Kendiliğinden harekete geçen kitleleri tetikleyen; yoksulluk, işsizlik ve açlıktır(!) Kabaran toplumsal muhalefet, siyasi muhalefeti(partileri) geçti. Mevcut muhalefet, toplumsal muhalefetin arkasından sürükleniyor. Hal böyle olunca, önderlik ile ilgili sorunlar kaçınılmaz oluyor. Siyasi partiler, sosyal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak vurgulanırken; burada örtük olarak bir önderlik işaret ediliyor. Toplumsal önderlik, öncelikle muhalefette yer alan partilerin görevidir. Partiler bu toplumsal görevi kendi ideolojik yaklaşımlarıyla çözmeyi önerirler. Kitleler bu önerileri benimsediklerinde taraftar olur ve partiye destek verirler. Ancak birden çok parti söz konusu olduğunda iş biraz daha karışık hale gelir. Buna karşın, sorunlara sorun öncelikli yaklaşıldığında; partiler öncelikli olan sorunun çözümünde ortak hareket edebilirler. Şu anda algılanan öncelikli sorun ne?
Siyasi partileri, toplumsal sorunların çözümünde bir araya getiren şey, çözüme ilişkin zorluklardır. Genellikle çözümü zora sokan şey, mevcut yönetimlerin nitelikleridir. Her şey yolunda giderken, her parti kendi yolunda gider. Ama demokratik olmayan bir yönetim söz konusu olunca, çözüm güçleşir. İşte bu gibi güç sorunları çözmek için güç birliği yapmak kaçınılmaz olur. İktidarda olanlar, iktidarın tüm olanaklarını iktidarı kaybetmemek için kullanırlar. Muhalefet için öncelikli olan seçimi kazanmak iken, iktidarın önceliği de seçim kaybetmemektir. Her aracın kullanılmasını böyle bir zorunluluk tetikler:
“Abraham Lincoln’ın ünlü bir sözü var. “Bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz, herkesi bazen kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız.”
Ulusumuz yöneticilerine her zaman güvenmiştir. Bu ulus yönetici olarak büyük Atatürk’ü gördü, tanıdı. İsmet İnönü’yü gördü tanıdı.  Hiçbirisi halkımıza yalan söylemedi, kendi çıkarları için ulusun çıkarlarına aykırı işler yapmadı, ulusun ekonomik kaynaklarını yerli ve yabancı anaparaya satmadı. Şimdi temel tarım ürünlerimizi dışardan alıyoruz. Bu yetmedi limanlarımız, ormanlarımız, akarsularımız satıldı satılıyor. Geçmişteki yöneticilerimizin hiçbirisi ulusu çağdaş uygarlığın gerisine düşürecek işler yapmadı.(EROL ERTUĞRUL)” 
Bu olumsuz gelişmeler sonucunda kitleler seçeneksiz kalmakta ve çözümler üretmek için el yordamıyla yol alamaya çalışmaktalar. Bu noktada toplumsal muhalefetin devreye girerek kitlelere önderlik yapması gerekir. Muhalefetin önderliği, kitlelere yaşadıkları sorunları anlatmak değil; yaşadıkları sorunlara ilişkin çözümler olmalıdır. Yani onlara bildikleri ve yaşadıkları şeyleri anlatmanın ne yararı, ne de gereği var. İçinde bulundukları olumsuzluklardan nasıl kurtulabilecekleri anlatılmalıdır. Dahası, sadece anlatmak yetmez; neler yapılacaksa ve nasıl yapılacaksa birlikte yapılmalıdır. Onlara birden çok duyu ile algılanır çözüm katkısı yapılmalıdır.
Parlamenter sistemin kitleler üzerindeki algısı irdelenmelidir. Sıradan bir vatandaş şunu sorabilir, parlamenter sistem benim sorunlarımı nasıl çözer? Bu soru yanıtlandığı zaman ilgili öneri ete kemiğe bürünür. İşsizliğin, yoksulluğun, açlığın, adaletsizliklerin, haksızlıkların ve hukuksuzlukların nedeni ile parlamenter sistemin ilişkisi açıklanmalıdır. Yetki ve sorumluluk ile yönetime katılım ve denetlene bilirliğin yaşamımızdaki önemi açıklanmalıdır. Kurumların işletilmesi, hukukun üstünlüğünün gözetilmesi demokratik yönetimlerde söz konusu olabilir. Vergilerimiz keyfi harcamaların konusu olmamalıdır. Hesap verebilirlik ilkesi hukukun üstünlüğünün gereğidir. Demokratik katılım, adil paylaşım, kurumsal denetim ve yasal hesap sora bilirlik ile parlamenter sistem arasındaki ilişki kavratıldığı zaman, bireyler kendi yollarını özgürce seçebilirler. Siyasi partiler bu noktada öne çıkarılmalı ve belirlenen öncelikli sorunun çözümü için en geniş muhalefet birlikteliği sağlanmalıdır.