Çare ça­re­ye muh­taç iken, çözüm uza­ğı­na düşer ya­şa­mın. Biz­de­ki mu­ha­le­fe­tin temel so­ru­nu mu­ha­le­fet ola­ma­ma­sı­dır. Kur­gu­lan­mış (proje) ik­ti­da­ra uygun olsun diye, mu­ha­le­fet de bu şe­kil­de kur­gu­lan­mış ola­bi­lir mi?                                    
Her zaman in­san­la­rın ni­te­lik­le­rin­den ya­rar­lan­maz­lar, ba­zan­da ni­te­lik siz­li­ğin­den ya­rar­la­nır­lar(!) Bir Ame­ri­ka­lı yet­ki­li­ye so­ru­lan soru; “Ha­in­le­ri ne ya­par­sı­nız?” Bu so­ru­ya ve­ri­len yanıt; “Yok ede­riz.” Olur. Soru şöyle devam eder; “Başka ül­ke­le­rin ha­in­le­ri­ni ne yapar sınız? Bu so­ru­ya ve­ri­len yanıt da şöyle; “On­la­rı yö­ne­ti­me ge­ti­ri­riz. “Bu yanıt bile ye­ter­siz ka­lı­yor, çünkü mu­ha­le­fet de ik­ti­dar için ça­lı­şın­ca; ge­ri­ye mu­ha­lif ko­nu­mun­da olan­la­rın ya­pa­bi­le­ce­ği hiç­bir şey kal­mı­yor!
Mu­ha­le­fe­ti kim tem­sil eder? Mu­ha­le­fe­ti, önde giden bir mu­ha­li­fin tem­sil et­me­si çok do­ğal­dır. Mu­ha­lif olan­lar kim­ler diye bir so­ruy­la devam eder­sek, bu soru mu­ha­lif­le­ri gö­rü­nür kılar. Mu­ha­lif olan alı­şıl­mış olana, bi­li­nen­le­re ve gö­rü­len­le­re, haklı ve tu­tar­lı ge­rek­çe­ler­le karşı olan­lar­dır.  Ay­dın­lar bu lis­te­nin en ba­şın­da yer alır. Aydın olan birey, sa­de­ce ken­di­sin­den değil; çev­re­sin­den ve ça­ğın­dan da so­rum­lu olan du­yar­lı ki­şi­dir. Ay­dın­lar bi­le­rek ve is­te­ye­rek iha­net odak­la­rı­nın ya­nın­da veya hiz­me­tin­de yer al­ma­dı­ğı sü­re­ce doğal bir mu­ha­lif­tir. Ay­dın­la­rı sa­nat­çı­lar izler. Bu temel ger­çek dün­ya­nın her ye­rin­de ge­çer­li­dir. De­mok­ra­tik ol­ma­yan ve oto­ri­ter olan yö­ne­tim­le­rin çöl­leş­tir­di­ği or­tam­lar­da sa­nat­çı­la­rın var ol­ma­sı ve so­run­suz bi­çim­de var­lı­ğı­nı sür­dür­me­si ola­nak­sız­dır. Bu iki grubu, pay­la­şım­dan pay ala­ma­yan veya ye­te­ri kadar ala­ma­yan grup­lar izler. İlk iki gru­bun mu­ha­lif­li­ği top­lum­sal ve hatta in­sa­ni­dir. Çıkar te­mel­li mu­ha­lif­lik­ler ise ki­şi­sel­dir. Bu şe­kil­de öbek­le­nen grup­lar, etnik veya inanç­sal ola­bi­lir.

Şimdi siz böyle bir top­lum­da bir si­ya­si proje uy­gu­la­mak is­ter­se­niz, mu­ha­le­fe­te li­der­lik et­me­si için kim­le­ri ter­cih eder­si­niz? Yanıt şöyle ola­bi­lir; aydın gö­rü­nüm­lü, aynı za­man­da belli bir etnik kö­ken­den gelen ve bir inanç top­lu­lu­ğu­nun üyesi olan­lar ter­cih edi­lir. Hiç kuş­ku­suz bu ni­te­lik­le­re sahip olan­la­rın mu­ha­le­fet ke­si­min­de yer al­ma­sı ge­re­kir(!) Bu kurgu ger­çek­leş­ti­ri­lir­ken, top­lu­mun fark­lı alan­la­rın­da bir takım is­ten­me­yen ge­liş­me­ler ola­bi­lir. Top­lum bir çö­zül­me sü­re­cin­de iken; il­gi­siz­miş gibi gö­zü­ken fark­lı alan­lar­da fark­lı olum­suz­luk­lar ya­şa­na­bi­lir. Her kö­şe­den bir başka suç uç ver­me­ye baş­lar:                                                                                                                                                “Bu me­ta­fo­ru biraz da çar­pı­ta­rak uyar­lar­sak eğer; or­ga­ni­ze suç Tür­ki­ye’de kendi ba­şı­na iş­le­yen bir alan de­ğil­dir. Geç­miş­ten beri dev­let, eko­no­mi, si­ya­set­le aynı ha­bi­tat­ta yer alır. Tür­ki­ye’de ka­pi­ta­liz­min ve dev­le­tin ev­ri­miy­le or­ga­ni­ze suç daima iç içe ol­muş­tur. Şöyle bir geç­mi­şe ba­ka­lım:

Milli bur­ju­va ya­rat­ma ile gasp, ci­na­yet, şid­det, çete fa­ali­yet­le­ri.

70’lerde yük­se­len sola karşı kontr­ge­ril­la fa­ali­ye­ti ile silah ve uyuş­tu­ru­cu ka­çak­çı­lı­ğı.

Özal za­ma­nı tu­rizm­ci, teks­til­ci, ih­ra­cat­çı­la­rın yine or­ga­ni­ze suçun önde gelen isim­le­rin­den dev­şi­ril­me­si (1984’teki meş­hur Zürih zir­ve­si).

Çil­ler dö­ne­mi Su­sur­luk iliş­ki­le­ri, bu iliş­ki­le­rin kamu ban­ka­la­rı­na, özel­leş­tir­me­le­re uzan­ma­sı, ku­mar­ha­ne ge­li­ri­nin dev­let bü­rok­ra­si­sin­ce de pay­la­şıl­ma­sı, KKTC’de Va­ti­kan’ın dahi pa­ra­sı­nın ak­lan­ma­sı ama­cıy­la banka ku­rul­ma­sı ve gü­nü­müz­de artık kü­re­sel bir ti­ca­ret ola­rak suç fa­ali­ye­ti­nin ik­ti­dar­la, eko­no­miy­le bü­tü­nüy­le ortak bir ya­şa­ma ka­vuş­ma­sı…” BA­HA­DIR ÖZ­GÜR- BİRGÜN. 28.09.2023)

Bir ül­ke­de bu kadar sorun bir arada ya­şan­dı­ğın­da, mu­ha­le­fet her ko­şul­da ik­ti­da­ra ge­le­bi­lir. Hal böy­ley­ken, mu­ha­le­fet bütün se­çim­le­ri ve re­fe­ran­dum­la­rı kay­be­di­yor ise; bu ik­ti­da­rın ba­şa­rı­sı­nı değil, mu­ha­le­fe­tin ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nı gös­te­rir. Sa­de­ce be­ce­rik­siz­lik­le böyle bir ba­şa­rı­sız­lık ba­şa­rı­la­maz!...

Mu­ha­le­fe­tin ey­lem­siz­li­ği, mu­ha­lif­le­ri yıl­dır­dı. Es­ki­den der­nek­ler, sen­di­ka­lar ve STK’lar; de­mok­ra­tik hak­lar için, ya­sa­la­rın el ver­di­ği bir bi­çim­de, mu­ha­lif­li­ğin ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­mek­tey­di­ler. 12 Eylül fa­şist dar­be­sin­den sonra top­lum yıl­dı­rıl­dı ve sin­di­ril­di. Önce ör­güt­le­rin li­der­le­ri­ni suç­la­ya­rak; yasal ol­ma­yan yol ve yön­tem­ler­le devre dışı bı­rak­tı­lar. Sonra ör­güt­le­ri­ni asıl­sız suç­la­ma­lar eş­li­ğin­de ka­pat­tı­lar(!) Yı­ğın­lar hem ön­der­siz hem de ör­güt­süz kaldı! Aynı sü­reç­te ik­ti­dar be­lir­le­nir­ken, be­lir­le­nen ik­ti­da­ra uygun mu­ha­le­fe­ti de be­lir­le­me­ye ça­lış­tı­lar. Proje yö­ne­tim­ler­le ül­ke­nin genç be­yin­le­ri­ni ve yarım asır­lık var­lı­ğı­nı heba et­ti­ler(!)

Nor­mal top­lum­lar­da(de­mok­ra­tik) mu­ha­le­fet ol­maz­sa ol­maz­lar­dan­dır. Mu­ha­lif­li­ğin te­me­li va­tan­daş­la­rın dü­ze­yi ile il­gi­li­dir. Kendi hak­la­rı­nın far­kın­da ve bi­lin­cin­de olmak ve bu hak­la­rı­nı de­mok­ra­tik yol ve yön­tem­ler­le sa­vun­mak, en tu­tar­lı mu­ha­lif­lik­tir. Eğer mu­ha­le­fet gö­re­vi­ni ge­rek­ti­ği gibi yap­mı­yor­sa, top­lu­mun ik­ti­da­rı­nın oluş­ma­sı­nı en­gel­li­yor de­mek­tir. Bu ko­şul­lar­da önce mu­ha­le­fet­ten ve sonra da ik­ti­dar­dan kur­tul­ma­nın yol­la­rı aran­ma­lı­dır!