Bir toplumda vicdan sustuğunda, en ağır suçlar bile yankılanmaz. Çünkü artık kimse duymak istemez. Çünkü artık duyanlar bile başını çevirir. Türkiye, yalnızca kurumlarıyla, doğasıyla, tarihiyle değil; en derinden, en gizli yerinden, vicdanıyla boşaltıldı.
kimse elini taşın altına koymuyor ama herkes yalnızca atılan taşı izliyor, Neron'un arenada gladyatör köleleri aslanlara parçalatışını izler gibi...
Sosyal medya, linçin arenası... Mahalleler suskun, üniversiteler tepkisiz, sendikalar dağınık...
iyi insanlar da içlerine kapanıyor, adalet isteyenler yoruluyor, duyarlı olanlar yalnızlaştırılıyor.
başkasının acısını kendi suçu gibi hisseden, acı çekenlere, zorda kalanlara karşı sorumluluk üzerine yapılandırılmış o kadim ahlaksal değerlerin ve ilkelerini yitirmeyenlerin varlığı da bir toplumun, halkın, ulusun sürekliliği için önemlidir, gereklidir.
Ama biliyoruz ki vicdanlı yürekler, duyarlı insanlar; bu toplumda, bu halkın arasında, bu ulusun içinde var ve sonsuza dek var olacaktır. Biliyoruz ki vicdan dediğimiz duygu; bazen tek bir insanın bile doğru yerde susmamasıyla, haksızlıklara karşı çıkmasıyla yeniden geri dönecektir.