HAYAT
Türkçemize Arapçadan giren hayat kelimesi : “ Dirlik, canlılık, sağlık, yaşayış, ömür, yaşama tarzı, faaliyet, hareketlilik, kaynaşma” anlamlarında kullanılan güzel bir kelimedir. Evrende tüm canlıların kendilerine göre bir hayatları vardır. Hepsi de kendilerine bahşedilen ömürlerini doldurmakla mükelleftirler.
Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre insan beyninin iki yüz yıl kadar hayatiyetini devam ettirebileceğini hesaplamışlardır. İnsan ömrünü uzatmak için bilim adamları tüm imkanlarıyla çalışmakta, bu çalışmalardan da ümit verici neticeler elde edilmektedir. Bugüne kadar Kafkasya’da 168, Türkiye’de 160 yıl, (Bitlis’li Zaro Ağa) İngiltere’de 152 yaşına kadar yaşayan insanlar tespit edilmiştir. İstisnalar dışında normal insan ömrü günümüzde 70-80 yıl arasında seyretmektedir. Bazı hayvanlar ise daha uzun yıllar yaşayabilmektedirler. Örneğin: Balinaların 500 yıl, kaplumbağaların 350 yıl yaşadıkları tespit edilmiştir.
Biz insanların çoğu fakr-ü zaruret içinde çilekeş bir hayat sürerken bazılarımız ise zevki sefa içinde müreffeh bir hayat sürebilmektedirler. İnsan doğunca hayatla mücadeleye başlamakta, bu mücadele ölünceye kadar devam etmektedir. Olumsuz hayat üzerine nice şarkılar söylenmiş, nice şiirler yazılmıştır. Herkes kendine takdir edilen bu hayatı yaşayacaktır. Daha müreffeh bir hayat yaşayabilmek için daima çalışmak gerekmektedir. Tembel ve miskinler sefil bir hayatı yaşarken çalışkanlar ise daha müreffeh, daha lüks ve daha mutlu olarak yaşamaktadırlar.
Diderot : “ İnsan hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir. İnsanoğlu daima tatlı hayaller kurar, bu hayalleri gerçekleştirmek için çalışır. Ama bu hayallerin gerçekleşme oranı çok azdır. Zaten “insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” demişlerdir. İnsan bu tatlı hayallerden uyanınca acı gerçeklerle karşı karşıya kalıverir.
Hayat acımasızdır. Hayat affetmez. Daima mücadeleyi gerektirmektedir. Yahya Kemal : “ Nedir hayat uzayan ıstıraptan başka.” demiştir. Acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, neşesiyle, kederiyle hayat son derece zor bir sanattır.
Yine de biz satırlarımıza Euripides’in şu güzel sözüyle son verelim.
“ Hiçbir şey hayat kadar kıymetli değildir.”
İYİLİK ETMEKTEN
Ustası olmalı insan işinin
Sağına, soluna şöyle bir bakın
İhtiyacı varsa eğer kişinin
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Yeryüzünde her şey değildir para
Yoksul var mı diye sorup da ara
Dostlarından düşen olmuşsa dara
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Yüce Allah sana eğer yâr ise
İnancına göre sevap kâr ise
Yarı aç, yarı tok komşun var ise
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Yaşadığın süre çeksen de çile
İnsan ve hayvana yapılmaz hile
Hayırsız ve kötü kişiye bile
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Güçsüzler güçlüye hep boyun eğer
Mütevazı olmak dünyaya değer
Allah’ın sevgili kuluysan eğer
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Cennet yüzü görmez, dünyada şerler
Haram, helal demez; ne bulsa yerler
Veren el, alandan hayırlı derler
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Fakirin eylemi belki cinnettir
Senin uyacağın ayet, sünnettir
İyilerin yeri elbet cennettir
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Bütün Türkiye’yi dolaş sen il il
Ayırım yapılmaz sayfiye, sahil
Sokakta yaşayan hayvanlar dahil
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Düşmana kin güdüp bilenenlere
Zulmeden zalime ilenenlere
İhtiyacı olup dilenenlere
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Güneşten, yağmurdan korur şemsiye
Cinsiyet fark etmez erkek, dişiye
Öksüz veya yetim kalmış kişiye
İyilik etmekten vazgeçme sakın.
Şükrü ÖKSÜZ
BEN KADINIM
Ben Kadınım;
Ulvi duyguların, alem-i beşerin,
Hayat pınarı, derin vicdanıyım…
Kahramanlığın bitmeyen destanı,
Barışın durmayan kervanı,
Aydınlığın batmayan güneşi,
Fedakarlığın korkmayan sultanı,
Eğilmez dağ, aşılmaz deryayım ben…
Ben kadınım,
Sevgi ve mutluluktur muradım…
Dilemem savaşları, yıkımları
Ocak yıkan acı olayları…
Sevmem düşmanlığı, ihaneti
Sürüp giden husumeti…
Bazen ciğerim sızlasa da,
İçim erim erim erise de,
Ağlaya ağlaya yürürüm yolumda…
Kutsaldır benim varlığım,
Kalbim sığınağım, sevgim mızrağımdır,
Teper geçerim cehaleti, zifiri karanlığı,
Açarım mutluluğun düşmeyen sancağını…
Ben kadınım;
Şanlıdır benim görevim…
Zincirlerle örülse de bedenim,
Fırtınalarla sarılsa da her yanım,
Kırarım zincirleri,
Bozarım oyunları,
Yenilmem asla ahval-i cihana…
Ben; bülbülün konduğu dal,
Yârin kokladığı çiçeğim…
Edeple süslediğim,
Merhametle beslediğim,
Sadakatle yoğurduğum,
Onur dolu hasletlerle;
Sevgi saçar, gül saçar, nur saçarım…
Analık ve güzelliktir şiarım,
Aşkla doludur pak yüreğim,
Mutluluktur en büyük emelim,
Ben kadınım, ben kadınım…
(15.01.2023)
Bekir AYGÜL - AYDIN
GÜLMESİ BİR BAŞKADIR
Benzerin aranmasın bulunmazsın ellerde
O kokunu bekledim gelir diye yellerde
Emsalsiz güzelliğin bildiğim tüm güllerde
Bağbanın gülizârı sevmesi bir başkadır.
Ne deyim bu gönlüme durduk yerde durmuyor
Gideceği adresi şimdi benden sormuyor
Onca güzel içinde senden başka görmüyor
Sevda vurmuş gözlerin gülmesi bir başkadır.
Uykusuz gecelerde neler yaşıyor neler
Adına yazan oldum gün görmemiş nağmeler
Sensiz kalan yüreğim ardın sıra hep meler
Koyunun kuzusuna gelmesi bir başkadır.
Mah cemalin gözümden hiç bir zaman gitmiyor
Hayalinle yaşamak şimdi bana yetmiyor
Hasretin yüreğimde yemin etmiş bitmiyor
Ömür boyu müebbet yemesi bir başkadır.
Sevdasına ant içen hiç sözünden döner mi
Yüreğim yangın yeri istesen de söner mi
Aşk ateşi bedende bakın yanan Güner’ mi
Sevdası yüreğimde demesi bir başkadır.
Güner TEKİN - KARS
OK GİBİ
Her Martta yaştan yaşa
Hoplayansın Müzeyyen.
Gönlümü baştan başa
Kaplayansın Müzeyyen.
Farkım kalmaz çocuktan
Sen görünsen ufuktan;
Gömleğimi koltuktan
Toplayansın Müzeyyen.
Yemeklerin süperler,
Kızarıyor biberler.
Başladı mı haberler
Zaplayansın Müzeyyen.
Kirliler olsa deve,
Yıkarsın seve seve,
Kocan dönünce eve
Zıplayansın Müzeyyen
Nasıl olsa beleş hat,
Git konuş rahat rahat;
Telefonda bir saat
Laflayansın Müzeyyen
Hüzünsüz başın durmaz,
Kirpiğin kaşın durmaz,
Gözünde yaşın durmaz,
Şıplayansın Müzeyyen
Hande Yener, Murat Boz
Verirler ekranda poz.
Gitarın elinde koz;
Poplayansın Müzeyyen
Hem şeker, hem nişasta
Lezzetin, kuru pasta
Ne zaman olsam hasta
Haplayansın Müzeyyen
Levendî şaşkın durur,
Hisleri taşkın durur,
Böğründe aşkın durur,
Saplayansın Müzeyyen.
Levent TOPLUDAL - AYDIN
İTİRAF ve YAKARIŞ
Yâ Rab ! Bu bir itiraf, budur arzuhâlim
Bağışlaman olmasa, ne olur bu hâlim ?
Hep ekranda kalmasın, o kirli tuvâlim
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Bir baktım defterime, günahlarla dolu
Bir göz attım mazime, bin âhlarla dolu
Yaşadığım bu hayat, eyvahlarla dolu
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Günahların çoğunu, bolca işlemişim
Nefsimin sarayında, bunca kışlamışım
Nurundan uzaklaşıp, nâra toslamışım
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Umuyorum affını, Rahmân ve Rahîmsin
Ayıpları örtücü, settâr ve halîmsin
Yücelerin yücesi, sahib-i hakîmsin
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Açılsın semâlara, iki mahcup elim
Gürlesin içimdeki, tevhid yüklü sel-im
“Allah Allah” diyerek, zikir çeksin dilim
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Hiç kalmadı dünyada, dermanlık mecalim
Tekbir ve tehlil olsun, dilimde güncelim
Teşrif etsin o anda, mukadder ecelim
Affına sığınırım, affeyle yâ Rabbim...
Mehmet IŞILAK – AYDIN
YERİNİ ALMIŞ
Gerçek sevgiler bitmiş,
Yerini yalakalık almış
Gerçek saygılar bitmiş,
Yerini dalkavukluk almış
Arayıp hal, hatır sormak bitmiş,
Yerini ala’lar almış
Görüşmek, görmek isteği bitmiş,
Yerini face-whatsap almış.
Güzel sözler bitmiş,
Yerini yalanlar almış
Seni seviyorum demekler bitmiş,
Gözden ırak seviyorumlar kalmış.
Gelmek, görmek istiyorum demekler bitmiş,
Bunların hepsi sözde kalmış.
Şimdi de bütün bu bahaneler bitmiş,
Yerini korona virüs almış
İnsanlık tamamıyla bitmiş,
Yerini aldatılmak almış
Yakında seni göreceğim bitmiş,
Yerini işlerim çok demek almış
Seni çok aradım bulamadım sözleri bitmiş,
Yerini yalan sözler almış
Haftanın tüm günleri bitmiş,
Yerini hatır sormak için bir tek Cuma kalmış.
E.J.Albay Hasan SÜRER - AYDIN
GÜZEL İSTANBUL
Hasretinle, direncinle bekle beni
Özlemin bittiği yerde ordayım
Çağlayan’da sabahçı kahvesi
Çaylar demlenir demlenmez ordayım.
Anılarla yüklü Hürriyeti Abideye
Destanlar yazılır inan hasretine
Her kaldırımda anılarım var sende
Ayak izlerim silinmeden ordayım.
Mecidiyeköy’de çınarın gölgesinde
Oturup dinlensem bir yaz gününde
Çocukken hep oynardık elim sende
Yaprakların açar açmaz ordayım.
Hey gidi Sultanahmet, Galata
Balık ekmek, turşu yemek aklımda
Cennet çay bahçesinde tahta masada
Çay kokusu alır almaz ordayım.
Güzel İstanbul beklemekten usanma
Bu sene gelmez diyenlere inanma
Gelsin martı sesleri kulaklarıma
Vapurlar düdük çalınca ordayım.
Hey gidi Eminönü Pazar Sokağı
Gelir benden alın diyen satıcıları
Nasılsa özlemişim yapılan pazarlıkları
Üç aşağı, beş yukarı anlaşırsak ordayım.
Özkan’ım aşkımı yazmadım duvarlara
Seviyorum diye bağırmıştım tenhalara
Özenmiştim Eylülde aşık olanlara
Okul yıllarım aklıma gelir gelmez ordayım.
Zeki ÖZKAN - ALMANYA