Ayağımızın üstüne bastığı toprak ve üstümüze uzanan gökyüzüdür hakikat.

Politika ve siyasetin yalanla iç içe olması hakikatle ne kadar örtüşür 

Literatüre göre yalan iki çeşittir 

Klasik yalan
Modern yalan

Klasik yalan rasyonel dır
Modern yalan olgusal dır 

Peki hayatımıza sosyal alanlarımıza giren, siyasiler, politikacılar bu güne kadar bizleri kaç kez kandırdılar en çokta yalanın hangi özelliğiyle bize yaklaştılar.

Bence klasik yalan rasyonel olduğu için çokça denenmiş ve halkta ona alışmıştır" yalana, yalan" diye biliyor.

Modern yalan olgusal yalandır, örgütlü yalandır, manipülasyon ve yayılma yönü güçlüdür.

Siyasiler, reklam ajanslarından diğer sosyal medya aracıları üzerinden yalanlarını beyan ederler, kalıcılığını göreceli de olsa otoriter bir şekil de oturturlar.

Genellikle modern yalan düzlemi üzerinde polemiklerini yürütürler.

Mesela 
İşçiden yana değil öyle görünür
Halktan yana değil öyle görünür 
Emekten yana değil öyle görünür

Kişiliklerini kaprislerin de saklı tutarlar

Halktan oy isterler, yetenekleri ne olursa olsun, sosyal dokularına uyumlu adayı seçtirirler sonradan da; seçilen aday burnundan kıl aldırmaz, seçmenlere selam vermez..!

Oldumu tepeden bakan, bir bilinmeyen gölge bakan..!

Seçilen aday da bir yalancı olduğunun farkın da değildir; çünkü üzerinde ki; popilist, modern otoriter, ona öyle bir kalıp biçmiştir.

Senin ölçün bu.

"Bundan ötesi sana geniş gelir" 

Popilist politikacılar en çokta milli duyguların eteğinden tutunarak hareket ederler.

Siyasi ideolojik sınıfsal bir çizgileri yoktur, politik üretim ve ederleri subjektif olup, objektif değiller. 

Gurupsal lobileri, gizli propaganda ajanları delege avcıları ile her yerdeler.

İmtiyazlı kişiliklere önem verirler.

Bireye verdikleri bir değer yoktur..

Hakikatle adaletle asla bir alakaları yoktur.

Yalanı, yalanla örterler..

Saygılarımla