumcu bir yazarın sevdası, toplumun birlikteliği, güveni ve dayanışmasından beslenir. Sevdanın özü “ben” ile başlar ve genişleyen halkaları yaşamın her alanına yayılır. Bu her alan, gerçek anlamlı bir her alandır. Halkalar erişebildiği her noktada tüm varlıkları kucaklar. İnsan severlikte kardeşler var; hayvanlar en güvenilir arkadaşlardır, bitkiler ise dostlarımızdır. Bunların yanı sıra, hiçbir koşulda yabana atılmayacak “doğa” var. Çevre tüm varlıkların gerek duyduğu ve yaşamları üreten bir ortamdır. Yaşamın anası olan doğa gerçekliğinin kavranması çok uzun bir zaman aldı. Yaşam döngüsünün kırılmaması ve kopmaması için doğa algısı yerli yerine oturtulmalıdır:
“Aç pencerelerini göreceksin/ Yaprakların ne kadar da güzelleştiğini şebnem’lerle/Yaklaş, dokundur dudaklarını/Baharın geldiğini duyumsayacaksın/Kuşlar ağaçlarda cıvıl cıvılken/Uzat ellerini gökyüzüne/
Sana uzanan elleri göreceksin”
SEN adlı şiir bir yaşam birlikteliğini ve sevincini sunarken, birlikteliklerin mutluluğuna da gönderme yapıyor. SEN OL SEVDAM şiirinin bir bölümünde ise;
“Sen ol/ Ben olayım/ Sevda olsun/ Yürüyelim dağlara/ Çiçek olsun/ Sevdam yağmur olsun/ Güneş olsun/ Geceler bizim olsun/ Akalım sabahlara/ Sevdam sen olsun”
Birlikteliğe, dayanışmaya, bütünleyicilere çağrıdır devrimcinin sevdası. İstediklerine beklentilerini de katar. YAŞAMAK adlı şiirinin son dizeleri şöyle:
“Düşünebilesin ki sen/Umutları kırılmamış/ Her gün yeniye inanarak/ Götür götürebildiğin kadar/ Maviden laciverte kayarak/ Yaşamak derinliklerde/Koklamak güzel kokuların binlercesini”
Umut varsa şiir var; umudu olmayanın şiiri olmaz!
GELECEĞİM BİR GÜN şiiri umudu mayalar düşlerde. Düşler ki, elle tutulacak kadar yakın bize:
“Se yine de kaptırma dalını/Kimselere/Bekle/Bahar kuşanıp geleceğim bir gün/ Gecikmiş çocuklar gibi/ Salını salını”
Mutluluk var ise, birliktelik onu kucaklar. Kendi baharını yaratan sevdalar üretkendir. Paylaşmak üretmenin yol arkadaşı ve mutluluğunda öz be öz kardeşidir. Kendisi için istediklerini herkes için istemek insani bir erdemdir ki; acılardan süzülür ve bu nedenle de kıymetlidir. İşte bu nedenle toplumun vicdanıdır solcular!
Recai Karabuğday’ın “HİÇ YOK” şiirinin girişiyle son alıntımı yapayım:
“Sen tak saçlarıma baharı/ Ben çiçek açayım/ Sen dön yüzünü güneşe/Ben kokular saçayım”
Sol için YOL’a düşenlere selam olsun. Bizden öncekiler onurumuz ve yoldaşlarımızdı ve bizlerde geleceğe miras bırakacak olanlarız!

Recai arkadaşın yeni üretişlerini görmek dileğiyle; eline ve yüreğine sağlık.