Muhaliflik, toplumsal temelli karşı duruştur. Her karşıtlık bünyesinde çatışma potansiyeli taşır. Özünde çatışma, bölüşümün yeniden düzenlenmesi talebini içerir. Bölüşümde bir sorun varsa, bu sorun yaşamın her alanına farklı çarpanlarla basınç uygular. Her basınç bir karşı basınç üretir. Bu olgu bir toplumsal tepkiyi işaret eder. Bu oluşumlar toplumsal fay hatlarının da kanıtıdır.
Bölüşümün temel açmazlarından biri, katılımın yetersiz olmasıdır. Normal bir katılım, demokratik yapılarda gerçekleşir. Katılım, temel hakların olması gereken unsurlarındandır. Katılım bireyin haklarını bilmesi ve savunması ile ilgilidir. Aynı haklara sahip olan özgür bireyler dayanışırlar. Bunun için örgütlenerek bir güç oluşturup, bu gücün etkisiyle haklarına sahip çıkma olgusu gerçekleştirilir. Toplumda kendisi gibi olanlarla birlikte hareket ederek, hak ve menfaatlerini koruyabilmek için iş birliği yaparlar. Bireylerin haklarına sahip çıkabilmesi için, eğitimli ve donanımlı olmaları gerekir. Bu aynı zamanda bireylerin, yaşamın yönetimine katılmalarının yol ve yöntemlerini gösterir.
Bilinç yadsınmaması gereken bir niteliktir. Anlamak, olay ve olguları, neden ve sonuçlarıyla birlikte kavramaktır. Anlaşılan şey, yaşama pozitif katkı sunabilecek olumlu şeyler olabileceği gibi; yaşama olumsuz etkileri de olabilir. Ancak anlamak; iyi, güzel ve yararlı şeylerin tercihine olanak sunar. Yalnız unutulmamalıdır ki; doğrunun iyi ve güzel olmak gibi bir endişesi yoktur.
Tekrar konumuza dönerken, katılımın ve eğitimin önemine tekrar tekrar vurgu yapmak gerekir. Katılım uzlaşmanın, birlikteliğin ve dayanışmanın belirleyenidir. Eğitim ve katılım, bireyin toplumdaki düzeyini gösterir. Özgür birey, varlığının olmazsa olmaz haklarını savunurken; soru sorarak yola çıkar. Soru soran ve sorduğu soruya yanıt ararken çözümler üreten birey, çağdaş bireydir. Bu nedenle çağdaş eğitim sadece bireyler için değil, tüm varlıklar ve insanlık için bir olmazsa olmazdır. Din temeli eğitimler soruların önünü keserek gerçeğe erişimi engeller. El kadar çocukların, çocukluklarını yaşamadan türbana sokulması ve altı yaşında bir bebeğin evlendirilmesi, bu olumsuz eğitim anlayışından kaynaklanmaktadır. 
Eğitim sistemi kitleler için bir yaşam formu belirliyor. Sormayacaksın, araştırmayacaksın. Sadece inanacak ve biat edeceksin(!) Din ile ilgili hiçbir otoritenin istem ve kararlarını tartışmayacaksın. İstediğin gibi değil, onların istediği gibi yaşayacaksın.
Yatırımlardan hangi kesimlerin yararlandığı, sistemin paylaşım mantığını yansıtır. Mega projeler, sıradan insanlara katkı sunmak yerine onlara yeni maliyetler yükler(!) Mega projelerin hedefinde olanlar; birikimler (orta kesim), ele geçenler ve gelecekteki kazançlar(!) Hazine güvenceleri vatandaşların ödedikleri vergilerden karşılanmaktadır. Bu nedenle yaratılan borçları ödeyecek olanlar sıradan insanlar, onların çocukları ve torunlarıdır (!) 
Tipik bir örneğe tanık olduk. Yapılan bir açıklamada bir köprünün geçiş ücretlerinin artırılmadığı söylendi. Buna karşın, güvenceler ödenmeye devam edecek. Özü şu: Finansmanı fiilen geçenler değil geçmeyenler karşılayacak(!)
Toplumda zor alım gücünü kullanan yapı devlettir. Vergiler bu zor alım kapsamındadır. Devlet dolaylı ve dolaysız vergileri herkesten alır ve istediklerine verir (!). Kimi zamanda bazı kesimlerin vergisini affeder. Bu yetki çok tartışmalıdır.
Lafın özü şu; toplumda görülen aksaklıklar, dar grupların haksız ve hukuksuz kazanmalarının güvencesidir. Yönetenler bu çıkarları inançlarla takviye ettikleri zaman, toplumu etkisiz hale getirirler. Hatta bu doğrultuda yığınları, çıkarlarının koruyucusu yapabilirler. Efendisine yakın olan, kendisinden uzaklaşır! Kölelik böyle bir şeydir, paylaşımdan payını yeterince alamaz! Güncel bir bilgiyi Prof. Dr. Yalçın Karatepe açıkladı. “13 kişinin serveti, 40 milyon kişinin servetinden daha fazladır(!)”
Bozuk yapılar yıkılmaya mahkumdur fakat zorla ayakta tutulmaya çalışılır. Bunun için yaygın biçimde şiddet uygulanabilir. Bu uygulama öncelikle muhalifleri temel alır. Şiddetin amaçlarını satırbaşlarıyla vurgulayalım:
1-Karşıtları(muhalifleri) etkisizleştirmek için onların sesini ve olası karşı duruşlarını engellemek için yığınları tarafsızlaştırmak(!)
2-Tarafsızlaştırdıklarını yandaşa dönüştürmek.
3-Çevresini boşalttığı muhalif oluşumları etkisiz kılmak; önderlerle kitlelerin bağını koparmak.
4-Muhaliflerini itibarsızlaştırmak.
5-Basın ve yargıyı araç olarak kullanmak.
6-Kişi ve kurumları suçlayarak etkisiz kılmak.
7-Servetin el değiştirmesini kolaylaştırmak.
8-Özel politikaların uygulanmasına olanaklar yaratmak!
Bütün bunlar, şiddetin nedenleriyle birlikte rotasını da göstermektedir.