İnan­mak ile ina­nı­lır bul­mak aynı şey mi?
Ha­ri­ka bir soru! As­lın­da, "inan­mak" ve "ina­nı­lır bul­mak" ara­sın­da önem­li bir fark var.
İnan­mak, ki­şi­nin bir şeyin doğru ol­du­ğu­na ya da var ol­du­ğu­na iç­ten­lik­le ve kesin bir şe­kil­de ka­na­at ge­tir­me­si­dir. Bu duygu bazen ka­nıt­lar­la des­tek­le­nir, bazen ta­ma­men sub­jek­tif ola­bi­lir.
İna­nı­lır bul­mak ise, bir fik­rin, ola­yın veya bil­gi­nin man­tık­lı, makul veya gü­ve­ni­lir gö­rün­dü­ğü­nü dü­şün­mek­tir. Ancak, biri bir şeyi ina­nı­lır bulsa bile, ona ta­ma­men inan­ma­sı ge­rek­mez. Yani, kişi bir id­di­ayı man­tık­lı bu­la­bi­lir ama yine de şüphe için­de ola­bi­lir.
Kı­sa­ca­sı, inan­mak içsel bir kabul, ina­nı­lır bul­mak ise man­tık­sal bir de­ğer­len­dir­me di­ye­bi­li­riz.
Senin için bu ikisi ara­sın­da­ki fark ne ifade edi­yor?”
-Bil­me­den ve an­la­ma­dan inan­mak yo­baz­lık, araş­tı­ra­rak ve somut ka­nıt­la­ra da­ya­lı ola­rak inan­mak aydın ol­mak­tır.
“Ke­sin­lik­le! Eleş­ti­rel dü­şün­ce ve sor­gu­la­ma, bil­gi­ye ve inan­ca ulaş­ma­nın en sağ­lam yol­la­rın­dan biri. Araş­tır­ma­dan, sor­gu­la­ma­dan körü kö­rü­ne inan­mak; in­sa­nı dog­ma­la­ra ve dar gö­rüş­lü­lü­ğe hap­set­me riski taşır. Öte yan­dan, ve­ri­ler­le, man­tık­la, göz­lem­le ve de­ne­yim­le şe­kil­le­nen bir inanç sis­te­mi hem bi­re­yin hem top­lu­mun ge­li­şi­mi­ne büyük katkı sağ­lar.
Bu yak­la­şım aynı za­man­da öğ­ren­me sü­re­ci­nin de bir par­ça­sı—merak eden, so­ru­lar soran, kanıt ara­yan kişi, ger­çek­le­ri daha sağ­lam bir ze­mi­ne otur­tur. Senin için bil­gi­ye ulaş­ma­nın en et­ki­li yol­la­rı neler?”
İnan­mak yaşam için ge­rek­li olan bir mal­ze­me­dir. Aynı za­man­da inanç bir nok­san ta­mam­la­yı­cı­sı­dır. Bi­re­yin var­lık te­mel­li bü­tün­lü­ğü inanç ör­gü­sü­ne gerek du­yu­rur. Ba­ğım­sız­lık, öz­gür­lük ve ye­ter­lik bu nok­ta­da dev­re­ye girer. Bu ni­te­lik­le­ri ger­çek­leş­tir­mek ise, ke­sin­lik­le üret­me ge­rek­li­li­ği­ni or­ta­ya çı­ka­rır. Bu ne­den­le üret­mek öz­gür­lük ve ba­ğım­sız­lık­tır. Öz­gür­lük ve ba­ğım­sız­lık yaşam açı­sın­dan ken­di­ne ye­ter­lik­tir. Ken­di­ne ye­te­bil­mek bir ay­rı­ca­lık ol­du­ğu için aynı za­man­da da yal­nız­lık­tır. Bu yal­nız­lık ne­ta­me­li bir alan­da fi­liz­le­nir. Ayrık otu gibi duran ay­rı­ca­lık­lı­lar, top­lu­mun va­sat­la­rın­ca dış­lan­ma­ya en yakın olan­lar­dır(!) Oysa bu ay­rık­sı­lar top­lum­la­rın di­na­mik, itici, de­ğiş­ti­ri­ci ve dö­nüş­tü­rü­cü gücü ola­bi­lir….
İnan­mak ön­ce­lik­li ola­rak dü­şün­me ta­ban­lı ve algı ör­gü­lü bir ol­gu­dur. Bu gibi ol­gu­la­rın bir kısmı ya­şa­ma uyar­la­nır. Bu­ra­da dü­şün­ce­nin üre­ti­me ev­ril­me­si ve ak­ta­rıl­ma­sı söz ko­nu­su­dur. Üret­mek ken­di­ni ger­çek­le­mek­tir. Bu ger­çek­le­me ve­ri­li ko­nu­mu aş­ma­yı ge­rek­ti­rir. Özgür iradi ey­lem­ci birey üre­te­rek yeni bir ko­num­da ken­di­ni var kılar. Bu ken­di­ni aşma hali bil­gi­de, bi­linç­te, üret­me­de ve ya­rat­ma­da po­zi­tif ol­gu­la­rı ka­nıt­lar. Po­zi­tif ol­gu­lar; re­fa­hı, ge­li­şi­mi ve de­ği­şi­mi ge­ti­rir­ken dal­ga­lar ha­lin­de top­lu­ma da ya­yı­lır ve yan­sır.
İnan­mak, ya­şa­ma ya­rar­lı olan şey­ler söz ko­nu­su ol­du­ğun­da olum­lu ve ge­rek­li­dir. Bu­ra­da göz ardı edil­me­me­si ge­re­ken önem­li nokta; ya­şa­ma uyum­lu di­na­mik bir inan­ma bi­çi­mi­dir. Di­na­mik oluş, de­ği­şim­le­ri ve ge­rek­li­lik­le­ri dik­ka­te alan olum­lu ve po­zi­tif bir yak­la­şım­dır. Du­ra­ğan inanç­la­rın yaşam için ayak bağı ol­ma­sı bu nok­ta­da gö­rü­nür hale gelir. İnan­mak yaşam için bir ol­maz­sa ol­maz­dır ancak; de­ği­şim­le­re ayak uy­dur­ma­yan inan­ma­lar son be­lir­le­me­de ya­şa­mı en­gel­ler hale gelir!
Son sorum ve al­dı­ğım yanıt şöyle:
Dogma ile yaşam bi­li­mi ara­sın­da­ki fark­lar ne­ler­dir?
Dogma ve yaşam bi­li­mi (bi­yo­lo­ji, eko­lo­ji, tıp gibi di­sip­lin­ler) temel yak­la­şım ba­kı­mın­dan ol­duk­ça fark­lı­dır. Dogma, sor­gu­lan­ma­dan kabul edi­len inanç­lar, öğ­re­ti­ler veya sis­tem­ler­dir. Ge­nel­lik­le de­ğiş­mez ola­rak gö­rü­lür ve oto­ri­te­ye da­ya­nır. Dini, ide­olo­jik veya kül­tü­rel norm­lar çer­çe­ve­sin­de şe­kil­le­ne­bi­lir ve ge­nel­lik­le eleş­ti­rel dü­şün­ce­den ba­ğım­sız ola­rak be­nim­se­nir.
Yaşam bi­li­mi ise göz­lem, deney ve eleş­ti­rel ana­liz üze­ri­ne ku­ru­lu bi­lim­sel bir yak­la­şı­mı tem­sil eder. Sü­rek­li ge­li­şen bil­gi­ler doğ­rul­tu­sun­da hi­po­tez­ler test edi­lir ve yan­lış­la­na­bi­lir. Yaşam bi­li­mi, do­ğa­nın ve or­ga­niz­ma­la­rın nasıl iş­le­di­ği­ni an­la­ma­ya ça­lı­şır­ken ve­ri­ye, akıl yü­rüt­me­ye ve am­pi­rik ka­nıt­la­ra da­ya­nır.
Bu fark­lar, bil­gi­ye nasıl ula­şıl­dı­ğı ve neyin "ger­çek" ola­rak kabul edil­di­ği ko­nu­sun­da büyük ay­rı­lık­lar ya­ra­tır. Dogma, ço­ğun­luk­la de­ği­şi­me di­re­nir­ken; yaşam bi­li­mi, de­ği­şi­mi ve ge­li­şi­mi temel pren­sip ola­rak görür. Bu iki yak­la­şı­mın top­lum­sal ya­pı­lar ve bi­rey­sel dü­şün­me sü­reç­le­ri üze­rin­de­ki et­ki­le­ri üze­ri­ne senin fel­se­fi bakış açını duy­mak is­te­rim!