Karşı oluşun haklı, yeterli ve tutarlı bir nedeninin olması gerekir. Aksi taktirde karşı olmanın gerekçesini açıklamak güç olur. Bu güçlük, tutarsız sav sahiplerinin çıkmaz sokaklara sapmalarına neden olur. Dipsiz bir açmazda sürekli olarak düşmeye devam ederler. En çok yalan söylenen alanlardan biri, kadın erkek eşitsizliği ile ilgili olabilir. Kendi söyledikleri yetmez, bu kez de yaradılışa ilişkin söylencelere ve hurafelere sarılırlar. Oysa, somut gerçekler gözlerinin önündedir…

Erkek ve kadın çatışmasının kökleri çok derinlerdedir. Asıl sorun yaratan ve ona yardımcı olanlar arasında geçiyor(!) Kadın ve erkeğin çatışması bu temelde gelişiyor. Kadın fonksiyonel olarak yaratan konumunda, erkek ise; ona katkı sunan bir araç durumundadır. Bu gerçeklik, tarihi bir kompleksin kaynağı oluyor. Aslında sorun, bilim, kültür ve özgüvenle aşılabilir.

Bazı erkekler ellerine geçen her fırsatta kadını yaşamdan silmeye çalışıyor. Oysa yaşam onlar olmadan var olamayacağı gibi, devam da edemez! Zaman zaman kadınların yaşamına kasteden erkeksiler çıkıyor ama asıl tehlikeli olan olumsuz bir iklimi yaratıp, sürdürenlerdir!

Ortam hazırlayıcıları kadını hepten yok edemeyeceklerini anladıkları zaman, onların yaşamdaki etkisini ve gönürlüklerini asgariye indirmeye çalışıyorlar. Bunun için öncelikle iş yaşamından silmek için kapanmalarını istiyorlar. Tek görevleri olarak onların sadece çocuk doğurmalarını istiyorlar. Kapanmalarını istiyorlar ve bu yetmiyor ki; eve kapanmalarını istiyorlar... Oysa, farklılıkların farkında olan birlikteliklerin çok daha güçlü bir yapı sunduğunu göremiyorlar(!) Bütün bunları yapacaklarına, insan olmayı deneseler geride hiçbir sorun kalmayacak!

Küçük bir azınlık, voleybolcu kızlarımızın başarılarını gölgelemek için her türlü çirkinliği yapma çabası içindeler. Oysa en güzel takım örneği veren bu güzel ve yetenekli kızlarımız, arka arkaya dünya ve Avrupa şampiyonu olmuşlardır. Bize düşen, o onuru, gururu ve sevinci paylaşmaktır. Bize bu güzel duyguları yaşatanları sevgi ve saygıyla sarmalamaktır. Cinsel tercih tamamen kişiseldir; istenmeyen ve çirkin olan küçük çocuklara yapılanlardır. Üstelik bunun kutsal sayılan mekanlarda özel görevliler tarafından yapılmasıdır(!)

Can Ataklı, bir okurunun yazısını köşesine taşımış. Bu güzel alıntıdan bende değerli okurlarım için alıntı yapıyorum:

Maçtan önce ve sonra sosyal medyada yazılanları düşünüyorum. Ebrar için “Doğan görünümlü Şahin” diyen ciğersizleri, “Ben lezbiyenlerin getirdiği bu kupayı kabul etmiyorum” diyen karaktersizleri, “Bu gece Filenin Sultanları’na sahayı dar edecek Sırbistan” diye yazan sözde Türkleri…

Ne kadar zor bu ülkede kadın olmak…

Sokakta yürümek zor, gezmek zor, eğlenmek zor, sevmek zor, eş olmak zor, anne olmak zor, sevgili olmak, çalışmak zor, kariyer zor, giyinmek zor, “kendin olmak” zor…

Yaşamak zor…

Bu kızlar tarifeli seferle döndü yurda.

Sayın reisicumhurumuz, kaptan Eda ile telefon ile konuşup tebrik etti, zorla da olsa.

Lakin filosundaki uçaklardan birini tahsis etmek gelmedi aklına. “Bu kızlar başımızın tacı, hak ettikleri gibi karşılayın onları! F-16’lar eşlik etsin kızlarımıza” diyemedi.

Doğaldı. “Kadın-erkek eşit değil” diyen biri niye göndersin ki o uçağı?

Kızlarımıza laf eden insanımsılara tek laf etmedi “80 milyonun cumhurbaşkanı”. (KORKUSUZ. CAN ATAKLI,07.09.2023)

Bu alıntıya ilişkin değerlendirmeyi okurlarıma bırakıyorum. Bu arada Can Ataklı’ya da teşekkürlerimi sunuyorum.