Dünyanın ilk kuruluşundan bu yana denizlerde, karalarda ve havada sayılamayacak kadar bitkiler, hayvanlar ve insanlar dünyanın dengesini bozmayacak şekilde yaşamlarını devam ettire gelmişlerdir. Yaratan tabiatta öyle bir denge kurmuş ki her şey kendi görevini yapacak hiçbir şey zayi olmayacaktır. Şayet insanoğlu bu gidişe olumsuz yönde müdahalede bulunmazsa. 
    Dünyanın bir zamanlar nehirleri berrak berrak akardı. O nehirlerin suları içilir, envai çeşit balıklar da içinde yüzerdi. En yakınımızda Çine Çayı, Menderes Nehri ve onun kolu olan Akçay tertemizdi. Hatta Akçay’dan vatandaşlar buz gibi su bile içerlerdi. Denizlerimiz tertemizdi. Denizlerde pet şişe ve naylon torbalara rastlanmazdı. Denizlerde mazot kokusu bulunmaz, avlanan balıklarda cıvaya rastlanmazdı. Ama şimdi mazot kokusundan ve ağır cıva içermesinden birçok balık türü ortadan kalkmış, avlanan balıklar da sağlığa zararlı olduğundan yenemez hale gelmiştir. Fabrikalar atıklarını acımasızca bu nehirlere ve denizlere dökmüşler, hala da dökmekteler ve bu tertemiz sular her geçen gün daha da kötüleşmektedir.
    Dağlarımızda kınalı keklikler öter, onların sesinden büyük mutluluk duyardık. Evlerde, minarelerde, köprü altlarında yüzlerce, binlerce kırlangıç yuvası bulunurdu. Şimdi kırlangıçlar ve leylekler gittikçe azaldı. Zeytinliklerimizde ve çalılıklarda karatavuk, bortak ve güvercin sürüyle gezerdi. Acımasızca avlanma, bunun yanında gübre kullanımı kuş çeşidini ve sayısını alabildiğine azaltmıştır. Vahşi kuduz ve katliamdan dolayı tilki sayısında müthiş bir azalma olmuş, neticede tarlalar, bağlar, bahçeler farelerin işgaline uğramıştır. 
    Arabaların  egzozlarından çıkan gazlar dünya havasını iyice kirletmiş, havaya sıkılan spreyler bunun tuzu biberi olmuştur. Neticede ozon tabakası delinmiş, güneşten gelen ultraviyole ışınları dünyamızı ve başta insan olmak üzere tüm canlıları tehdit eder hale gelmiştir. Başta Amazon ormanları olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde ağaçlar kesime uğramış, dünya çölleşmeye başlamıştır. 
    Başta pil atıkları ve diğer atıklar toprağa karıştıkça toprak iyice kirlenmiş, yer altı sularının bile çoğu içilemez hale gelmiştir. Yemyeşil dağlar ve Masmavi denizler kendi özgün renklerini kaybederek gri bir hal almağa başlamışlar. Fabrika ve kalorifer bacalarından havaya salınan zehirli ve kirli dumanlardan dolayı havanın solunması zor bir hal almış, adeta insan sağlığını tehdit eder olmuştur.
    Ey sevgili insanoğlu bu yemyeşil ve masmavi dünyamızı gelecek nesillere miras bırakabilmek için çevrenin temiz tutulması Uluslar arası kurallara ve standartlara mutlaka uyulması gerekmektedir Yoksa en kısa zamanda yeryüzünden arılar silinecek, akabinde insanoğlunun da sonu gelecektir.

--------------------------ŞİİR KÖŞESİ--------------------------

  YEŞİLİ KORU

Yanıyor ağaçlar bak için için
Sulayalım diye döşensin boru
Geleceğe miras bırakmak için
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Tabiat sevgisi hep kalbimizde
Yanmışsa ormanlar kabahat bizde
Kirlilik olmasın mavi denizde
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Yok olan türlerin, var mı kıymeti? 
İnsanoğlu sever otu ve eti
Biyolojik türler dünya nimeti
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Çok kalma güneşte, bozulur deri
Dik gelen ışığın, güçlüdür feri
Tükenmişse nesli, zor gelir geri
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Dengeli beslenin gür çıksın saçlar
Yeşile bürünsün bütün yamaçlar
Oksijen kaynağı bize ağaçlar
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Kuşların sayısı azaldı, bitti
Nice balık türü yok oldu gitti
Çağlar boyu dünya kendine yetti
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Yaşıyor aslanlar hâlâ Kenya’da
Gerçekten yaşasın, değil rüyada
Temiz su kıtlığı başlar dünyada
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Sanayi atığı zehir saçıyor
Zehirli topraktan böcek kaçıyor
Tertemiz doğada güller açıyor
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

Kirlendikçe ova çiftçi gülmüyor
Dereden kurbağa sesi gelmiyor
Pil kirliliğini herkes bilmiyor
Çevreni temiz tut, yeşili koru.
 
Tarımla uğraşan senin köyündü
Kirlilikten sular griye döndü
Denizin dibinde ne türler söndü
Çevreni temiz tut, yeşili koru.

     Şükrü ÖKSÜZ

-------------------------------------------

 DEVADIR ORMAN
 

Yeşili sevmektir birinci ilkem
Yeşilin sonunda savrulur harman
Yemyeşil olmalı tamamen ülkem
Dertlerin tümüne devadır orman. 

Oturduğumuz ev senden yapılır
Mescit senden olur Rabbe tapılır
Sen yoksan dağlarda illet kapılır
Dertlerin tümüne devadır orman. 

Yazın sıcağında olursun perde
Yağmur çok yağar olduğun yerde
Verdiğin oksijen düşürmez derde
Dertlerin tümüne devadır orman. 

Odundan yapılır her zaman kömür
Çıkarma yangını, dileme özür
Çam kokarsa dağlar uzundur ömür
Dertlerin tümüne devadır orman. 

Kapın senden olur, eşiğim senden
Divan senden olur, beşiğim senden
Kibrit senden olur, kaşığım senden
Dertlerin tümüne devadır orman. 

  Albeni AKÇAY - NAZİLLİ

--------------------------------------------------

YANASIM GELİR

Güzel yüzün güneş midir ay mıdır 
Gözlerini sevdikçe sev esim gelir 
Dudakların bademidir şarap mıdır 
Kadehe doldurup doldurup iç esim gelir. 

Seni severken dönerim şaşkına 
Hayranım sevdiğim o bakışlarına 
Başım döndürdün döndüm şaşkına 
Gül sineni sardıkça sarasım gelir. 

Külün külüme karıştı oldum garip 
Aşkına tutuldum oldum sana talip 
Bu canımı post diye önüne serip 
Can diye seni canıma katasım gelir. 

Yad eller değmesin sana hoyrat el ile 
Harmanı savururlar yaba ile yel ile 
Canım yoluna feda olsun kanım sel ile 
Canı can tan öte göresim gelirl 

Kaşların kemandır gözlerin payet 
Gözün kem ile süzersen ölürüm şayet 
Mutluluğumuz daim olsun sonsuza dek 
Küllenen sevdamızda yanasım gelir.
    Hüseyin ZEYBEK - DİDİM

----------------------------------------------

DAHA KAÇ BAHAR, KAÇ YAZ 
        SÖYLE ARKADAŞ..!

Savrulan umutlar, savrulan sevdalar
Sarı sarı yapraklar tozlu ömürden
Sevdalar türkü oldu, sel oldu dillerde
Gülüşümler don oldu, buz oldu
"Acı oldu, sel oldu, taş oldu, yordu"
Şarkılar dost , sırdaş, arkadaş oldu..

Ağladıkça taşlaşan, ağladıkça yığılan
Yürek yakan, acıtan,  tufan, bora 
Yok olduk,  buz olduk , hiç olduk...
Daha kaç bahar, kaç yaz
Söyle arkadaş..!

Ne yaş kaldı, ne umut, ne de takat
Kar yağdı saçlara, çığ oldu  yok oldu
Yürekler pür gam, pür nem arkadaş
Gecelerde yağan, acılı özlemler
Yağan, yanık, yanık türküler, sevdam
Bir parça umut, bir parça hüzzam
Kırıntılarda umut, kırıntılarda uykular...

Çığ altında yürekler, üşür arkadaş 
Çok üşür, sarılacak kol, dal arar.
Ne hal kaldı, ne de takat
Daha kaç bahar, kaç yaz...
Söyle arkadaş...
 Melek MERAL GÜLER - AYDIN

------------------------------------------------