Balıklar nasıl okyanusta yüzüp de okyanusun ne kadar büyük olduğunu bilmezlerse, gençler de gençliğin kıymetini gençliklerinde bilmezler. Zaman sonra gençliğin kıymetini anlarlar ama artık iş işten geçmiştir.
    İnsan gençken güçlüdür, enerjiktir, dinamiktir, sağlıklıdır, sıhhatlidir. Her çağın kendine göre güzel yanları vardır elbet. İnsan gençliğinde her türlü işte çalışabilir. Yaşam tarzına istediği şekilde yön verebilir. Hayatın akışını müspet veya menfi yönde kanalize edebilir. Parlak bir geleceği hazırlayabilir. İstikbalini fevkalade iyi hazırlayabilmesi için başkalarının da tecrübelerinden faydalanmasını bilmesi gerekir. Sadece gününü gün etmeğe çalışır, ileriye dönük programlar uygulayamazsa sonu hüsranla biten neticelere varır. Elbette gençliğinde yapması gereken şeyleri yapmalı ama sonunda pişman olabileceği şeylerden daima kaçınmalıdır. Shakespeare’in dediği gibi: “ Gençlik çok dayanmayan bir kumaştır.” Onun kıymeti zamanında bilinmelidir. Hayatı toz pembe görme çağından çabucak kurtulmasını da bilmelidir.
    Gençlik bir ülkenin daima can güvencesidir. Atatürk bu nedenle memleketi gençlere emanet etmiştir. Büyüklerimiz de daima: “ Dünya gençten gence” demişlerdir. Yarın elden ayaktan düşüldüğü zaman, ah şöyle yapsaydım, ah böyle yapsaydım diyecek hal ve hareketlerden uzak durarak yapılması gerekenler yapılmalıdır. Kişi gençliğinde bulduğu zamanı başka hiçbir zaman bulamaz. Kişinin gençliğinde spor yapmak için, gezmek için,okumak için, bir sanat dalında uğraşmak için mutlaka zamanı vardır. İşte o zaman, gençliğin ve zamanın kıymetini bilme zamanıdır. Bunların çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
    Dünyanın her yerinde gençliğin A dan Z ye problemleri vardır. Bunların çözümü büyüklere düştüğü kadar bizzat gençlerin kendilerine de düşmektedir. Bu problemler tartışılmalı, görüşülmeli, müspet neticelere bağlanmalıdır. Kötü alışkanlıkların yaygınlaştırılması, gençliğin zehirlenmesi önlenmelidir. Alkol, uyuşturucu ve fuhuş bataklığından uzaklaştırılarak sağlam bir karakter ve hür irade yapısına kavuşturulmaları sağlanmalıdır.
    Bu hastalıklardan birine saplanan genç, gençliğini yaşamadan ihtiyarlamış demektir.
    Yazımıza Turgenyev’in şu güzel sözüyle son verelim.
    “ Ne mutlu gençliğinde genç olabilene.”   

----------------- ŞİİR KÖŞESİ ---------------------

  ŞANLI  BAYRAĞIM 

Süzül göklerde ey şanlı Bayrağım 
Gönüllerde pürsün pür kalacaksın 
Büzülmek yok asla şanlı Bayrağım
Dalgalan sen hürsün hür kalacaksın.
 
Hürriyet istikbăl båki bir dava 
Varlığına ederiz şükür ve dua 
Ay yıldızın la bir dehasın deha 
Hikmetine sırsın sır kalacaksın.
 
Düşmana geçitler vermeden bayır 
Ufkuna karanlık vurmadan buyur 
Șafkınla bu sevdan durmadan büyür 
Damarlarda kansın kan kalacaksın.
 
Ararız gölgeni inen iz lerde 
Sevdan sözde değil inan öz lerde 
Nursun nur bilesin her an göz lerde 
Yüreklerde cansın can kalacaksın.
 
Ey sen bulutlara sinme yalpalan
Yükseklerden asla inme çalkalan
Bayrağım șeref ve şanla dalgalan 
Gönüllerde hansın han kalacaksın.
 
Sırma yaldızlar la bezenmiş yărim 
Neden ufuklarda cemăl in yarım 
İstediğin tek şey zaferse yarın 
Ufuklarda tansın tan kalacaksın.

Şefkatiyle sensin ışıklar saçan
Her şafak ansızın bağrını açan 
Aslanoğlu der ki dalgalan ey can 
Tarihi me ansın an kalacaksın. 
 Çetin ASLAN – AYDIN 

--------------------------------------------

KADERİ SUÇLAMA 

Kaç gün yol gözledim kaç yıl bekledim
Ayrılık rüzgârı savurdu beni
Geleceksin diye ümit besledim
Hasretin ateşi kavurdu beni.

Hani söz vermiştin gelirim diye
Gözyaşı dökerdin ah diye diye
Bu kadar severken sitemin niye
Hasretin ateşi kavurdu beni.

Sakın sevmiyorum deme inanmam
Her şey mazi oldu desen de kanmam
Biliyorsun başka ateşte yanmam
Hasretin ateşi kavurdu beni.

Kaç mevsimler geçti gittin gideli
Yüzüm hiç gülmedi sevdim seveli
Sana şu gönlümü verdim vereli
Hasretin ateşi kavurdu beni.

Kaderi suçlama kabahat bizde
Demek ki yeminler kalıyor sözde
Beklerken içerim yanıyor közde
Hasretin ateşi kavurur beni.
Emin ÇELİMLİ – AYDIN

---------------------------------------

SELAM SÖYLEYİN  

Selam söyleyin; 
Bizi bilenlere; 
Gökteki yıldızlara, aya, güneşe, 
Dağlara, taşlara… 
Selam söyleyin; 
Esen rüzgâra, yağan yağmura, 
Kuşlara, kurtlara… 
Bir vakitler; 
Hatırımız sayılır, göğsümüz kabarırdı, 
Sevgimiz serpilir, dört bir yanı sarardı… 
Nic’oldu bize? 
Kokmaz oldu allım yeşil güllerimiz, 
Esmez oldu firil firil yellerimiz, 
Yağmaz oldu çisil çisil yağmurumuz, 
Takmaz oldu dost dost diye sarıldıklarımız… 
Nic’oldu bize? 
Selam söyleyin; 
Bizi bilenlere; 
Yuvasız kuşlara, 
Boynu bükük yavrulara… 
Selam söyleyin; 
Sek sek seken kekliklere, 
Yoldan sapan üçer beşer turnalara… 
Bir vakitler; 
İyilerin gürüldeyen ocağı, 
Güzellerin fokurdayan membaı idik… 
Bir vakitler; 
Mazlumların sığınağı, 
Zalimlerin korkusu idik… 
Nic’oldu bize? 
Komşu komşuyu tanımaz oldu, 
Hâl hatır bilinmez oldu… 
Nic’oldu bize? 
Gençler asi oldu, 
Tüccar hokkabaz oldu, 
Merhamet uğramaz oldu, 
Hak gözetilmez oldu, 
Nic’oldu bize?  
Bekir AYGÜL - AYDIN