Yetki: Liyakati ve güvenirliği nedeniyle verilen, yani konumu ve koşulları gereği; konusu yeri, içeriği belirlenmiş bir erk kullanımıdır.

Sorumluluk: Bilinç, kültür ve yaşama algısıyla; kişinin kişiliği ile yarattığı bir değerdir.

Mutlaka uyanır bir gün yaşamak bir biçimde…

Aynı olanlar dayanışmayı becerir sonunda.

El ele, yürek yüreğe ve omuz omuza…

Sahip çıkar kavgasına, yürür faşizmin üstüne!

Hiçbir yetki her istediğini yapmayı kapsamaz! Yetkilendirilen kişilerce (hizmetkar) yapılan her şey denetlenmelidir. Yetkiye dayalı olarak yapılan her şeyin hesabı verilmelidir. Yetki devri iradi olarak verilen ve iş yapma oluru olarak değerlendirilen tasarruflardır. Yetki kullanan kullandığı yetki ile kendi istediklerini değil, ülke yararına olan ve bireylerin refah düzeyini yükselten kararlar olmalıdır. Kullanılan yetki hiçbir koşulda temel haklara aykırı olmamalıdır. Yetki kullanımı hukukun üstünlüğünü gözetir olmalıdır. Doğayı ve ülke kaynaklarını koruması temel esastır. Yetki kullanan görevli olabildiğince takdir hakkı kullanmaktan kaçınmalıdır.

Mutlaka uyanır bir gün yaşamak bir biçimde…

Aynı olanlar dayanışmayı becerir sonunda.

El ele, yürek yüreğe ve omuz omuza…

Sahip çıkar kavgasına, yürür faşizmin üstüne!

Demokrasi kültürü olmayanın, sorumluluk bilinci gelişmez. Demokrasi kültürünün kapsamında; bilgi, bilinç, farkındalık, adalet, duygudaşlık, barış yanlılığı ve hoşgörü olmalıdır. Bu niteliklere sahip olan kişiler toplumun güvenini kazanabilecek kişilerdir. Bu tanıma uyan, insani gelişmişlik düzeyine erişenler yurtseverlerdir. Yurtseverler ülkesini, ülkesinin tüm varlıklarını, doğayı ve öteki yaşamları yani, farklılıkların birlikteliğini algılayan ve özümseyen kişilerdir. Yaşam döngüsünü kavrayıp, her varlığın gerekliliğini; dağ, taş, hava, su, bitkiler ve hayvanların, yaşamın olmazsa olmazları olduğunu bilerek ve onları koruyup kollayarak gözeten özgür bireylerdir…

İnanç gruplarında ve milliyetçi topluluklarda öncelikli olan yaşam değil, dayanışarak yaşamdan yararlanan dar gruplardır. Grup dendiği zaman, grubu temsil edenler veya tek başına temsil eden kastedilmektedir. Grubun oluşturduğu güç ve olanakları bir kişi veya küçük bir azınlık kullanır. Güç odakları bu tür güç oluşturanların çekim merkezidir. Güç her zaman daha güçlüye akar. Emperyalizmin düzensizlik düzeni bunu gerektirmektedir.

Din gibi, milliyetçilik de bir inanç grubudur. Her iki kesiminde “en” leri var. En üstün inanç, en inançlı insanlar, en büyükler, en yenilmezler, en kahramanlar sadece onların topluluklarından çıkar gibi, saplantılı saçmalıklara inanan ve yetmezlikleri olan insanlardır. İnançlar, yetmezliklerin tamamlayıcısıdır(!)…

Her yeni gün yeniden başlamak iken yaşamaya,

Işkın sürmelerdedir sevdaya göveren yüreğim!

Ve kötülerin daha kötüye evirildiği süreçlerde,

Tükenir çareler çaresizlik kalır yarınsızlıklara!

Sadece kendi sorunlarımız için değil, sorunları olanlara karşıda sorumluluklarımızın olduğu unutulmamalıdır. Bir başına olan bir birey kendisinden ve erişebileceği yakınlarından sorumlu iken; yetkilendirilmiş olan kişiler, yetki verenler adına da sorumludurlar. Fakat iş bununla bitmez, aile reisi ailenin sorumluluğunu taşır. Yerel yönetimden sorumlu olan şehremini, tüm şehrin sorumluluğunu taşır. Sorumluluk yaşama ilişkin her alanı ve sorunlarını da içerir. Onur var olmanın ve ayakta durmanın taşıyıcı kolonudur. İradi tercih kullanan özgür birey sorumluluklarını yerine getirdiği zaman onurunu korur.

Umudum sende halden anlayanım…

Sen cansın, benim için bir canansın,

Sen yüreğimin tahtında oturansın.

Ve sen, yalnızlığımın elinden tutansın!...

Sorumluluk algısının bilinçle çok yakın ilgisi var. Bilinç farkındalıkla birleşince, algının boyutları genişler. Algısı yeterli olmayan, ayrıntıyı göremez; “şeytan ayrıntıda gizlidir!” diye boşuna dememişler.

Aidiyet sorumluluğun sınırlarını belirler. Milliyetçilerin sorumluluk sınırlarını belirleyen vatan ve ona ilişkin hamsi söylemlerdir(!) Oysa vatan, bilgi, bilinç ve farkındalıktır. Vatanına sahip çıkmak; kontrolsüz ticarete, denetimsiz inşaata ve kanunsuz madenciliğe karşı çıkabilmektir(!) İnananların aidiyeti kendisi gibi inananlarla sınırlıdır. Dünya insanlık ailesi bireylerinin aidiyet sınırları evrenseldir. Bu nedenle sorumluluk bilinçleri tüm varlıkları kucaklar. Bunun nedeni, yurtseverlerin istekleri kendileri için değil; bütün varlıklar için ve o arada onlarla birlikte de kendileri içindir…Bunun için, kamusal tercihler onların öncelikleri arasındadır. Onlar, kamusal yararları kişisel çıkarlarının önüne koyarlar. Hukukun üstünlüğünü benimser, temel hakların her koşulda koşulsuz olarak gözetilmesini isterler. Bu sorumluluk bilinciyle hareket ederek yetki ve sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırlar!...