Çocukluğumun geçtiği Artvin’de oyunlarımızda düşman olarak Rus ve Ermeni askerlerini alır, onlarla savaşır ve yenerdik. Düşman kavramı zihnimizde bu iki figürde kendini bulmuştu. Bunun tarihsel sebepleri vardı. Dedem ve büyük dedelerim Rus ve Ermeni askerlerin zulmünü, Rus ve Ermenilere karşı direniş günlerini yaşamışlar. 93 Harbi (1877-78) sürgününü hiç görmediğim Büyükdedem yaşamış, Rus işgali döneminde doğan Dedem ise sekiz yaşında olduğu 1921’e kadar olan işgal yıllarını yaşamıştı. Onlardan torunlara geçen anlatılarda zulüm, direniş, zafer ve işgal sırasındaki Rus ve Ermeni yönetimlerinin uygulamaları vardı. Anlatılanlar hem üzücü, hem korkunç, hem de kazanılan kahramanlık dolu çarpışmalar kıvanç vericiydi. İşte bu anlatılar küçük yaşlarda zihnimizde yer etmişti. Sonradan tarih kitaplarında yazılanlarla onların anlattıklarını birleştirdiğimde her iki anlatım birbirinin boşluklarını doldurdu ve bütünlük içinde olayları anlayabildim.

Rus lider Viladimir Putin en son söyleminde Bolşevik İhtilali nedeniyle Rus Çarlığının işgal ettiği topraklardan çekilmek zorunda kalmasını Prigojin olayına benzetiyor ve 1917’deki ihtilali yapanları da kınıyor. Rus Çarlığının ihtilal nedeniyle çekildiği yerlerdeki o zamanki Rus işgalini onayladığını ve işgal emellerini bu şekilde açıklamış oluyor.

Bilindiği üzere üç vilayet (Elviye-i Selase, Üç Liva) Batum (Artvin dahil), Ardahan ve Kars Rus işgalindeyken Bolşevik İhtilali nedeniyle Rus askerleri buraları Gürcü ve Ermenilere bırakarak çekilmişlerdi.

93 Harbi ile başlayan Rus işgali sonrasında, anlaşmaya göre 3 yıl süre ile ama fiilen onlarca yıl  sürecek şekilde Batum ve Artvin’den yüzbinlerce insan göçe zorlanmıştır. Göç etmeyenler dağ köylerinde kalmış ve kendi aralarında örgütlenerek mücadele etmişlerdir. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı ile Ruslar bu kez daha büyük kuvvetlerle Trabzon, Rize, Erzurum, Bingöl ve Bitlis’i de alma amacıyla taarruza geçmişlerdir. Kafkas Cephesi olarak adlandırılan bu cephede 1915 yılında yaşanan Sarıkamış Felaketi haricinde Artvin’de ve Batum’da yerli halkın bizzat katılımıyla yapılan mücadelelerde Artvin ve Batum geri alınmıştır. Şavşat’tan Ruslar çıkarılmıştır. Bu mücadelelere Teşkilatı Mahsusa’dan (bugünkü MİT’in ilk hali) ünlü Yakup Cemil ve Alman General Stange liderlik etmiştir. Yöre insanının direnişi ile kurtarılan ve Rusların yenildiği Batum, Artvin ve Şavşat gibi önemli yerler, Sarıkamış’ta yaşanan felaket sonrasında destek kuvvetlerin gelmemesi ile fiilen ve anlaşmalar yolu ile tekrar kaybedilmiştir. Tekrar Rus işgaline uğrayan bu yerlerde büyük zulümler olmuş, tekrar göç yaşanmış, 1917’de Rusların çekilmesi ile Ermenilere ve Gürcü hükümetine buralar terkedilmek zorunda kalınmıştır. Bunu takiben de Anadolu’ya yeni göçler olmuş ve ama kalanlarca yine direnişler yaşanmıştır. Ermenilerin yaptığı zulümler tarihimizde derinliğine bilinmektedir. 1921’e kadar yöre halkı direnişe devam etmiş 1921’de Artvin ve Şavşat kurtarılmıştır. Batum ise Gürcü hükumetine kalmıştır. İhtilalden sonra kurulan Sovyetler Birliği de genişleme politikası gütmüş Gürcistan’ı da içine alacak şekilde genişlemiş ve bu birliğin hakim gücü Ruslar bizimle 1990’lı yıllara kadar yine komşu olmuştur.

Rusya Devlet Başkanı KGB’de Çarlığı yıkan Sovyetler ve komünizm çıkarları için çalışmışken şimdiki söylemlerinde “Çarlık Rusyasını” özenerek vurguluyor. İlginç bir şahsiyet, Rusya’nın genişlemeci emellerini gizlemiyor. Önce Gürcistan’dan Abhazya’yı koparması, Kırım (Donetks, Luhanks) sonrasında Ukrayna’nın tamamı üzerin saldırısı işgal emellerini NATO’ya rağmen gerçekleştirmeye çalışması ülkemizin de risk içinde olduğunu düşündürüyor.

Bilindiği üzere İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB Başkanı (Komünist Parti Genel Sekreteri)  Jozef Stalin döneminde ise Artvin, Ardahan ve Kars geri istenmişti. Bizim NATO’ya koşar adım gitmemizin temelinde de bu istek vardır. Çarlık Rusyasının yayılmacı politikalarını benimsediğini gizlemeyen ve Ukrayna’ya saldırma gerekçesi olarak burasının önceden Çarlık Rusyası içinde olmasını gösteren Putin’in son sözleri, 1917 İhtilali öncesinde işgal altında olan Artvin Ardahan ve Kars illeri ile Yeşilköy’e (Ayestefanos) kadar Trakya’da hala beklentisi olduğunu işaret ediyor.

Putin,  Donetsk ve Luhanks'ın Ukrayna’dan ayrılıp bağımsızlık ilanını tanırken de “Kırım'ın kendi kararını verdiğini, geçmişte 18. yüzyılda Karadeniz kıyıları Türkiye ve Osmanlı'yla mücadele alanı olarak kullanılmıştı. Şimdi bu ismi yok etmek, ünlü komutanların çalışmalarını yok etmek istiyorlar. Karadeniz'e erişimimizi yok etmek istiyorlar.” demişti.

Rusların, Suriye’de askerlerimizi şehit etmesi, aleyhimize olan tavırları, Kıbrıs’ta Rum kesimi ile iyi ilişkileri yakın tarihin olaylarıdır.

İki Rusya var; çıkarları için bize yakın duran Rusya ile yayılmacı Rusya. Yarın hangi Rusya öne çıkar bilmek zor. Rusya ile dostluk sorunlu. Rusya, yayılmacı olduğunu gizlemeyen Batı’nın tehlikeli ve kriminal gördüğü bir ülke. Dış politikamızda Rusya’ya yakın duruyoruz. Bu da güvenilirliğimizi zedeliyor. İlişkilerimizin sadece bir süre için kazan-kazan şeklinde olacağını, ama bunun sürdürülebilir olmadığını, devamının risk içereceğini görmeliyiz. 

Biz, tutarlı politikalarla NATO’da saygın bir yer edinerek demokratik dünya içerisinde olmamız halinde Rusya’dan gelecek riskleri azaltabiliriz. Maalesef, artık Dünya’da barış, tarafsız olmak yerine silahlı bir güçle beraber hareket etmekle sağlanıyor. Bu şartlarda tarafsız olmayabiliriz ama bağımsız olabilmemiz her şeyden önemlidir.