İster yerel seçim olsun isterse genel seçim olsun yarışı kazanmak isteyen her siyasi parti seçim öncesi kendilerinin oturduğu siyasi yelpazeye gönül vermiş seçmen kitlesinin sadakati üzerine hesap yapmaya başlarlar.
Türkiye’de seçmen oldum olası Milliyetçiler, Muhafazakarlar, solcular ve liberaller olarak dört sütun üzerine bina edilir sonrasında da söz konusu bu dört sütun üzerine bina edilecek oy potansiyeli ile iktidar hesapları yapılır.
Oldum olası her üç sütun çok kuvvetli olarak bilinse de genellikle son noktada iktidarı yakalayan ve sürekli iktidar olan grup tartışmasız liberallerdir.
Bu durumu bile siyasi partiler özellikle 12 Eylül 1980 sonrası demokrasiye geçişte 1983 yılında yapılan genel seçim öncesi “dört eğilim” diye bilinen yeni model ile hareket ederek siyasete yeni bir boyut kazandırdılar.
O dönem iktidar olan Turgut Özal her ne kadar muhafazakar bir yapıda olsa da bu kitlenin oy oranının iktidar olmak için yetmeyeceğini gördüğü için seçim öncesi söylemlerini tamamen liberal politikalar üzerine inşa etme yolunu seçti.
O3 kasım 2002 yılında tek başına iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığındaki AK Partide de en sağdan en sola kadar isimleri tüm memleket tarafından bilinen siyasetçiler resmi geçit yaptılar.
O zamana kadar daha çok ideolojik noktada seçim yapan seçmen dünya ile birlikte Türkiye’de de değişen şartlar dolayısı ile parti sadakatini bir tarafa bırakınca 2019 yılındaki yerel seçimdeki değişimlere tanık olduk.
Şu sıralar seçmen sadakatinden söz etmek artık mümkün değil, 14 Mayıs ve 28 mayıs 2023 tarihinde yapılan iki seçim sonrasında partiler arasında üst noktadaki siyasetçiler ile birlikte üye geçişlerine de bakılınca seçmen sadakatinin yerinde yeller estiğini çok rahat bir şekilde görebileceğiz.
Var olan büyük partilerin bünyesinden koparak yeniden partileşen siyasi organizasyonlar dolayısı ile var olan milyonlarca seçmenin artık “-Benim oy vereceğim bir siyasi organizasyon yok” deme şansının kalmadığını hepimiz biliyoruz.
Vatandaş üye olduğu bir siyasi partiden e devlet üzerinden dakikalar içerisinde istifa edip yine dakikalar içerisinde başka bir siyasi partiye üye olabiliyor, bir kaç ay içerisinde üye olduğu partiden yine hoşnutsuzluk duyduğu an bu istifa etme ve başka bir siyasi partiye üye olma süreci de aralıksız devam ediyor.
Seçmenin bu durumunu artık çok yakından bilen siyasi partilerin genel merkezleri de artık geleneksel siyasi bırakıp “-Ne yaparsak bize bir kez oy vermiş seçmeni daha uzun yıllar muhafaza edebiliriz.?” sorusuna cevap arıyorlar.
Sorunun cevabını bulan seçmeni uzun yıllar muhafaza edebiliyor.
Cevabı bulamayan partilerde siyaset arenasında yok olup gidiyor.