“KENDİME BİR KAHVE ISMARLADIM.”

         Şair Aysel Akgün’ün ilk şiir kitabının adıdır Kendime Bir Kahve Ismarladım. Dilkitap Yayınları tarafından 2022 yılının sonunda yayınlanan Şairin ilk kitabı tarafıma 1 Ocak 2023 tarihinde Aysel Akgün tarafından hediye edilmiştir. 88 sayfadan oluşan kitabı okuyalı hayli bir zaman olmasına rağmen ancak Mavi Didim Gazetesinin bu sayısında tanıtmak ve analiz etmek için ancak şimdi fırsat bulabildik.
         Şair Aysel Akgün’ün ailesi Yunanistan’dan İzmir’e göç etmiş, Aysel İzmir’de dünyaya gelmiş, İstanbul’da büyümüştür. Şair Biraz İzmirliyim, Biraz İstanbul adlı şiirinde: “İzmir’den almışım güzelliğimi-İstanbul bahşetmiş özelliğimi-Annemden bilirim ezelliğimi-İki şehrin karışımı var bende. Diye dile getirmektedir. Şair yıllar sonra Didim İlçemize gelip yerleşmiş, şu anda Didim’le İstanbul arasında sürekli gel git yapmaktadır. Şairin şiirlerinde Didim ve İstanbul sevdası bariz bir şekilde görülmektedir. Son zamanlarda artık kendini Didimli olarak hissetmektedir. Kitabın 52. Sayfasında Didimliyim Didimli adlı şiirinde şöyle demektedir: “Hep eğlenir coşarım-Mutluluğa koaşarım-Yaz kış orda yaşarım- Didimliyim Didimli.”
         Şairin kitabında Buram buram yalnızlık kokmaktadır. Şiirlerinin birçoğunda bunu dile getirmektedir. Şair Böyle Yaşamak adlı şiirinin ilk kıtasında: “Bugün de akşam oldu-Ben yine tek başına yapayalnız- Yine daldım derinden derine- Bağdaş kurup oturdum- Rahmetli annemden kalan- Yer minderine.” Diye serzenişte bulunmaktadır. İstanbul’a gidince Didim’i özlemekte, Didim’e gelince İstanbul’u özlemektedir. Onun için de iki şehir arasında sürekli mekik dokumaktadır. Son zamanlarda Didim sevgisi ağır basmağa başlamış ve kendini Didim ile özdeşleştirmiştir. Didim ile Özdeşmişim adlı şiirinin ikinci kıtasında: “Hayat dersen saydam camdan- Hür kokusu gelir çamdan- saç rengimse Altınkum’dan- Didim ile özdeşmişim.” Demektedir. Gerçekten de Didim Altınkum’un altın rengi kumlarıyla şairin saç rengi hemen hemen aynıdır. 
         Kitabın içinde Allah, Anne, baba, kardeş, tabiat, Atatürk, Didim, İstanbul, İzmir, tabiat sevgisi, ne ararsan var kitapta. Şair herkes gibi önceleri serbest vezinli şiir yazıyor, daha sonra usta kalem Aleni Ali Dilki’nin teşvikiyle hece şiirleri yazmağa başlıyor. Serbestte olduğu gibi hecede de çok güzel şiirler yazıyor. Kültür Bakanlığı’nın Halk Şairi sınavlarına da girerek T.C. Kültür Bakanlığı’ndan da Halk Şairi Kimliğini almağa hak kazanıyor. Şair kafiye ile redif farkını çok iyi fark ediyor. Eklerle değil kelime kökleriyle kafiye kurmakta da çok başarılı oluyor. Divan Edebiyatı nazım türlerinden olan aruzla yazılmış şiir kitabında görülmüyor. Zaten adı üzerine Aysel Akgün Ayseli mahlasıyla Bakanlık tarafından halk şairi unvanını aldığı için aruz vezniyle yazılmış şiir kitabında görülmüyor. Şair Aysel Akgün iç kafiye örgüsünü de çok iyi kullananlardan biri örnek vermek gerekirse, Kitabın 74. Sayfasındaki İşim Yok Benim adlı şiirinin ikinci kıtasında: “Yeter ki uzak dur gözüm görmesin- Karanlık simanı yüzüm görmesin- Ruhum hissetmesin özüm görmesin- Gönlümü talanla işim yok benim.” Diyerek burada gözüm-yüzüm-özüm iç kafiyeye iyi bir örnek teşkil ediyor. Hece şiirlerinin ayakları ise genelde 4+3, 4+4 ve 6+5 i kullanmaktadır. Örnek vermek gerekirse kitabın 73. sayfasındaki Ulu Önder Atatürk adlı şiirinin 3. kıtasında: “Yurdumuzun yiğit er oğlu eri- Vatan millet için doldurmuş seri- Cumhuriyet denen büyük eseri- Kuran Türk’tür Atatürk.”
         Şair Aysel Akgün’e Türk kültürüne, Türk edebiyatına kazandırdığı bu değerli eserinden dolayı kendisine tebrik eder, daha nice eserler vermesi dileğimle satırlarımı şairin İki Sevdam adlı şiiriyle sonlandırıyorum. 

--------------- ŞİİR KÖŞESİ -----------------

 USTA  

Yaşanılan bu kaçıncı zelzele 
İzanımız kaldı göçük altında. 
Bin musibet geldi başa, nafile 
İrfanımız kaldı göçük altında. 

Yüreğimiz kuşatılmış faylarla 
Sınav dere, deprem değil oylarla 
Felaketler önlenmiyor vaylarla 
Vicdanımız kaldı göçük altında. 

Hazan vakti hüzün çöktü, çığ düştü 
Derinlerden hunharca bir gülüştü 
Akın etti cümle dertler üşüştü 
Dermanımız kaldı göçük altında. 

Arza hâkim daim asıp kesenler 
Dört bir yanda haksızlığa susanlar 
Oluk oluk kin ve nefret kusanlar 
İmanımız kaldı göçük altında. 

Dilim benim sürüyordu özünden 
Aynam idi ayrılmazdım izinden 
Âyanların aymazlığı yüzünden 
Lisanımız kaldı göçük altında. 

Memnun etmek için malum safları 
Çarpık ruhlu şehre şehvet afları 
Yıkıldıkça boş teselli lafları 
Hüsranımız kaldı göçük altında. 

Kondusuna rüşvet alıp veren kim? 
Afetlerde bundan zarar gören kim? 
Ölümlerin hesabını soran kim? 
Divanımız kaldı göçük altında. 

Aç köpekler ceplerini doldurur 
Para var ya olmaz işi oldurur 
Cenazeyi zaman elbet kaldırır 
Devranımız kaldı göçük altında. 

Tabanından tavanına çürük çok 
Yüklenen de göz yuman da aynı .ok 
Hak sizlere ömür lakin tasa yok 
Mizanımız kaldı göçük altında. 

Yas tuttuğum tef çalarak ödüyor 
Dar günümde buğzedip kin güdüyor 
El değil de dostlar boykot ediyor 
Güvenimiz kaldı göçük altında. 

Yürek yandı ciğerimiz söküldü 
Gözyaşıyla ne feryatlar döküldü 
Düşündün mü nice boyun büküldü? 
Kaç canımız kaldı göçük altında? 

Erzincan’dan, Marmara’ya, İzmir’e 
Bahaneler sığmaz artık tabire 
El insaf be kabre dersin ha bire 
İnsanımız kaldı göçük altında. 
Vatanımız kaldı göçük altında. 
Salih ERDEM - AYDIN    

----------------------------------

KAPANDI KAPILAR 

Kapandı kapılar birer birer
Kalmadı içimizde sevgiler
Öleceksiniz bir gün dediler
Ölüm yakamızda her gün bekler.

Geçip gider içimde sevgiler
Hayat bazen durur bazen çeker
Her gün yiyemezsin ki bir şeker
Yorgun kalbim yeni bir aşk ister.

İstediğini hiç bulamazsın
Bulduğunu da söylemezsin
Onu bırakıp da gidemezsin
Sonuç budur asla kaçamazsın

Sürer der boyun eğ bu kadere
Yaşantın yoksa gider hedere
Düşünme gerisini boş yere
Hayat güzel bak hep ilerle. 

Hasan SÜRER - AYDIN