Sul­tan Ab­dü­la­ziz, 1830-1876 yıl­la­rı ara­sın­da ya­şa­yan, 32 Os­man­lı pa­di­şa­hı ve 111. İslam ha­li­fe­si­dir. II. Mah­mut ve Per­tev­ni­yal Sul­tan’ın oğlu, Ab­dül­me­cid’in kar­de­şi­dir. Sul­tan Ab­dü­la­ziz, 25 Ha­zi­ran 1861 ta­ri­hin­de kar­de­şi­nin ölümü üze­ri­ne, 31 ya­şın­da iken tahta geç­miş­tir. Sul­tan Ab­dü­la­ziz 1876 yı­lın­da bir darbe ile taht­tan in­di­ril­miş, 4 gün sonra ise gö­zal­tın­da tu­tul­du­ğu yerde ölü ola­rak bu­lun­muş­tu. Peki, Sul­tan Ab­dü­la­ziz’in ölümü in­ti­har mı yoksa in­ti­har etmiş gibi gös­te­ri­len bir ci­na­yet mi?
30 MAYIS 1876 sa­ba­hı MİTHAT PAŞA ve HÜSEYİN AVNİ PAŞA’nın ba­şı­nı çek­ti­ği bir darbe ile taht­tan in­di­ri­len Ab­dü­la­ziz’in ye­ri­ne Ab­dül­me­cid’in ilk şeh­za­de­si, Batı kül­tü­rüy­le ye­tiş­miş, nazik, sa­vur­gan ve bohem V. MURAD ge­çi­ril­miş­ti. Resmî hi­kâ­ye­ye göre, Top­ka­pı Sa­ra­yı’nda III. Selim’in öl­dü­rül­dü­ğü da­ire­ye ka­pa­tı­lan Ab­dü­la­ziz, ha­ya­tı­nın teh­li­ke­de ol­du­ğu­nu söy­le­ye­rek V. MURAT’tan yar­dım is­te­yin­ce, üç gün sonra FERİYE SA­RA­YI’na nak­le­dil­miş, ama 04 HAZİRAN 1876 günü ha­ma­ma girip an­ne­sin­den is­te­di­ği ma­kas­la (nasıl ba­şar­dıy­sa) her iki ko­lu­nun da­mar­la­rı­nı ke­se­rek in­ti­har et­miş­ti. Resmî tarih ki­tap­la­rın­da Ab­dü­la­ziz’in iki bilek da­ma­rı­nı ke­se­rek in­ti­har et­ti­ği ya­zı­lı­yor.
Ancak an­ne­si PER­TEVNİYAL VALİDE SUL­TAN, ha­tı­ra­tın­da oğ­lu­nun Fe­ri­ye Sa­ra­yı­na giz­li­ce so­ku­lan üç peh­li­van ta­ra­fın­dan öl­dü­rül­dü­ğü­nü söy­lü­yor. Va­li­de Sul­ta­nın söy­le­dik­le­ri­nin doğ­ru­lu­ğu­na ina­nan çok sa­yı­da ta­rih­çi de bir in­sa­nın her iki bi­le­ği­ni de ke­se­rek in­ti­har et­me­si­nin man­tı­ken müm­kün ol­ma­dı­ğı­na işa­ret edi­yor.
Bugün artık, bu ola­yın bir in­ti­har değil ci­na­yet ol­du­ğu ka­nı­sı güçlü ama o gün in­ti­har teş­hi­si çoğu ya­ban­cı, 19 he­kim­den olu­şan bir he­yet­çe res­men onay­lan­mış­tı. As­lın­da ce­se­din ya­nı­na ilk gelen DOK­TOR HÜSEYİN AVNİ PAŞA’nın yakın dostu meş­hur MARKO PAŞA’ydı. Ar­dın­dan As­ke­ri Dok­tor Ömer Bey geldi. Hü­se­yin Avni Paşa, Marko Paşa'nın ölüm ra­po­ru­nu in­ti­har ola­rak yaz­dı­ğı­nı söy­le­ye­rek, Ömer Bey’in de ra­po­ru im­za­la­ma­sı­nı is­te­di. Ömer Bey ise ce­se­di gör­me­den im­za­la­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­di. İddi­aya göre Hü­se­yin Avni Paşa Ömer Bey’in mi­ra­lay rüt­be­le­ri­ni söküp, er­te­si gün Libya’ya sür­gü­ne gön­der­miş­ti.
Böy­le­si bir or­tam­da 19 he­ki­min ra­po­run baskı al­tın­da ha­zır­lan­mış ol­du­ğu ih­ti­mal da­hi­lin­de ise de bu dok­tor­lar­dan Fran­sız Mar­ro­in ve İngi­liz Dic­kin­son, in­ti­ha­rı doğ­ru­la­yan be­yan­la­rı­nı Fran­sız Zi­ra­at ve Ti­ca­ret Ba­kan­lı­ğı’nın yayın or­ga­nı ile İngil­te­re’de ya­yım­la­nan The Lan­cet tıp der­gi­si­ne de tek­rar­la­mış­lar­dı.
Ab­dü­la­ziz, aynı gün ale­la­ce­le Di­van­yo­lu’ndaki Sul­tan II. Mah­mud Tür­be­si’ne def­ne­dil­miş­ti.
ÇER­KEZ HASAN OLAYI
Ama olay­lar du­rul­ma­dı. 16 Ha­zi­ran 1876 ge­ce­si, Çer­kez Hasan adlı genç bir subay, Ab­dü­la­ziz’in in­ti­ka­mı­nı almak için dev­let er­kâ­nı­na bir su­ikast dü­zen­le­di. Çer­kez Hasan, Ab­dü­la­ziz’in ka­dın­la­rın­dan Edâ­dil’in ye­ğe­ni, Üçün­cü Ka­dı­ne­fen­di Neş’erek’in kar­de­şiy­di. Do­la­yı­sıy­la Ab­dü­la­ziz, Hasan’ın çift ta­raf­lı eniş­te­si olu­yor­du.
AB­LA­SI NEŞ’EREK, Ab­dü­la­ziz’in şüp­he­li ölü­mün­den sonra hasta ol­du­ğu halde kötü mu­ame­le­ye maruz kal­mış, Dol­ma­bah­çe Sa­ra­yı’ndan Fe­ri­ye Sa­ra­yı’na gö­tü­rü­lür­ken üze­rin­de­ki çar­şaf alın­mış, daha kö­tü­sü 11 Ha­zi­ran’da öl­müş­tü.
As­lın­da, Mek­teb-i Har­bi­ye me­zu­nu bir subay ol­ma­sı­na rağ­men, Ga­la­ta ve Be­yoğ­lu’nu ha­ra­ca bağ­la­mış tipik bir İstan­bul ka­ba­da­yı­sı olan ÇER­KEZ HASAN’ın böyle bir olaya kal­kı­şa­ca­ğı ön­gö­rül­dü­ğün­den, 14 Ha­zi­ran’da tu­tuk­la­na­rak Bağ­dat’a gön­de­ril­me­si­ne karar ve­ril­miş­ti.
Ancak, er­te­si gün yola çı­ka­ca­ğı­na söz ver­di­ği için sa­lı­ve­ri­len Çer­kez Hasan, sö­zü­nü tut­mak ye­ri­ne Yemiş İske­le­si’ndeki (Sir­ke­ci) bir mey­ha­ne­de epey­ce iç­tik­ten sonra üç re­vol­ver ve iki kama ku­şa­na­rak önce Se­ras­ker (bu­gü­nün Milli Sa­vun­ma Ba­ka­nı) Hü­se­yin Avni Paşa’nın Üs­kü­dar’daki ko­na­ğı­na git­miş, Pa­şa­nın orada ol­ma­dı­ğı­nı öğ­re­nin­ce Şû­ra-yı Dev­let Reisi Mit­had Paşa’nın Ba­ye­zid Tav­şan­ta­şı’daki ko­na­ğı­na yö­nel­miş­ti. Ko­nak­ta, id­di­ala­ra göre, Girit ve Ka­ra­dağ’daki ayak­lan­ma be­lir­ti­le­ri­ni gö­rüş­mek üzere top­la­nan Ba­kan­lar Ku­ru­lu’nun iç­ki­li ye­me­ği (güya ‘Mec­lis-i Mah­su­sa’ denen iç ka­bi­ne top­lan­tı­sı) ya­pı­lı­yor­du. Alt katta poker oy­na­yan ko­ru­ma­lar, Çer­kez Hasan’ı ta­nı­dık­la­rı için, şüp­he­len­me­den üst kata çık­ma­sı­na izin ver­miş­ler­di. Bun­dan son­ra­sı çok kanlı geçti.
Dav­ran­ma­yın, ya­ka­rım!
Çer­kez Hasan top­lan­tı sa­lo­nu­nun ka­pı­sı­nı hızla açıp “Dav­ran­ma­yın, dav­ran­ma­yın Se­ras­ker! Ya­ka­rım!” diye ba­ğır­dık­tan sonra Hü­se­yin Avni Paşa’yı ta­ban­ca ile vur­muş, ken­di­si­ne ar­ka­dan sa­rı­la­rak et­ki­siz hale ge­tir­me­ye ça­lı­şan Bah­ri­ye Na­zı­rı Kay­se­ri­li Ahmed Paşa’yı kama dar­be­le­ri ile sa­vuş­tur­duk­tan sonra, henüz öl­me­di­ği­ni fark et­ti­ği Hü­se­yin Avni Paşa’yı ka­ma­sıy­la delik deşik ede­rek işini ta­mam­la­mış, ar­dın­dan Mit­hat Paşa ve Rüşti Paşa’nın da dâhil ol­du­ğu ka­bi­ne üye­le­ri­nin sı­ğın­dı­ğı oda­nın ka­pı­sı­nı zor­la­ma­ya baş­la­mış, ken­di­si­ne ar­ka­dan ya­na­şa­rak bıçak sokan uşak­lar­dan bi­ri­ni gö­zün­den ya­ra­la­dık­tan ve bir su­bay­la bir eri daha vur­duk­tan sonra zap­ti­ye­ler­ce et­ki­siz hale ge­ti­ril­miş­ti.
Bi­lan­ço, bazı kay­nak­la­ra göre beş, ba­zı­la­rı­na göre yedi ölü, bazı kay­nak­la­ra göre iki, ba­zı­la­rı­na göre 10 ya­ra­lı idi.
Olay­dan sonra ünlü Bekir Ağa Bö­lü­ğü’nde (bugün İstan­bul Üni­ver­si­te­si Mer­kez Bi­na­sı) sor­gu­ya çe­ki­len Çer­kez Hasan, ifa­de­sin­de Hü­se­yin Avni Paşa’yı Ab­dü­la­ziz’in taht­tan in­di­ril­me­sin­de bi­rin­ci de­re­ce rolü ol­du­ğun­dan, Ahmed Paşa’yı da taht­tan in­dir­me sı­ra­sın­da Dol­ma­bah­çe Sa­ra­yı’nın de­niz­le bağ­lan­tı­sı­nı kes­ti­ği için öl­dür­me­ye karar ver­di­ği­ni an­lat­mış­tı.
Güya ‘öyle bir şey yap­mak is­ti­yor­dum ki, ibret olsun, bun­dan sonra kimse pa­di­şah hal ede­me­sin. Aynı za­man­da dev­let bü­yük­le­ri­nin yeter de­re­ce­de ko­run­ma­dık­la­rı­nı da ey­lem­li ola­rak ka­nıt­la­dım. Sa­nı­rım bun­dan böyle ma­iyet­le­rin­de bu­lu­nan­la­ra ve ko­ru­ma­la­rı­na önem­li öl­çü­de dik­kat ede­cek­ler­dir’ diyen Çer­kez Hasan, 17 HAZİRAN 1876 günü sa­ba­ha karşı Ba­ye­zid Mey­da­nı’nda, Se­ras­ke­rat Ka­pı­sı’nın ya­nın­da­ki dut ağa­cı­na ası­la­rak idam edil­di. Bir söy­len­ti­ye göre as­lın­da su­ikast sı­ra­sın­da al­dı­ğı ya­ra­lar­dan zaten öl­müş­tü, ası­lan ölü vü­cu­du idi.