Karakterin gücü, irade, etkileyicilik, kararlılık, ince sezgi, kitleleri yönetebilmek ve onları sözlerine inandırabilmek siyasal liderin özelliklerinden bazıları. Bugünlerde siyasi gündemde olan Meral Akşener’in bu açılardan ele alınması zorunlu oldu.

Meral Akşener, 1994 yılında Doğru Yol Partisi’nden (DYP) İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmuş fakat seçilememiştir. Takiben 1996’da başlayan ve 1997’de biten çok kısa bir süre için İçişleri Bakanlığı yaptı. Bakanlığı sırasında  hafızalarda kalan bir icraatı olmadı. 2001 yılında DYP milletvekili iken istifa etti.

Akşener’in 4 Temmuz 2001 tarihinde DYP milletvekili iken istifasının sonrasındaki tavırları ilginçtir. Akşener, istifa sonrası Fazilet Partisi'nden ayrılan müstakbel cumhurbaşkanları sayın Abdullah Gül ve sayın Recep Tayyip Erdoğan’la aynı oluşuma katıldığını Politik Araştırmalar Merkezi'nde basına açıkladı. Ancak daha sonra onlardan ayrılarak MHP’ye katıldı.

2007, 2011 ve Haziran 2015 seçimlerinde MHP milletvekili seçildi. Bir süre Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekilliği yaptı. Kasım 2015’te yinelenen seçimde partisi tarafından aday gösterilmedi ve dolayısıyla milletvekili olamadı. 2016’da MHP’de genel başkan adayı olduğu olağanüstü kongre süreci mahkemelik oldu. 2017’de MHP’den ihraç edildi, aynı yıl İyi Parti’yi (İP) kurarak kurucu başkan oldu. 2018’de Cumhurbaşkanı adayı oldu.

Siyasi kişiliğinin üye olduğu ve seçildiği partilere göre; ülkücü, milliyetçi sağ, merkez sağ çizgide olduğunu düşünmek zorundayız. Söylemlerinde zaman zaman keskin ülkücü söylemleri, sembolleri ve işaretleri kullanmaya gayret etmesine rağmen geleneksel hoşgörünün hakim olduğu Balkanlı kökeni nedeniyle bu söylemlerin sertliğiyle uyumlu bir yapıya sahip değil.

İP’in Cumhurbaşkanı adayı olması için CHP’den 15 milletvekili istemesine rağmen bugünlerde buna bir hata olarak bakıyor.

Akşener, Merkez sağ Doğru Yol Partisi’nden basit gerekçelerle istifa etmişti. Muhafazakar ve İslamcı Ak Parti kurucularıyla bir arada durduğu kısa dönemden sonra daha sağda ve milliyetçi MHP’ye geçişi, bu partiden on bir yıl milletvekili seçildikten sonra bu sefer daha merkezde ve “ama milliyetçi” olmasını istediği İP’i kurması “siyasetteki yerini aradığını” göstermektedir.

Merkezde güçlü bir parti, siyaset hayatımızdaki önemli boşluğun dolması açısından önemlidir.  Akşener’in merkez sağda bir parti olmak üzere kurduğu İP’in oy oranı önceki yıllarda bazı kamuoyu yoklamalarında yüzde 18’lerde gösteriliyordu. Parti’nin bileşiminde ülkücü, muhafazakar milliyetçi, merkez sağ, liberal sağ, milliyetçi sol, çok az liberal sol eğilimlerden insanlar vardı. Akademik kesimden, iş dünyasından ve bürokrasiden çok değerli isimleri bir araya getirmeyi başarmıştı.

Ancak, bu kadar değişik eğilimleri bir arada tutmak zor olacaktı. Birbirleri ile fikri çatışma yaşayabilecek grupların bir arada tutulması için yer yer ülkücü, yer yer Atatürkçü, bazen laik, bazen muhafazakar söylemler gerekiyordu. Akşener, bunların hepsini elinden geldiğince yaptı. Bu söylemlerin kullanımında belirli bir denge gerekiyordu. Yer yer Akşener’in ve özellikle genel başkan yardımcısı Ağıralıoğlu’nun milliyetçi söylemleri laik ve liberal grupların tepkisine ve güvensizliğine neden oldu. Halbuki, İP’i MHP’den ayıran ve merkez parti olması için temel nüve olacak olan grup; liberal sağcı, laik ve Atatürkçü milliyetçilerden oluşan (Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin de dayandığı) gruptu. Bu grup için sert milliyetçi sağ söylemler itici etki yapacaktı. Buna ilave olarak  il örgütlerinin daha çok ülkücü kesimlerden olması partideki bütünleşmeyi kısıtladı. Bu şatlarda girilen 2023 seçiminde yeterli sinerji oluşturulamadı. Partinin yukarıda saydığımız tüm kesimlerinde partiye sahiplenmede arzu edilen seviye yakalanamadı. MHP varken ülkücü söylemlerin İP’e bir şey kazandırabilmesi için İP’in güçlü ve inandırıcı bir lidere ve etkili söyleme sahip olması gerekiyordu.

Çok sayıda sağ eğilimli ve hatta merkez sol grupları bir arada (merkezde) tutmak için Süleyman Demirel gibi çok güçlü karakter, ince sezgi, hitabet gücü, irade, kararlılık, etkileme, yönlendirebilme,  kitleleri yönetebilme, teşkilatçılık  ve sözlerine inandırabilme yeteneği gerektirir.

Sayın Akşener’in etkili bir hatip olduğu söylenemez. Beklentileri farklı çok sayıda grubu bir arada tutabilmek için çok güçlü hitabet, etkileme, yönlendirebilme gücü gerekir. Kararlı da değil. Yüz bin imza bulunması riskini göze alıp Cumhurbaşkanı adayı olmak yerine Meclis’te grup kurarak aday olmak için CHP’den milletvekili istemiş olmanın doğru olup olmadığına şimdi karar veriyor. Siyasetçi olarak, attığı adımların siyasi riskini göze alıp bilerek ve isteyerek yaptığı eylemlerine hata demek yerine gerekçeleriyle beraber sahiplenseydi daha inandırıcı olurdu.

İnce bir sezgi göstererek Altılı Masa’da endişelerini dile getirmesi doğruydu. Ancak bunu masadan kalkarak,  kamuoyuna “kazanacak aday” vurgusu yaparak açıklaması ve bir televizyon programı figürü olarak algılanan bir şahsa adaylık teklifi yapması kitlelerin algısını yönetebilme ve teşkilatçılık  yönünden beklendiği gibi etkili bir siyasetçi olmadığını ortaya koydu. Masaya döndükten sonra seçim sürecinde kullandığı “Bir oy Kemal’e, bir oy Meral’e” söylemi de kendi partisini öne çıkarıyordu, ittifakın diğer partilerini CHP dahil dışlayıcı idi. Böyle bir dili diğer partiler kullanmadı.

2024’te yapılacak yerel seçimlere odaklanılması gerekirken Akşener, 26 Ağustos’ta bu günün anlamından yararlanmak isteyerek (kendisine yakıştıramadığım şekilde günün maneviyatını kullanarak) yaptığı açıklamalar ile 2023 seçimi sürecinde kendi yaptıklarını ve beraber yürüdüğü partiler ve kişilerin yaptıklarını yanlış diye niteleyerek başka bir siyasi hata daha yapmış oldu. Konuşmalarında, demokrasinin kurtulması, ülkemizin bekası ve bir çok ulvi hedefler için kurulduğunu ifade ettiği Altılı Masa’ya inanmayıp içselleştirmedi ise bunu seçmenine baştan açıklamalıydı. Seçimde yaptığı hataları veya birlikte yürüdüğü kişilerin hataları dile geldikçe bunun kendisi için de eksi puan olarak döneceğini sezmesi gerekiyordu. İnce sezgi gücü siyasetçinin belki de en önemli gücü olarak nitelenebilir. Sezgi gücü ile siyasetçi ön alır, doğru adımlar atar, hata yapmaz.

Akşener eğer başka hesaplarla 26 Ağustos konuşmasını yaptı ise Ak Parti’ye yakınlaşma amacı bunlardan birisi ise İP’in kitlesinin bir daha bölüneceğini iyice küçüleceğini söyleyebiliriz. Çünkü, İP’in oy aldığı sağ görüşlü laik, liberal ve Atatürkçü kesimlerden, bazı MHP’ye ve Ak Parti’ye tepkili milliyetçilerden Ak Parti’ye yakınlaşma halinde belirgin tepkiler olacaktır, özellikle Zafer Partisi ve CHP’ye var olan oy geçişkenliği yaşanacaktır.

Türkiye’nin merkez parti ihtiyacının belki de en fazla arttığı dönemdeyiz. Ak Parti’nin, MHP (şimdi de Hüda P. ve YRP) ile beraber uygulamaları karşıtlarının, yani merkezde, laik sağ veya merkez sol partilerin güçlenmesine ortam sağlıyor. İP, bu konuda şanslı olabilir, eğer seçimlerde güçlü bir merkez parti olmak istiyorsa bu Meral Akşener yerine önümüzdeki süreçte ortaya çıkabilecek hitabet gücü yüksek, muhafazakar ve liberal sağa etki edebilen, fakat laik görüşleri çok net olan Atatürk ilkeleri çerçevesinde bütünleştirici başka bir lider tarafından gerçekleştirilebilir diye düşünüyorum.

Merkezin güçlenmesi demokrasimiz için önemli, bunu başarabilecek iki belediye başkanı var. CHP kongresi ve 2024 seçimlerinden çıkacak sonuçlar en fazla İP’i etkileyebilir.