Soruya çok kısacık bir yanıt verilebilir. Olmak ya da olmamak iradesidir. Milli iradenin gerek koşulu millet olmaktır. Tasada ve kıvançta bir olup dayanışabilen insanlar millet olgusunun alt yapısını oluşturur. Aynı toprakları yurt belleyip ortak yaşam iradesini belirten topluluk milletin tabanıdır. Bu taban ortak irade beyanı ile başlar, amaç ortaklığını gerçekleştirmek için yasa, kurum ve kurallar oluşturur. Asgari müşterek budur. Örf ve adetler güncellenerek fiili yaşamın gerekleri dikkate alınırken, buna ortak gelecek istem ve beklentileri eklenir. Farklılıklar gözetilerek birliktelikler örülür. Bir bakıma beka, şimdileri geleceğe taşıyabilmektir. Ayrıca zorunlu değişiklerle çağdaş yenilikler mutlaka dikkate alınmalıdır. Bunun için, öncelikle muhafazakarlıkla tutuculuk olabildiğince karar odaklarından uzak tutulmalıdır.

Üstte belirtilen şeyler, önemli dönemeçlerde alınacak olan özgür iradi katılımlı kararlardır. Bu noktalar kurtuluş ve kuruluş süreçleridir. Kuruluş sürecinde istenen yaşama ilişkin ilke ve kurallar belirlenir. Kurumlar belirlenen ilkeleri yaşama geçirebilecek donanıma kavuşturulur.

Bekayı önceleyen gerekliliklerin varlığının önde geleni millet olma bilincidir. Bu bilinçle yaşama ilişkin ilkeler belirlenmelidir. Bağımsızlık, demokratiklik, laiklik, hukukun üstünlüğünün benimsenmesi, temel hak ve özgürlüklerin gözetilmesi. Adaletli paylaşım ve fırsat eşitliği her koşulda dikkate alınmalıdır. Bu süreçleri yaşayarak, kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyeti kurmak, gerek şartları yerine getirmekle olanaklı hale geldi.

Beka sadece yaşayanların değil, gelecekte yaşayacak olanlarında sorunudur. Kızılderili atasözünde vurgulandığı gibi; “Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.” Burada merkeze alınması gereken millet olgusudur. Millet birlikteliğine katılmayanlar (ümmetçiler) beka sorununa neden olurlar(!)

Beka, özgür iradi katılımlı yaşam birlikteliğini sürdürme halidir. Bu noktada millet olmanın gerek şartlarına dikkat etmemek beka sorununun ortaya çıkmasına neden olur. Ortak varlıklara ilişkin yararlanma ve bölüşüm her koşulda adil ve fırsat eşitliğini gözetir olmalıdır. Özgür iradi katılımcı bireylerin hak ve menfaatleri gözetilmelidir. Varlık ortaklığı, ülke vatandaşlığı ile kazanılır. Bu haklardan yoksun bırakılmak, katılım dışı bırakılmaktır. Bir takım öncelikli hakların kullanılmasına engel olmaktır. Seçme ve seçilme bu haklardandır. Ülke olanaklarından yararlanma, demokratik hakların kullanılması ile ilişkilidir. Söz hakkı olmayan bireylerin yaşama hakkı kısıtlanmış olur.

Varlık ortaklığı, sağlanan genel olanaklardan fırsat eşitliği temelinde yararlanma hakkıdır. Yağmacı madencilik sadece vatandaşların değil; bitkilerin hayvanların haklarını tehdit etmektedir. Doğa onarılamayacak biçimde tahrip edilmekte, hava ve sular zehirlenmektedir. Bu varlık kırımı her koşulda yaşama karşı işlenen suçlardandır. Bize ait olan varlıkları bizim rızamız olmadan ve bilmediğimiz çıkarlar karşılığında elden çıkarılmaktadır. Maden işletmeciliğinde cevher alındıktan sonra doğa eski haline getirilemiyorsa; buna neden olan kayıplar mutlaka görülmelidir. Çevreye ve varlıklara zarar vermeden maden çıkarılamıyorsa, hiç çıkarılmamalıdır. En azından varlıklarımız yağmalanmaz ve var olmaya devam eder. Bir avuç çıkarcı ve yabancı ortaklarının varlıklarımızı yağmalamalarına fırsat verilmemelidir. Kaz dağları ve Ilıç’ta ve öteki illerimizde maden çıkarılan alanlar eski hallerine döndürülebilir mi? Bir avuç insan kazansın diye doğa yok ediliyorsa, ülkede beka sorunu var demektir!

Her beka sorunun temelinde haksızlık, hukuksuzluk, plansızlık, denetimsizlik ve yağmacılık yatar. Sığınmacı sorunu bunlardan biri ve hatta önde gelenidir(!) En kanlı sömürü, yoksulların sırtından gerçekleştirilir. Egemenler bir taşla birden fazla kuş vururlar. En başta ucuz emek sömürüsü var. Bu yaklaşım ülkenin emekçilerinin ücretlerini aşağıya çeker, örgütlenmelerini olumsuz etkiler, örgütlenme ve dayanışma düzeyini düşürür. Ücretleri baskılama olanağı yakalayan kapitalistler, asgari ücreti normal ücrete dönüştürürler. Adaletsiz paylaşım insanların yaşam düzeyini ve kalitesini düşürür. Bu koşullarda sağlığa ve eğitime erişim zorlaşmakta ve sosyal güvenlik tökezlemektedir. Ve genel koşullar normal yaşamı olanaksızlaştırmaktadır. İşte bu olay ve olgular bir beka sorunu olduğunu göstermektedir.

Beka sorunu küçük azınlığın değil, büyük çoğunluğun sorunudur! Bu koşullarda çözüm, tüm muhalif güçlerin örgütlü mücadeleye katılmasından geçmektedir. Yasaların güvencesinde olması gereken hakların geri alınması gerekmektedir. Bu yasal hak mücadelesine hak kaybı yaşayanların katılması gerekir.