Neden kurtkapanı? Kurtkapanı, yakalananın kolay kolay kurtulamayacağı kıyıcı bir aygıt. Genel olarak yaşama ilişkin sorunlardan biri. Yaşam ile birey arasındaki sinsi sorunlardan biridir. Bu kapsamdaki sorunları aşmak; algı, bilgi ve farkındalıkla ilişkilidir. Farkındalık sorunu aşmayı olanaklı kılar. Muhafazakarlık bilerek yapıldığında sınıfsal tercih, bilmeden yapıldığında bilinçsiz olarak araç olmaktır.

TUTUCULUK:

Muhafazakarlık yaşam bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde; bilerek ve istenerek yapılanlarla, bilmeden yapılanlar toplamından ibarettir. Farkındalık sınıfsal bilinçle ilişkilidir. Farkında olarak yapan fail, farkında olmadan yapanlar araçtır. İdeolojileri belirleyenler fail, yaşamını alışkanlıklarla sürdürenler araçtır. Tutuculuk yaşamı alışkanlıklarla sürdürme kolaycılığıdır. Burada söz konusu olan Sokrates’in vurguladığı şeydir; “Araştırmadan ve soruşturmadan sürdürülen yaşam yaşanmaya değmez!”  Doğal yaşamda doğru, iyi ve güzel olasılıklarının var olmasına karşın alışkanlıklarını bilerek ve isteyerek sürdürmek muhafazakarlık; alışkanlık nedeniyle yapıldığında ise tutuculuktur. Muhafazakârlar kâr amaçlı davranışlar içindeyken; tutucular kardan zarar eder. Muhafazakâr kendi yararına olacak olan değişimleri benimser. Onun karşı olduğu değişim, bir biçimde çıkarlarını etkileyecek değişimlerdir.

Erk kullanımının en önemli yanı, paylaşımın belirlenmesidir. Geçmişteki yapılarda bu güç egemenlerin elinde veya kontrolünde olurdu (o dönemlerde de sıradanlar paylaşımda söz sahibi değildi). Şimdi ise, yandaşlardan oluşan yeni egemenler (küçük azınlık)  bu olanaklardan sınırsız biçimde yararlanmaktadırlar. Bu süreçteki yıkıcılıkları doğanın tahribi ve kaynak kullanımı ile ilgilidir (özgür bireylerin yaşamlarına müdahaleler de aynı süreçle kesişmektedir). İstanbul’un Kuzey ormanları yok edilince hava alanı ile ya da oto yollarla aynı varlıkları geri getirmenin olanağı yoktur. Artvin’in konumu gereği yer üstü varlıkları ve kaynakları, yer altındaki madenlerden daha kıymetli ve gereklidir. ( Kaz Dağları için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.) Çünkü işgalci mantığıyla yapılan maden işletmeciliği doğanın yağmalanmasıyla sonuçlanmaktadır. Maden vurgunundan sonra geride bıraktıkları mekânlarda ot bitmemektedir. Yani, sonuçta tüm varlıklarla ilgili yaşamı yok etmektedirler. Muhafazakârlığın yıkıcılığı bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Her kapitalist kazanmaya, yakın çevrelerini istismar ederek başlar. İnandıklarını söyleyenlerin ilk aldattıkları da onların en yakınında olanlardır. Bu nedenle saf ve temiz insanları aldatanlar, onların en çok inandıkları kişilerdir. Muhafazakârlar inanç giysili kapitalistlerdir!

Soyguncuların kazançlarının temelinde umut pazarlamalarına inanlar var. Oysa avcıların oltasında umut, yem olarak kullanılır. Zaten, “Bedava peynir kapanda olur.

Değişimlere karşı olan muhafazakârlar, bilinçsiz olan cahil emekçilerdir. Eskiden eğitim cehaletten kurtarmak için uygulanırdı, şimdi ise cahil yetiştirmek için etkin bir ideolojik araç olarak kullanılmaktadır(!) Yoksul emekçilerin muhafazakârlığı hem yoksulluğun sürdürülmesinin hem de varsılların varlıklarını sürdürmelerinin güvencesidir. Örgütlü cehalet, kendi içine çöken bir karadelik gibidir. Öncelikle en yakınlarındakileri soğurarak yoluna devam eder(!) Yolunun yol olmadığı kesin!

Yapıyı ele geçiren yıkıcı ve yağmacı zihniyet öncelikle; iyiliklerin, güzelliklerin, en önemlisi, yaratıcılığın, gelişimin ve olumlu yönde değişmenin önünü keser! Sosyal devletin ortadan kaldırılmasının yanı sıra; doğanın tahribi, doğrudan varlıkları, kaynakları ve yaşamı hedef alır. Üretim yerine tüketimi tercih edip, her şeyi dışarıdan almak ve bu işi kendi aracıları eliyle yapmak ülke yararına değil, kesinlikle zararınadır. Üretken bir toplumu kötürüm ve muhtaç kılar!

Muhafazakârlık, sahip olduklarını korumak iken; yeni sahiplikler için esner(!) Mahcup bir değişimin akarına tutunur. Yani, sahip olmak yeni sahiplenmelere de açıktır. Maddi ve manevi olanaklar toplamını 1 olarak kabul edersek, bu alan iki obje tarafından paylaşılır. Maddi sahipliklerin alanı genişleyince, manevi sahiplikler alan kaybeder ve kişi güncel fiili durumlara yönelir. Ne var ki, bu oluşum yaşam bütününü etkiler ama değiştiremez ve muhafazakâr, muhafazakârlığına kazançlarıyla devam eder(!) Bu çelişkili durumda rıza üretmek ruhbanlara kalır. Ruhbanlar, üretmeden üretilenlerden pay alan asalaklardır(!)

Muhafazakârların değişimi çıkar çemberlerinin belirlediği alanlarla sınırlıdır. Bünyesinde tutucu ve gerici unsurları barındıran muhafazakârlar özde farklılıkları ve değişimleri yadsımalarına karşın, çıkarları söz konusu olduğunda gözlerini kırpmadan ve arkalarına bile bakmadan ülkelerini terk edebilirler(!) Ve giderken, ülkelerini tıpkı bir işgal gücü gibi yağmalamaktan geri durmayabilirler(!) Onların yağmaladıkları şeyler sadece bizim değil; çocuklarımızın ve torunlarımızın olması gerekenlerdir. Muhafazakârların, yabancılarla birlikte yağmalayıp yok ettikleri, ülkemizin geleceğidir!