ULUSAL İSTENÇ NEDİR?

Rüzgâr dindi, sönmeli kahreden karanlıklar…

Cehennem yangınına odun taşıyanlar;

Umutlara doğacak güneş bugünlerde…

Yarınlara yürüyen sevda sürgünlerdedir!

Algı ve hassasiyetlerin yığıştığı olay ve olgular, ulusal istencin en yoğun olduğu anlardır. Bu olay ve olguların tepe yaptığı tipik örnekler vardır. Ulusal kurtuluş süreci, kuruluş aşaması ve dini veya milli bayramlar. Normal koşullarda ise; eğitim, sağlık ve soysal güvenlik sorunlarının çözüldüğü ve harcanabilir gelirin yaklaşık olduğu (adil gelir dağılımı ve vergilendirme) yapılarda ulusal istenç sapmaları asgariye iner. Harcanabilir geliri kısaca açımlarsak; çok kazananlardan çok, az kazananlardan az ve asgari ücret altında gelire sahip olanlardan hiç almayarak harcanabilir gelir makasının açılması engellenebilir. Bu konumda olan vatandaşlar için pozitif ayrımcılık uygulanabilir. Hiçbir geliri olmayan kişilere de vatandaşlık geliri ödenir. İşte o zaman ulusal istenç sapmaları azalır. Yani paylaşılan şeyler ne kadar çok ve adil ise, ulusal istenç o oranda artar. Yani ulusal istenç bir eşitlik ve özgürlük temelinden yükselir.

Bu sevdalı gül kırımlarının can pazarıdır ki,

El-ayak çekilince akşamın kuytularına…

Umut filiz, umut sürgün, umut yaprak iken;

Düzenin düş bozan fırtınaları karanlıklardı!...

Ulusal istenç (milli irade) özgür bireylerin iradi tercihlerinin en yoğunluklu kümesini ifade eder. İrade oluşumunun en önemli unsuru eşitlik temelinde yer alan bilinçli özgür bireydir. Bireylerin özgürlükleri bağımlılıklarının azaltılmasıyla artırılabilir. Farklı bir biçimde ifade edersek; birey kendine yettiği ölçüde özgürleşir. Bunun için tüm bireylerin insan onuruna yaraşır bir gelir düzeyine sahip olması gerekir. Adil paylaşımların yapıldığı ve fırsat eşitliğinin gözetildiği demokratik ortamlar yaratılmalıdır ki, özgür iradi tercihler ulusal istenci yansıtsın.

Ve onlar emzirdiler karanlıkları…

Akmaz oldu dilsiz sular.

Yoksullarda kışladı zemheri…

Ve görülmedi boğulan aydınlıklar!

Özgürlüğün konumla olan ilişkisi yadsınamaz. Kişinin konumu özgürlüğünü doğrudan etkiler. Aynı şekilde kişilerin içinde bulunduğu ortamlar da onların özgürlüklerini ve dolayısıyla milli iradenin oluşumunu belirler. Bu noktada öne çıkan şey o andaki sorunların sıralanışıdır. Öncelikli sorun ön sırada irade belirlenimine yansır. Bu nedenle doğal veya yapay esintiler, algı boyutuna paralel olarak sonuçta etkili olur. Aynı süreçte, bilgiye erişimin önünde herhangi bir engel olmamalıdır.

Bir isyan çöreklenir öfkenin aynasına;

Eser yanık rüzgâr, şahlanır kavruk fırtına.

Tekinsiz sürgünlere tutunur umut özlemle,

Erişilmez gül olur açılır dal uçlarında!

İşsiz bir bireyin sorun önceliği ile, devlet rantlarından pay alan bir bireyin sorun öncelikleri kesişmez! Bu onların iradelerinin aynı olmayacağını gösterir. Böyle bir ortamda irade öbekleri oluşur. Bu öbekler son belirlemede bir sınıfsal yapının yansımasıdır. Etkinliği ise, örgütlülüğüne bağlıdır. Bu nedenle örgütlü azınlık, örgütsüz çoğunluğu yönetme olanağını yakalar. Olanakları sınırsız veya çok olan bir küçük azınlığın istenci hiçbir zaman büyük çoğunluğun istemleri ile çakışmaz. Buna karşın bu etkin küçük azınlık ulusal istenç belirlenmesinde etkili olur (!)

Yürüyen yorgun karanlıklar çözülür şafağa. Yürek atımlarından beslenir, kurtuluşun kavgası.

Umut yediveren gül olur düşünen tenlerde;

Gün olur, yarınlar gelir sevdalı kavuşmalarla!