Her şey tiyatro sahnesi gibi.
Türkiye-İsveç-Finlandiya NATO şemsiyesi altında toplanıp Türkiye’yi razı etmeye çalışıyorlar.  Görüşmelerde bir milim bile mesafe alınamıyor.  Bir ara kahve molası oluyor.  Sonrasında yıldırım hızıyla görüşmeler sonuçlanıyor; Türkiye, diğer iki devletin NATO üyesi olmasını kabul ediyor.
Tanınmış ajanslar “yorumluyor”:
“Baydın dürttü.”
Ötedenberi Türkiye itirazını en yüksek perdeden dillendirirken, Beyaz Saray; “Türkiye kabul edecektir” türünden açıklamalarla İsveç ve Finlandiya’yı sakinleştirmeye çalışıyordu.
Nitekim kabul etti.
Hatırlardadır; Rahip Bronson olayında da böyle oldu.
Muhalefet, “Ne aldın da ABD’nin istediğini yaptın?” türünden sorularla Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.  Anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri şudur: ABD emperyalizmi her daim vermez, alır.
Sol, yarım asrı aşkındır anti-emperyalizmi baş düşman ilan ededurmuştur.  Çünkü emperyalizm bir kez girdi mi, çıkmak bilmez;siyasi,ekonomik,kültürel açıdan bağımlı kılarak ülkeyi avucunun içine alır ve yeri geldikçe her dediğini yaptırtır.
ABD emperyalizmi Batı Avrupa devletlerini de avucunun içine almıştır.  NATO dağıldı dağılacak derken, ABD’nin “Ukrayna dürtüsü”yle yeniden “kenetlenmiştir”.  Çünkü NATO, ABD’nin Rusya ve Çin’e karşı ileri sürdüğü politik bir platformdur.
ABD, “platformu” genişletmeye çalışıyor;Ukrayna olmadı, baskı yaparak İsveç ve Finlandıya’yı NATO’ya sokmayı becerdi. Tehdit altında olmayan bu iki devletin Ukrayna başarısızlığı sürecinde apar topar katılmaları başka türlü açıklanamaz.
ABD, dünyayı iki kutba dönüştürüp , bir kutuptaki uydu devletleri diğer kutbun karşısına çıkarma peşindedir.  Tehlikeli sularda yüzen ABD emperyalizmi gün gelecek bu sularda boğulup gidecektir.