Devlet yapılanmasında doğal olarak bir iç cephe olur. Devlet yoluna devam ederken onun, eylem, işlem ve tercihleri iç cephenin yoğunlaşmasına veya gevşemesine neden olur. Durumu somutlaştırmak için; kimin için iç cephe sorusunun yanıtlanması gerekir. Emek için mi, sermaye için mi? Genel olarak ve son günlerde özellikle tanık olduğumuz bazı yasal düzenlemeler cephenin sermaye için örüldüğünü göstermektedir. Bu nedenle zeytinlik kırımı gündemdedir. Bu sınıfsal olgu ters orantılı işler. Emek cephesi saflarını sıklaştırdığında ülkede demokrasi olur ve tüm kesimlere olanaklar sunar. Tercih sermayeden yana kullanıldığında; işsizlik, fiyat artışları, enflasyon, birikimlerin az sayıda kişinin eline geçmesi, daha az eğitim, daha az sağlık ve çok az güvenlik! Baskı, şiddet, yasa dışılık ve faşizmin ayak sesleri duyulabilir(!) “Türkiye’de çıkarı aynı yerde olan halk kesimlerinin bütünleşmesinin önündeki en büyük engel mevcut iktidarın varlığıdır. Sıradan insanları birbirine düşüren, kindar nesiller yaratmak için çocukların zihinlerini zehirleyen, farklı yaşam tarzlarını şeytanlaştırıp ötekileştiren, muhalifleri düşmanlaştırarak cezaevlerine hapseden bir iktidarın etrafında kurulacak iç cephe, ancak daha fazla baskıya, hukuksuzluğa ve yoksulluğa hizmet eder. Memleketin ihtiyacı olan iç cephe, çürümüş düzene karşı haktan, hukuktan, emekten, özgürlükten ve demokrasiden yana olanların yer aldığı geniş mücadele hattıyla zaten oluşmuş durumda. Tüm mesele, tüm tuzaklara karşı onu savunmak, büyütmek ve daha etkin hale getirmektir. (BERKANT GÜLTEKİN, BİRGÜN 26/06/2025)

Yıkıntılar kaldı ölümler tanığı kentlerden…

Şaşırtılmış kışkırtmaların ellerinde kan!

Batarken acısı korkulu gözlerine gerçeğin,

Katledilenler saplandı beynimize üryan!...

İç cephe devletin yapısına göre oluşur. Demokratik bir sosyal hukuk devletinde iç cephe her koşulda büyük çoğunluğu kucaklar. İç cepheyi parçalayan şey, farklı çıkar odaklarının oluşturulmasıdır. Bizden ve öteki yaklaşımlı ilkellikler toplumu parçalar. Kimlik ve inanç temelli yaklaşımlar dar çıkar gruplarının oluşmasına ve ayrımların keskinleşmesine neden olur. Parçalanmış bir toplumda en çok birleşik bir iç cephe özlemi kabarır. Sağlıklı bir iç cephe için birliktelik, güvenirlik, paylaşım, hak, hukuk, adalet ve birlikte yaşama iradesi gerekir. Bunlar sözde vaatlerle karşılanabilecek şeyler değildir. Sırtındaki ağır yük nedeniyle iki büklüm olan vatandaşa “sabredin” demek kesinlikle çözüm değildir. Vatandaşlar giderlerini gelirlerine göre ayarlamaya çalışır. Devlet, giderlerine göre gelir yaratır. Bu süreçte iç ve dış borçlanmaları da denkleme dahil eder. Ülkenin gelirlerini KOİ’lere, YİD’lere ve ölü yatırım olan inşaata yönlendirir ise; iç cephenin oluşturulması güçleşir. Söz konusu yatırımlar için verilen güvencelerde vergi ödeyen vatandaşın sırtına yıkılır ise; soluk almanın güçleşeceği kesindir.

Bırakın yaşamın akıntısına umudu,

Bu şafağın doğum sancılarını da.

Sevmelerle başlar birliktelikler;

Yaşamak paylaşmaktır mutlulukları.

Bu istenmeyen süreç farklı araçlarla, özellikle dolaylı vergilerle halkın sırtına yıkılırsa, iç cephe kurulabilir mi? Kendisine bir araç alan kişi devlete üç araç almak zorunda kalıyorsa bu koşullarda birliktelik sağlanabilir mi? Devletin koruması gereken şeyler için vatandaşlar cansiperane direnmek durumunda bırakıldığında; doğayı katledenlerle varlıklarına sahip çıkmaya çalışan vatandaşlar nasıl aynı saflarda yer alabilir?

Gelecek bizimle, bizim ellerimizdeydi.

Su üstüne yazıldı umut yazıları,

Çıkarcılar korurken kanlı çıkarlarını;

Vakitsiz ölümler gezindi namlularda!

Bütün bunlar, çağrı ve söylemlerle olabilecek şeyler değil. İşsizlik tırmanırken, fiyatlarda tırmanıyor ve gelirler ya sabit ya da daha da azalıyorsa; birlik, beraberlik ve güvenlikten söz edilebilir mi? İç cephe, laik demokratik hukuk devleti olmadan ve liyakate gereken önem verilmeden örülemez!...