MİLLİ İRADE ve TOPLUMSAL RIZA.

Milli irade; esnek, kaygan ve oynak bir zeminde vücut bulur. Bu hali onun sürekliliğinden söz etmeyi güçleştirir. Normal koşullarda "ülke yararı" en önemli belirleyen olarak gözükür, buna karşın ülkesine ihanet edenler veya edebilecek olanlar çıkar! Milli irade özgür iradi tercihtir ve birey temellidir. Bireylerin tercih ve istemleri kesiştiği zaman milli irade ortaya çıkar. Rıza üretmek, iktidarın uyguladığı politikalar için veya uygulamayı düşündüğü politikalar için toplumun onayını almasıdır. Toplumsal rıza üretmede inançlı kişiler ajan olarak görev üstlenir. Bunlar din görevlileri veya milliyetçi kesimlerdir(!) Milli İrade

Birey temelli: Tek tek bireylerin özgür iradi tercihleri kesiştiğinde ortaya çıkar.

Esnek ve kaygan: Sürekliliği garanti değildir; toplumsal koşullara göre değişir.

Ülke yararı söylemi: Çoğunlukla “ortak çıkar” üzerinden meşrulaştırılır, ama ihanet ya da çıkar çatışmalarıyla kırılganlaşır.

Demokratik görünüm: Sandık, seçim, oy verme gibi mekanizmalarla somutlaşır. Toplumsal Rıza

İktidar temelli: Politikaların uygulanabilmesi için toplumun onayını üretme sürecidir.

Aracılar: Din görevlileri, milliyetçi söylemler, medya, ideolojik aygıtlar bu üretimde aktif rol oynar.

Süreklilik arayışı: İktidar, rızayı sürekli yeniden üretmek zorundadır; aksi halde meşruiyetini kaybeder.

Onay ve uyum: Bireylerin özgür iradesinden çok, iktidarın kurduğu çerçevede şekillenen bir “uyum” söz konusudur. Benzerlikler

Her ikisi de meşruiyet arayışıyla ilgilidir.

İkisi de kolektif bir zeminde ortaya çıkar: bireylerin kesişen tercihleri ya da toplumun ortak onayı.

Her ikisi de ülke yararı söylemiyle beslenir, ama farklı aktörler tarafından. Ayrışmalar

Kaynak farkı: Milli irade bireylerden doğar; toplumsal rıza iktidar tarafından üretilir.

Özgürlük vs. yönlendirme: Milli irade özgür tercihlere dayanır; rıza üretimi ise iktidarın yönlendirmesiyle şekillenir.

Süreklilik: Milli irade dalgalı ve kırılgan; rıza üretimi ise iktidarın sürekli yeniden kurduğu bir süreçtir.

Ajanlar: Milli irade bireylerin kendisiyle oluşur; rıza üretiminde ideolojik aracılar devreye girer.

Bunu bir metaforla da açabiliriz:

Milli irade, halkın kendi elleriyle yazdığı bir metin gibidir; bazen dağınık, bazen güçlü. Özünde milli irade tabanda oluşup tepeye ulaşan bir sivil oluşumdur.

Toplumsal rıza ise iktidarın kalemiyle yazdırılan, ama halkın imzasını almak zorunda olduğu bir metindir. Bu metin tepeden tabana dikte ettirilir(!)

Milli irade: dalganın özgür kıyısı,

Rıza: iktidarın çizdiği sahil.

Biri halkın nefesiyle doğar,

Diğeri iktidarın diliyle çoğalır.

İstersen bu tartışmayı daha da genişletip mekânsal adalet ya da erk kavramlarıyla ilişkilendirebiliriz. Sence bu tartışmayı hangi yönde derinleştirelim: daha çok felsefi bir eksende mi, yoksa politik pratikler üzerinden mi? Erk ve Milli İrade

Kaynak: Milli irade, bireylerin özgür tercihleriyle doğar. Bu, erk’in “aşağıdan yukarıya” yükselen biçimidir.

Kırılganlık: Bireylerin iradesi çoğunlukla parçalıdır; erk burada süreklilik kazanmakta zorlanır.

Meşruiyet: Milli irade, erk’ in demokratik meşruiyetini sağlar. Yani erk, halkın iradesinden türediğini iddia eder.

Felsefi boyut: Burada erk, Rousseau’nun “genel irade” kavramına yaklaşır; bireysel istemlerin kesişiminden doğan ortaklık. Erk ve Toplumsal Rıza

Kaynak: Toplumsal rıza, iktidarın yukarıdan aşağıya kurduğu erk biçimidir.

Üretim süreci: İktidar, politikalarını kabul ettirmek için rıza üretir; bu, Gramsci’nin “hegemonya” kavramıyla örtüşür.

Aracılar: Din, milliyetçilik, medya, eğitim gibi ideolojik aygıtlar erk’in rıza üretiminde işlev görür.

Felsefi boyut: Burada erk, bireylerin özgür iradesinden değil, iktidarın kurduğu hegemonik düzenin içselleştirilmesinden doğar. Erk Temelli Benzerlik ve Ayrışma

Benzerlik: Her iki durumda da erk, meşruiyet arar. Milli irade ile halkın özgür tercihlerinden; toplumsal rıza ile iktidarın hegemonik düzeninden.

Ayrışma: Milli irade erk’in “doğal” ve “kendiliğinden” yüzü; toplumsal rıza ise erk’in “kurumsal” ve “yönlendirilmiş” yüzüdür.

Gerilim: Milli irade ile toplumsal rıza arasındaki çatışma, erk’in hem özgürlük hem de tahakküm üretme kapasitesini gösterir.