17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen ve o zaman asrın felaketi olarak tanımlanan “Marmara depremi” sonrasında “Acaba bundan daha büyük bir felaket olabilir mi.?” diye düşünürken geçtiğimiz yılın 06 şubat tarihinde Adıyaman –Kahramanmaraş ve Hatay merkezli olarak yaşadığımız deprem hepimizi “Demek ki daha büyük felaket varmış” demek zorunda bıraktı.
06 Şubat tarihinde meydana gelen deprem sonrası karşı karşıya kaldığımız büyük felaketten 3 ay sonra Türkiye genel seçime gitti, Dolayısı ile dönemin iktidarı mayıs ayında yapılacak milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminden yara almamak adına var olan tüm birikimini deprem bölgesine yığmak zorunda kaldı.
50 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği yaklaşık 13 milyon inanımızın direk olarak etkilendiği 06 şubat depremi sonrası o bölgede bulunan vatandaşlarımızın önemli bir kısmı da yerlerini yurtlarını terk ederek başka yerleşim merkezlerine doğru yola çıkmak zorunda kaldılar.
Depremin üzerinden tam bir yıl geçti, bir taraf “depremzedeler için gerekli tüm önlemleri aldık” şeklinde açıklama yaparken karşı taraf ise “ Depremin meydana geldiği bölgedeki vatandaşlarımız kaderleri ile baş başa bırakıldı” dediler.
31 mart 2024 tarihinde Türkiye yeni bir yerel seçime gidecek, dolayısı ile depremin birinci yılında tüm siyasi partiler günler öncesinden deprem bölgesine gittiler orada konuşlandılar, kendilerine yakın medya kuruluşları üzerinden “bizde buradayız “mesajı vermeye başladılar.
Türkiye’nin bir deprem kuşağı üzerinde bulunduğu özellikle de yaklaşık 20 milyon nüfusun yaşadığı İstanbul’da derin tahribat açacak bir depremin an meselesi olduğu var olan tüm deprem uzmanları tarafından hemen her platformda seslendiriliyor.
Bu zamana kadar meydana gelen depremler sonrasında bilindiği gibi İstanbul seferber oluyor ve deprem bölgelerine giden yardımların büyük bir çoğunluğu İstanbul üzerinden karşılanıyordu.
İstanbul’da meydana gelebilecek bir depremde karşı karşıya kalacağımız acı tablo sonrasında hangi yardımın nereden geleceği ile ilgili hiç kimsenin bir fikri olmadığı muhakkak gibi duruyor.
Meydana gelen her deprem sonrasında yöneticilerin “halkımızın meydana gelecek bir depremden zarar görmemesi için tüm tedbirler alınmaya başlanmıştır “ile başlayan çok sayıda vaadin aradan yıllar geçtiği halde yerine getirilmediğini hepimiz biliyoruz.
Depremin yıl dönümünde yine camilerde deprem şehitleri için dualar edildi, lokmalar dağıtıldı, başta siyasetçiler olmak üzere pek çok yönetici depremden zarar gören vatandaşlarımıza “yanınızdayız” mesajı verdikten sonra gündelik işlerine kaldıkları yerden devam ettiler.
Meydana gelebilecek ve bizi derin acılar içerisinde bırakacak deprem sonrasında neler yapılacağı hangi önlemler alınacağı ile ilgili merak ettiklerimize bundan önce meydana gelen depremler sonrasında neler yapıldığına baktığımızda acı bir hakikat ile karşı karşıya kalacağımız muhakkak.
Zira hiç kimse en ufak bir ders almamış.
Varsa yoksa hamaset.