Günümüz ekonomik düzeninde emekçilerin ve emeklilerin sırtında yükselen bütçeler, ne yazık ki adalet ve eşitlik ilkelerinden uzak bir yapıya bürünmüş durumda. Oysa mevcut bütçenin demokratik katılım ilkesi çerçevesinde ve kamusal fayda önceliğiyle ele alınması, yalnızca daha insanca bir yaşamı mümkün kılmaz, aynı zamanda geleceğe dönük yapısal bir iyileşmenin de yolunu açabilir. Birinci öncelik, kararlara katılımdır. Denetim ve hesap sora bilirlik sonraki olmazsa olmaz adımlardır.
Tasarrufun Toplumsal Karşılığı
Tasarruf önlemleri genellikle kemer sıkma politikalarıyla eşanlamlı hale gelmiştir. Ancak bu uygulama, yüksek gelir gruplarının ayrıcalıklarını korurken alt sınıfların yükünü artırmakta. Oysa gerçekten kamusal yararı önceleyen bir bütçe, savurgan kalemlerden —örneğin yüksek bürokrat maaşları, lüks devlet harcamaları ve vergi afları— tasarruf ederek emekçilere ve emeklilere kaynak yaratabilir.
Tasarruf yaşamın kültürel boyutu ile ilişkili bir duyarlıktır. Kültürü yaşama biçimi olarak tanımlıyoruz. Kültürlü yaşam biçimi yapıcı, dayanışmacı, paylaşımcı ve öngörebilirlikli bir yaklaşımdır. Varlık sürdürümünün olmazsa olmazıdır. Bilinç arttıkça tasarrufun anlam ve önemi daha iyi kavranır. En önemli nokta ise, bir tasarruftan söz edilebilmesi için, öncelikle insan onuruna yaraşır bir güvenli gelirin olması gerekir. Tasarruf, geliri harcarken yapılması gereken bir istemli iradi eylemdir. Yığınlar açlık ve yoksulluk sınırının altında ise; tasarrufu harcama gücü olanlardan beklemek gerekecektir! Harcama gücü yüksek olan, ulusal gelirin büyük bölümünü alan üst %20’lik dilim ve bizzat devlet adına hareket eden yürütmedir(!)
“Yeniden Dağıtım İlkesi Üzerinden Bir Hesaplama
Toplam merkezi bütçenin ortalama %10’unun israf, vergi muafiyeti, teşvik adı altında büyük sermayeye akan kalemlerden oluştuğu düşünüldüğünde, bu kaynakların adil dağıtımıyla yılda yaklaşık 1,5 trilyon TL düzeyinde bir fon yeniden yapılandırılabilir. Bu miktar:
10 milyon emekliye yılda ek 60.000 TL (aylık 5.000 TL),
15 milyon çalışana asgari ücret üstü 30.000 TL (aylık 2.500 TL) destek sağlanması anlamına gelir.
Bu hesaplama, olası en mütevazı senaryoyu esas alır. Gerçek bir demokratik bütçede, dolaylı vergilerin azaltılması, temel hizmetlerin kamusal finansmanla sağlanması ve kayıt dışı sermaye kazançlarının vergilendirilmesiyle daha da ileriye gidilebilir. Yani çocuklarımız okula aç gitmemeli ve o çocuklarımız aç yatmamalıdır.
Bütçenin Ahlaki Boyutu: Kimin İçin, Kim Tarafından?
Bütçenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda etik bir metin olduğunu unutmamak gerekir. Her kalem, bir tercihin yansımasıdır: güvenlik mi sağlık mı, otoyol mu öğretmen maaşı mı? Bu tercihler, sınıfsal ve ideolojik zeminde şekillenir. O yüzden bütçeyi, teknokratik bir mesele olmaktan çıkarıp, doğrudan halkın söz hakkı olduğu bir politik zemine taşımak elzemdir. Bütçenin en önemli yanı, parlamentonun en önemli görevlerinden biridir ki; bu nedenle bütçe her koşulda temsili ve kamusallığı yansıtmalıdır.
Sonuç Yerine
Kamusal kaynaklar halkın emeğiyle yaratılır. Bu emeğin, aynı halka insanca bir yaşam olarak dönmemesi, ekonomik değil politik bir tercihtir. Dolayısıyla mesele, yalnızca “ne kadar” değil, “niçin ve kimin için” sorularını sormaktır.
"Bütçenin Vicdanı: Emek İçin Yazılan Bir Ağıt"
Bu ülkenin bütçesi, rakamdan çok daha fazlasıdır: Bir halkın alın teriyle yazdığı destandır aslında. Ama destanlar bazen susar, çünkü kalemi elinde tutan Başkalarının sesine sağır kalır çoğu zaman.
İşte o zaman başlar çürüme: Bürokratın arabasına yazılan sıfırlar, Emeklinin sofrasındaki eksilen lokmadır. Tasarruf derler — Ama kime göre, kimden yana?
Eğer gerçekten halkın nefesi değseydi bütçe kalemine, Savurganlık kimin önlüğünde düğme olurdu? Vergi muafiyeti kime rahmet, kime zahmet olurdu? Belki o zaman:
Her emekli torununa bir kitap hediye edebilirdi, Her işçi, kirayı öderken utanmazdı çocuğunun gözünden. Aylık 5 bin lira, yalnızca bir destek değil, Bir özür olurdu geçmişin görmezden gelişine.
Demokrasi sadece sandıkta değil, Ekmekle çay arasındaki uzaklıktadır biraz da. Ve eşitlik, Sabahın köründe yola çıkanla Yalının gölgesinde uyanan arasında kurulmalı.
Bütçe bir pusulaysa, Yönünü halk belirlemelidir. Çünkü yol haritası, Ayağı nasır tutanın ayak izinde anlam bulur.