-THALES’E SAĞLAM BİR ORTAK ÇIKIYOR-
Her yerleşim yerinin bir hikâyesi vardır.
Gezginler, turistler bu hikâyenin peşine takılarak o yerlere gelirler. Bunun adı da turizm olur.
Bazı yerler, ya kendi hikâyesini bilmez, ya da önemsemez veya kendisiyle ilgisi olmayan hikâyelerle uğraşırlar…
Daha kötüsü, başka yerlerin hikâyesini çalmaya çalışırlar ama tüm bunlar da tutmaz…
Turizmde gelişmiş yerlerin kendilerine özgü sağlam hikâyeleri vardır…
Örneğin: Almanya’nın en küçük eyaleti Bremen şehrinin hikâyelerinden en önemlisi Grimm Kardeşlerin yazdığı “Die Bremer Stadtmusikanten” Bremen Mızıkacıları Masalıdır. Dünya'da onbinlerce insan Bremendeki Bremen Mızıkacılar heykelini görmek ve o kültürü teneffüs etmek için Bremen'e giderler.
Yaşadığımız Didim ilçesinin de çok sağlam hikâyeleri varken; bu hikâyelere sahip çıkılmadığı gibi, başka yerlerin hikâyelerine sahip çıkılmaya veya uyduruk hikâyeler yaratılmaya çalışıldığını düşünenlerdenim…
Didim’de yapılan festivallere baktığınız zaman; Didim’e ait bir köke sahip olmayan festivaller olduğunu görürsünüz ve bu yüzden de tut(ul)mazlar. Didim zaten festivaller çöplüğüne dönmüş durumda…25 yıllık süreçte onlarca çöplüğe atılmış festival sayabiliriz…
Bu konuda yazdığım yazılarda Didim’in hikâyesinin Thales, Didim, Zeytin, Milet, Apollon Tapınağı ve Altınkum’dan oluşacağını belirtmiştim ama?
THALES’E SAĞLAM BİR ORTAK ÇIKTI
Didim’de yönetiminde de olduğum Felsefe Gönüllülerinin; felsefe buluşma etkinliklerinin konuğu; Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr Hatice Nur Erkızan’dı. Erkızan, İlkçağın-Antikçağın- Kadın filozoflarından Miletoslu Aspasia konulu bir konferans için Didim İlçemizdeydi.
Ticaret odası, felsefe severlerle tıklım tıklım doluydu.
Öncelikle bu etkinliğe katılmayanların çok şey kaybettiğini belirtmek istiyorum.
“Felsefe öğrencisi” olduğunu söyleyen Akademisyen Profesörümüz; bu sözüyle öğrenmenin, sorgulamanın sürekli olduğunu; eğitimin beşikten mezara kadar devam ettiğini bu cümlesiyle bize anlatmış oldu.
Akıcı, canlı istekli anlatımıyla Didimlileri büyüleyen Erkızan, Didim için, Didim’in sahiplenmesi gereken bir hikâyenin de kapısını bize iyice açmış oldu.
Didim için Thales, Milet Okulu, Anaksimeandros, Anaksi Menes’in elbette çok önemli olduğunu biliyorduk zaten… Erkızan, uç noktalarıyla bu filozoflardan bahsederek ve bağlantılar kurarak; sözü . Bu topraklarda –Milet’de- doğmuş kadın filozoflarımızdan ASPASİA’yaya getirdi.
Miletoslu Aspasia güzel ve akıllı bir kadın. İyi konuşuyor, düşünüyor ve de sorguluyordu. Mükemmel bir öğretmen olarak da kabul görüyordu.
***
Miletoslu Aspia sanki Miletos’tan kayığına atlayıp, Miletos-İyonya ruhuyla felsefi yaşamın soluğunu Atina’ya taşımış gibidir.
.Atina toplumunda kendisi yabancı biri, kadın olarak yabancı biriydi ama bu onun düşünsel-politik yaşamda büyük bir atılımı başardığı gerçeğini değiştirmez.
***
Aspasia M.Ö 469-399) ve Sokrates(M.Ö 469-399) her ikisinin aynı dönemde yaşadığı anlaşılıyor.
Sokrates, özellikle Aspasia ile düşünce alışverişi yapması sayesinde, bugün bizim de onu saydığımız gibi, büyük bir filozof olmaya ulaştı.. Felsefe yapmada ''Sokratik yöntem''(sorularla, sorgulamalarla, gerçeği doğurtmak) olarak bildiğimiz yöntemin hakikatte ''Aspasia'nın yöntemi'' olduğu ve onun öğrencisi olan Sokrates'in bunu gençlik yıllarında ondan öğrendiğidir.''..''
Ne yazık ki; o dönemde de kadının adı yok. Atina’da felsefe okulu kurmuş. Periklesle evliliğinde Atina yönetimine düşünsel anlamda önemli katkılar sunmuş bir kadın.
Atina’da o dönemlerde halkın oyları ile doğrudan katıldığı doğrudan demokrasi var ama kadınlar ve köleler oy kullanamıyorlar. İşte bu dönemde kadın filozof olmak o kadar kolay değil…Süreç içinde de Erkek egemen tarihçiler, felsefe tarihçileri, Thales’i Sokrates’i, Platon’u öne çıkarırlarken Aspasia’yı hep unutturmaya çalışmışlardır. Çünkü o kadındır…
Bu arada, Yunanistan’da Kadınlara seçme ve seçilme hakkının 1952 yılında verildiğini de burada belirtelim…
***
İlk kez Aspasia kız çocukları için de, erkek çocukları için açılan okullar gibi, okullar açılmasını dile getirdi. Onu tanımlayan ''özgür ruhlu bir kadın'' ifadesi bugün için kulaklara hoş gelebilir; ama zamanında onun için bir cezalandırma ve aşağılama ifadesiydi. Aspasia bu özgürlüğünü bir entelektüel toplantı merkezi açmakla göstermişti
Eh kolay değil kadın olacaksın soracaksın, sorgulayacaksın, akıl yürüteceksin kısaca felsefe yapacaksın bir de çok güzel olacaksın… Erkek egemen anlayış bunu taşıyabilir mi? O çağlarda taşıyamıyorlardı, günümüzde taşıyorlar mı sanıyorsunuz? Düşünün ki Heredot’dan daha iyi bir tarihçi olduğu bilinen Thukydides ( M.ö460-395) bile kadınlar için şunu söyleyebiliyor. “En iyi kadın kendisinden söz edilmeyendir.
Aspasia’nın Cinselliğiyle Perikles’i etkilediği, onu savaşlara sürüklediği bile söylendi. Tüm bu iddialara ek olarak onu tanrıtanımazlıkla suçladılar…
***
TEŞEKKÜRLER PROF.DR HATİCE NUR ERKIZAN
Sizi Didim’de ağırlamaktan çok mutlu olduk.
Ruhumuzu, düşüncelerimizi açtınız. Bizi sorgulamaya yönelttiniz.
Sizi can kulağıyla dinledik. Sayenizde Didimliler, umarım Didim’i yönetenler de Hemşerimiz Miletoslu kadın filozofumuz ASPASİA’ya sahip çıkarlar. Kentlerinin hikâyesine gururla onu da eklerler…
Sizi tekrar Didim’de görmek üzere; Teşekkürler ülkemizin aydınlık yüzü.
***
KISACA:
Çok etkilendiğimiz bir konferanstı “MİLETOSLU ASPASİA”
Yerel yönetimlerimizin de Evrensel değerde topraklarımızda doğmuş hemşerimiz Miletoslu Aspasia’ya sahip çıkmalarını; kentimizin hikâyesine eklenmesini umuyoruz.