VATANDAŞ, VATANIN ORTAĞIDIR!...

Vatandaşlığın omurgası ortaklıktır. İradi katılımcı birey hak ve yetkiler kazanmak için bir araya geldiğinde, bu konuda örtük bir anlaşma yapar. Ülkenin eşit ortağı olarak sorumluluklarını bilir ve yerine getirir. Katılımla kazanılan ortaklık, ardıl kuşaklara miras olarak bırakılır. Bu ne demektir? Bize emanet edilen varlıkların gerçek sahipleri arasında bizden sonra gelecek olanlar da var. Mevcut varlıklardan yararlanmak kadar, yararlandırmak da temel yükümlülüklerden biridir. Bu kapsamda kullanılan kaynaklar, daha iyi getiriler için yeni yatırımlara yönlendirilir. Yani kaynak kullanılırken temel amaç, yeni kaynaklar yaratmaktır. Örneğin, bir ton kömür üç yüz dolar düzeyinde iken; bir ton zeytin yağı on bin dolar ise, tercihi bu çıplak gerçek belirlemelidir. Ortaklık aynı zamanda söz ve kararlara katılma hakkını da içerir. Vatandaşların rızası olmadan onlara ait olan ormanları, dereleri, meraları ve yeraltı kaynaklarını hiç kimse hiçbir biçimde başkalarına devredemez! Temsil yetkisi olan kişiler, seçim öncesinde programlarında olmayan yani doğrudan onayı alınmamış iş ve işlemler yapamaz! Buna bir de milli iradeyi temsil yetkisinde değişim eklenmiş ise; bu koşullarda iktidarda olanlar, halka ait olan şeyler ve kaynaklar hakkında karar veremez! Daha açık bir ifade ile açımlamamı noktalıyorum; azınlığa düşen bir iktidar rutin işler dışında kararlar alamaz ve uygulamalar yapamaz! Yapılan iş ve işlemler yok hükmüne düşer(!)

-Vatandaşların hakları, yetkileri ve görevleri nelerdir?

“Türkiye'de vatandaşların sahip olduğu haklar, yetkiler ve görevler Anayasa ile güvence altına alınmıştır. İşte temel başlıklarla bir özet:

Haklar

  1. Kişisel Haklar: Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği gibi temel haklardır.
  2. Sosyal Haklar: Eğitim ve öğrenim hakkı, sağlık hizmetlerinden yararlanma, sosyal güvenlik gibi hakları kapsar.
  3. Ekonomik Haklar: Çalışma hakkı, adil ücret alma, sendika kurma ve grev yapma gibi haklardır.
  4. Siyasi Haklar: Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı vatandaşların yönetime katılımını sağlar.

Yetkiler

Vatandaşlar, sahip oldukları hakları kullanma yetkisine sahiptir. Örneğin:

  • Oy kullanma ve aday olma yetkisi,
  • Dilekçe verme ve bilgi edinme hakkı,
  • Kamu hizmetlerine girme hakkı.

Görevler

  1. Kanunlara Uymak: Her vatandaş, yasalara uymakla yükümlüdür.
  2. Vergi Vermek: Devletin hizmet sunabilmesi için vatandaşların vergi ödemesi gerekir.
  3. Askerlik Yapmak: Erkek vatandaşlar için zorunlu bir görevdir.
  4. Seçimlere Katılmak: Oy kullanmak hem bir hak hem de bir sorumluluktur.
  5. Çevreyi Korumak ve Toplumsal Düzen Kurallarına Uymak: Toplumun huzuru için önemlidir.”

-Üçüncü ve dördüncü kuşak temel haklar nelerdir?

“Üçüncü ve dördüncü kuşak haklar, insan haklarının tarihsel gelişimi içinde daha yeni ortaya çıkan ve genellikle kolektif ya da teknolojik gelişmelerle ilgili haklardır. İşte bu kuşaklara ait hakların genel çerçevesi:

Üçüncü Kuşak Haklar – Dayanışma Hakları

Bu haklar, bireylerin değil, toplumların veya insanlığın ortak çıkarlarını korumayı amaçlar. Genellikle uluslararası iş birliği gerektirir. Örnekler:

  • Çevre hakkı: Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı.
  • Barış hakkı: Savaşsız bir dünyada yaşama hakkı.
  • Gelişme hakkı: Bireylerin ve toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel olarak gelişme hakkı.
  • İnsani yardım alma hakkı: Afet, savaş veya kriz durumlarında yardım alma hakkı.

Dördüncü Kuşak Haklar – Yeni Nesil Haklar

Bu haklar, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin doğurduğu yeni ihtiyaçlara yanıt verir. Henüz tümüyle netleşmemiş olsa da bazı örnekler şunlardır:

  • Kişisel verilerin korunması hakkı
  • Biyoetik haklar (örneğin insan klonlamasına karşı korunma)
  • Siber uzayda güvenlik ve mahremiyet hakkı
  • Bilimin kötüye kullanılmaması hakkı
  • Sürdürülebilir yaşam hakkı
  • Zorunlu ve parasız eğitim hakkı (bazı kaynaklarda bu da bu kuşakta sayılır)

Bu haklar, klasik bireysel özgürlüklerin ötesine geçerek, insanlığın ortak geleceğini ve dijital çağın getirdiği yeni tehditleri dikkate alır.”

-Katılımla kazanılan ortaklık, ardıl kuşaklara miras olarak bırakılır. Bu ne demektir? Bize emanet edilen varlıkların gerçek sahibi bizden sonra gelecek olanlardır. Mevcut varlıklardan yararlanmak kadar, yararlandırmak da temel yükümlülüklerden biridir. Bu kapsamda kullanılan kaynaklar, daha iyi getiriler için yeni yatırımlara yönlendirilir. Bu saptamayı açımlar mısınız?

“Elbette, bu ifade hem ahlaki hem de kuşaklar arası sorumluluğu içinde barındıran son derece derinlikli bir anlayışı yansıtır. Parça parça ele alarak açıklayalım:

🧩 “Katılımla kazanılan ortaklık, ardıl kuşaklara miras olarak bırakılır.”

Burada, bir toplumun, doğanın ya da kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesi sürecinde, bugünkü bireylerin aktif katılımıyla elde edilen kazanımların sadece şu anki kuşağa ait olmadığı, gelecek nesillerin de bu ortaklığın doğal birer paydaşı olduğu anlatılır. Yani bir anlamda, biz sadece “yararlanıcı” değil, aynı zamanda “emanetçi”yiz.

🌿 “Bize emanet edilen varlıkların gerçek sahibi bizden sonra gelecek olanlardır.”

Bu düşünce, emanet bilincine dayalı bir etik yaklaşımı temsil eder. Doğal kaynaklar, kültürel miraslar veya toplumsal kurumlar gibi değerler, bizde sonsuza dek kalmak için değil; bizden sonrakilere bozulmadan ya da iyileştirilerek aktarılmak üzere teslim edilmiştir.

🔁 “Mevcut varlıklardan yararlanmak kadar, yararlandırmak da temel yükümlülüklerden biridir.”

Yani sadece tüketmekle kalmamalı, bizden sonra gelenlerin de aynı nimetlerden faydalanabilmesi için bunları sürdürülebilir ve sorumlu bir şekilde kullanmalı, hatta mümkünse geliştirmeliyiz. Bu anlayış çevre politikaları, eğitim reformları, sosyal adalet gibi alanlarda önemli sonuçlar doğurur.

💡 “Bu kapsamda kullanılan kaynaklar, daha iyi getiriler için yeni yatırımlara yönlendirilir.”

Bu kısım ise, söz konusu varlıkların sadece korunması değil, doğru biçimde değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Doğal kaynakların verimli kullanımı, eğitime ayrılan bütçelerin etkili yatırımlara dönüştürülmesi, kültürel mirasların turizme kazandırılması gibi yaklaşımlar bu kapsamda sayılabilir. Bu hem bugünkü hem gelecekteki kuşaklara daha güçlü bir miras bırakma amacını taşır.

Bu bakış açısı, aslında sürdürülebilir kalkınma, kuşaklar arası adalet ve ortak yarar etiği gibi çağdaş kavramlarla güçlü bir paralellik taşır.”