Çocuk sorusu “Bu ne?” ile başlar. Yanıt aldığı sürece sorular devam eder. En saf ve temiz soruları çocuklar sorar. Onların soruları art niyetli değil, doğrudan öğrenme amaçlıdır. Öğrendikçe zihin havuzu genişler ve geleceğin yolları döşenmiş olur.

Dorudan, iyiden, güzelden, haklıdan, gerçeklerden ve yaşamdan yana olmak için, temel bilgilenmelerin gerçek ve bilimsel olması gerekir. Üreten, yaratan, değiştirip dönüştüren zihin yapısı, çocukların sorularına verilen yanıtlarla yaratılır. “Bu ne? Sorusuna insan gibi yanıt verenler, insan yetiştirmeye yönelmiş olurlar.

Çocuk iken beyni köreltilenlerin gerçekleri görmesi, algılayıp anlaması ve sağlıklı çıkarsamalarda bulunması pek olası gözükmemektedir. Girişimciliği köreltilen insanlar, burunlarının ucunu bile göremezler, bu nedenle de yaşam boyu hep başkalarına biat eder ve bağımlı bir yaşamı sürdürmeye çalışırlar. Dahası, özgürleşemez, toplumsallaşamaz ve iyi bir insan olamazlar. Bireyci, çıkarcı ve yaşama at gözlüğü ile bakmaya çalışırlar. Bağnaz bir dinci, fanatik ve faşist bir milliyetçi olmaktan kurtulamazlar. Kadını insan olarak ve kendisinin eşiti olarak görmeyenler bu iklimde yetişirler. Bu hastalıklı oluşumun nedeni, çocukların sorularının; yasak, ayıp günah gibi gerekçelerle sözde yanıtlanmasıdır(!)

Sorusu olmayan veya az olanların gerçeği de az olur. Çocuklar öğrenmeye soru sorarak başlar. Bu noktada özellikle annelerin sabırlı ve bilinçli olmaları gerekir. Sorulan her soruya akılcı bilimsel ve gerçek cevaplar vermek sorumluluğun gereğidir. Çocukların sorularına verilecek cevaplar onların geleceğini şekillendirir. Özellikle sorulara cevap olarak verilen inanç temelli söylemler, onların geleceğini karartabilir. Onları bilinmezliğe, anlamlandırma yoksunluğuna ve geleceksizliğe sürükleyebilir. Büyümesini, gelişmesini, genişlemesini ve üreterek çoğalmasını sekteye uğratır. Çocuğun sorusuna yanıt olarak “Allah bilir” demek; sen bilemezsin, bilmen de gerekmez demenin bir başka biçimidir. Burada bırakılan boşluğu, aracı “biliciler” doldurur. Buradan elde ettikleri üstünlükle hükmetmeye başlarlar(!) Aracıya soru sormak veya başka birilerinin bileceğini varsaymak, kendisinde var olan beyni kullanmamak anlamına gelir. Sonra da, “Şeyh uçmaz, mürtleri uçurur(!)” saçmalıklarıyla karşılaşırız. Bir noktadan sonra inanmak, sorumluluklardan kaçma kolaycılığına dönüşür. Kişi, ibadeti bilenler yapsın; ben onlara biat edeyim demeye başlar. Bazı insanlar, kullanmadıkları akılları uyarınca geleceklerini sözde güvenceye almak için, gönüllü köleliğe yönelirler. Bu, yaşam için çaba harcamak değil, kelimenin tam anlamıyla bir teslimiyettir!

Hiç kuşkusuz, her birey sorularını, yetkilendirdiği sorumlu kişilere sormalıdır. Soruları gerekli yerlere iletmekle yükümlü olanlarda toplumun ortak sorunlarını gerekli kurumlara iletmelidirler. Temsille yetkilendirilenlerin temel görevlerinden biri budur. Soru sorulacak en uygun yer meclistir.

Öğrenmek, yaşamı daha az sorunla sürdürmek için bir olmazsa olmazdır. Yani öğrenmek yaşamsal bir zorunluluktur. Bu yaşamsal zorunluluk, çocuklarda olduğu gibi, insanların yaşama tutunmalarını sağlayacak olan şeydir. Çocukların sorularına aldıkları bilgiler, yaşamın temel bilgileri olacaktır. Bunun için çocukların sorularına verilecek yanıtların gerçekçi, yeterli ve tutarlı olması gerekir. Yanlış bilgiler, bireylere yaşam boyu yapışıp kalır. Bireyin yanlışları aşması ancak kendisini aşmasıyla olanaklıdır. Yanlış bilgi hamallığı yapanların doğru bir yaşam kurgulaması ve sürdürmesi olanaksızdır. Her temel yanlış, geleceğin yanlışlarının başlangıcı olur!

İnanmak olgusu yaşamı ve geleceği belirler. İnanmak, çocukken sorduğumuz sorular ve onlara aldığımız yanıtlarla ilgilidir. İnanmak sadece inançla ilgili bir olgu değildir. İnsanlar gördüklerine, algılayarak anladıklarına, yaparak ve yaşayarak tanık olduklarına inanırlar. Arkadaşlığa, dostluğa, kardeşliğe ve sevgiye inanırlar. Bunlar güzel ve olması gereken şeylerdir. Fakat, kadını eşit olarak görmeyen yaklaşımda sonuçta bir inanıştır ve yaşamın kabul edemeyeceği bir yanlıştır! Bu yanlışlıklar çocukların öz yaşamları ile pekiştirilir(!) Bu sakat ve çağ dışı yaklaşıma göre; kadın olması gereken fakat, erkeğin istediği gibi olmak zorunda olandır(!) Bu yanlış inanış tek başına değildir. İnsanları ötekileştiren, hayvanları ve bitkileri, kendisine hizmet etsinler diye sunulmuş olan olarak kabul etme saplantısı da aynı kapsamdadır. Farklılıkları yadsıyan, yabancıları düşman belleyen hastalıklı bir inanma biçimidir.

Belirtilen nedenlerden dolayı, çocukların soruları; sevgiyle, sabırla, inançla, bilinçli ve bilimsel olarak yanıtlanmalıdır. Çünkü bu bilgiler, yaşamın temeli olacaktır. Sağlam ve sağlıklı bir gelecek için; umudumuz, geleceğimiz ve yarınlarımız olan çocuklar, doğru bilgilerle beslenmelidir…