Türkçe bir kelime olan Erkek :” İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek şekilde oluşmuş cinsinden olanı, doğurtmak ve baba olmak nitelik ve gücü olan; güçlü, kuvvetli; kolay eğilip bükülmeyen, sert; koca; sözünde duran, güç durumda arkadaşlarından ayrılmayan; yetişmiş erkek insan, kadın karşıtı.” anlamlarında kullanılır.
Yaratan bütün mahlukatı yaratırken erkeğini dişisinden fiziki güç olarak daha üstün yaratmıştır. Erkek aslan dişi aslandan, horoz tavuktan, erkek fok dişi foktan, erkek insan dişi insandan genel olarak hem daha boylu, hem daha ağır hem de daha cazibelidir. Erkek dişisiz, dişi de erkeksiz bir hiçtir. Erkek ve dişi birbirini tamamlayan bir bütündür. İkisi de tek başlarına hiçbir şey yapamazlar. Sosyolojik açıdan insan tarihini incelediğimizde ataerkil ve anaerkil toplumların tarih sahnesinde var oldukları görülür. Fakat genelde emir ve komuta erkeklerde olmuştur. Erkek kadının koruyucusu, hamisi durumundadır. Çünkü kas gücü erkekte daha fazladır.
Öteden beri bütün insan toplumlarında erkeğin daha mert, daha çalışkan, daha dürüst, daha bilge, daha savaşçı olması beklenir. Hatta Anadolu’da erkek çocukları kız çocuklarından daha uzun süreli emzirirler. Gerekçesi de askerde iyi bir asker olması içindir. Erkek çocuklarını kız çocuklarından daha fazla beslerler. Bu yanlış inançtan toplum kültürü arttıkça vazgeçilmektedir. Aslında kadınsız erkek bir hiçtir. Bu meyanda Emile Zola: “ Erkeği erkek yapan kadındır.”, Victor Hugo ise : “ Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.” demiştir.
Erkeklerin süse ve ziynete heves etmeleri doğru değildir. Onlar kadınlara mahsus şeyler olmalıdır. Erkek tavus kuşunun veya horozun yaratılıştan ne kadar alımlı ve çalımlı yaratıldığı zaten hallerinden bellidir. Bununla ilgili olarak Hz. Ali (R.A) : “ Süse ve ziynete heves eden erkekler, vakıa erkektir; amma mert değillerdir.” demiştir.
Bugün Anadolu’nun kırsal kesimlerinde bilhassa Batı Anadolu’da erkekler kahvehane köşelerinde pineklerken kadınlar arazide pamuk çapalamakta, pamuk toplamakta, zeytin, incir toplamakta, bunun yanı sıra ev kadınlığı da yapmaktadır. Kadınlarımız bu ağır yükün altında ezilmektedirler. Fakat tamamen karamsar olmaya da gerek yoktur; zaman kadınlarımızın lehine işlemektedir. Geçmiş yüzyıllarda kadınların daha çok ezildiği bir gerçektir. Atalarımızın : "Er kocarsa koç, karı kocarsa hiç olur."deyişinden de bunun böyle olduğu bellidir.
Erkek kas gücünden ziyade akıl ve mantığını kullanmalı, daima eşine sadık kalmalı, sevgi ve hoşgörüyle eşine yaklaşmalı, dürüst, mert, sözünün eri olmalıdır.
Satırlarımızı Çehov’un şu güzel sözüyle bitirelim.
“Erkekler kalpleriyle değil fikirleriyle yaşarlar.”
---------------------------- ŞİİR KÖŞESİ ---------------------------
HASRETLİK
Zirvelerden şu deli gönlüme
Bir hırçın rüzgardı ısrarla esen,
Yaladı ak saçlarımı hafiften önce
Kor olup dağladı sonra yüreğimi.
Akarsuya düşen her damlada
Başıbozuk zamanlarda bedenim,
Öteyi göremeyen gözlerde sessiz
Fırtınayım sensizliğin peşinde.
Kara bulutum gökyüzünü kaplayan
Gözyaşını dökemeyen yeryüzüne,
Sorarım uzak sönük yıldızlardan
Bilen vardır diye belki senin yerini.
Neler verirdim ah bilemezsin
Koklamak için sırma saçlarını,
Sıcak nefesini yüzümde duymak
Hissetmek o kadife narin tenini.
Yüce dağ başlarında kar beyaz tipide
Ellerimle yükseğe tutunmak seninle,
Alıp avuçlarıma üşüyen ellerini
Haykırmak istedim kayalara ismini.
Baktım hep solgun resimlerine
Gül yüzünü bir daha görmek için,
Taç yaptım ince uzun saçlarına
Siyah çiçeklerle bezedim matemini.
Her an ah çektim derinlerden
Hasretlik düştü kor oldu içimde,
Düşümde.. Aklımda.. Fikrimde..
Sır oldum ince düşüncemde…
İbrahim SOYALAR - NAZİLLİ
-----------------------------------------
GİTTİN SEN...
Gittin sen dönüp bakmadan gittin
Ardından akan yaşlara acılara yaş dolu gözlere
Dönüp bakmadan gittin
Parçalı yüreği bıraktın da gittin
Kaldı geride seven yüreğin yaş dolu
Gözleri
Hüzünler yumağı yüreği
Geçmişle gelecek te geçti çileli yıllar
Gecelerde adını sayıklayan solgun
Dudaklar
Böyle mi olmalıydı sevdalar
Parçalı bulut misali savrulan
Böyle parça parça mı olmalıydı
Böyle mi kayıp gitmeliydi
Susma söyle bana...
Melek MERAL – AYDIN
------------------------------------------
ÖĞRETMENİM
Tacısın milletin başında bir taç
Gönlünde muteber insanı sensin
Cümlemiz ilgine, sevgine muhtaç
Dilimin sevecen lisanı sensin.
Bilirim, ışıtmak asli görevin
Ömrünce tükenmez senin ödevin
İçinde sönmeyen memleket sevin
Yanık türkülerin ozanı sensin.
Yoğur hamurumu ahlak babında
Benliğim belirsin senin tabında
Toplumun sancılı inkılabında
Korkunç cehaletin düşmanı sensin.
Aslımı, neslimi, ilimi öğret
Yazıtı, kurganı… Kilimi öğret
Zamana yön veren bilimi öğret
Yurdumun yükselen irfanı sensin.
Gördüğün kıraçlar değil ki Hakk’tan
Rahmet ol yurduma dökülüp gökten
Şu kara yazgımı değiştir kökten
Derdimin biricik dermanı sensin
Olsa da bu yolda sınavın çetin
Yeise bürünme metîn ol metîn!
Umudu, güvenci… Cumhuriyetin
Döndükçe dünyada devranı sensin.
Salih ERDEM – AYDIN