Bahar her zaman beklenendir. Geç gelebileceği gibi, erkende gelebilir. Baharın erkenci konuklarını, donanımsız yakalayıp, onlara zarar verme halidir filizkıran. Oysa filiz gelecek demek, umut demek, saygı ve sevgi demek. Gelecek, yok edilmesi gereken değil, katkı sunulması gerekendir. Kendimiz için olduğu kadar, bizden sonra gelecek olanlar içinde…

Saygıdeğer okurlarımla paylaşacağım bu köşe yazımda sadece dörtlükler olacak. Görünüşteki farklılıklar, kökendeki birlikteliği yok saymıyor.

Azılı karanlığın zemherisidir,
Sürgüne durmuşken yalnızlık;
Harlar yürekler, ten yangınlarını!
Umut sönmelerde,  çare dardadır!


Sahipsiz genç ölüler ülkesindeyiz,
Duyarsız sorumluların sorumsuzluğuyla(!)
Tekrar ve tekrar vurulur yoksulluğun vurdukları;
Kanlı mezarlar kazılır kırgın yüreklerimize!


 Gözleri sancılı ve kırgın, kanayan coğrafyanın;
Yüreklerde kapanmamış yaraların acısı var!
Sarsılır yeniden ölmelerde toplumsal bedenimiz!
Gözyaşlarıyla çocuk büyüten anaların acısı tarifsizdir!

Közlü su söner yürek yangınlarına,
Yatağından çözülür ki, deli çaylar…
Çeker kınından kurtuluşun sevdasını;
Cümle akarlar umutla ayağa kalkar!

Uykulara göz kırpmayan kavgada,
Soyundu yalnızlıklar birlikteliklere.
Dişiyle, tırnağıyla tutunup yaşamaya;
Çekti barikatlarda düşenleri gönderine!

                                       

Umudu örselenmiş bakışlar tutunacak dal arar.
Umursamaz akarlar taşırken ayrılıkları…
Kurağa döker yaprağını dargın sular!
Savrulur yaşamak ve söner hüzünlü bakışlar!


Ve sırtımızda paletler postallar…
Kanadı kırık kuşlarda sorgulandı!
Söndü umudu savunmasız yığınların…
Yaşama doymadan gitti arkasız olanlar!

                               
Solan bakışlarla soldu umudun gözleri.
Bir varmış bir yokmuş olurken yaşamak…
Bu gerçek yaşanmadıkça anlaşılmazmış;
Elveda demeden gelirken çekip gitmeler!

Tanklar şapkalıydı,
Paletlerinde postallar(!)
Namluların önündeydi;
Suçsuz ve günahsız sıradanlar…

                                
Ve yasaklandığında yaşamak,
Konuşlanmıştı tetiklere;
Sıradanların parmakları.
Onur susturuldu, ikinci emre kadar!

 388

Direnenlerin çıplak ellerinde büyürken cesaret;
Birliktelik çağlayanı akıyor kurtuluşa farklılıklarla.
Alanlarda devrim dokuyan yürekler rengârenk,
Aymaz zalimleri tarihin çöplüğüne gömecek!

  173
Tanklar şapkalıydı,
Paletlerinde postallar
Namluların önündeydi
Suçsuz ve günahsız sıradanlar.

 174

Ve yasaklandığında yaşamak
Konuşlanmıştı tetiklere
Sıradanların parmakları
Onur sustu ikinci emre kadar!