YENİÇAĞ Gazetesinin haberi şöyle:
“ERDOĞAN 'GÖNDERMEYECEĞİZ' DEDİ
Geçtiğimiz günlerde sığınmacıların geleceğine ilişkin konuşan Erdoğan ise, ''Birilerinin kalkıp ülkemize hicret eden ama Suriye, ama Afganistan, ama Irak, İran fark etmiyor, biz muhacirlik ve ensar olma kabiliyetinin ne olduğunu en iyi bilen bir kültürün mensuplarıyız.
Muhacirlik, ensar nedir bunu anlamayan, bunu bilmeyenlerle bizim işimiz yok. Biz sevgili Peygamberimizin muhacirliğini de biliriz, ensar olduğu dönemi de biliriz. Biz bu yolda aynı anlayışla devam ediyoruz.”

Sorunlara ve çözümlerine inançlar temelinde yaklaşanlar farklı inançlardan olanları ve inançsızları da dikkate almak zorundadır. Çünkü demokrasinin gereği budur. Sonuçları itibariyle adımıza verilen bir karar, temel haklarımızı bir biçimde etkiliyor ise; mutlaka hukukun üstünlüğü temelinde gözden geçirilmesi gerekir. Karar verip uygulayanlar, bu kararlarının karşılığını kendileri karşılamamaktadır… Kendilerine hizmet olarak geri dönmesi gerekenleri, milyonlarla paylaşmak zorunda kalmaları anlaşılabilir gibi değildir. Hiç kimsede halkın sırtından ve kendi özel çıkarları için harcama yapma yetkisine sahip değildir. Nasıl ki, anayasada yazılı olmayan bir yetki kullanılamaz ise; siyasetçiler de kendilerine verilmeyen yetkileri kullanamaz! Yetki dillendirilen şeyler içindir. Ben kazandım, istediğimi yaparım diye bir şey yoktur ve olamaz!
Bulunduğumuz bölgede istenmeyen ve kabul edemeyeceğimiz insanlık dışı (savaş) olaylar yaşanmış ve bu nedenle ülkemize sığınanlar olmuştur. Bu insanların büyük bölümü ülkemizi bir geçiş alanı olarak kullanmak istemişlerdir. Avrupalılar kendi yararlarına ülkemizi tampon bölge olarak kullanmışlardır. Avrupa ile yapılan anlaşmaların, Türk halkının yararı açısından gözden geçirilmesi ve gerekir ve bunun gereği yapılmalıdır. Artık savaş bittiğine göre sığınmacılar ülkelerine dönmelidir. Dönüşlerde gerekli insani önlemler alınmalıdır.
Sığınmacıların varlığı, ülkemizin özverili bireylerinin haklarını etkiliyor ise; bu sorun en kısa süre içinde ve sığınmacıların hakları da gözetilerek çözülmelidir. İnsanlarımızın duyarlı ve hoşgörülü yaklaşımları özel çıkarlar için istismar edilmemelidir. Kişisel çıkarlar için uygulanmak istenen “ümmet” yaklaşımı hiçbir zaman halkımızın tercihi olmamıştır!
Kontrolsüz ve sorumsuz yaklaşımlar sonucunda ortaya çıkan sığınmacı sorununun, ülkemizin özverili insanlarına maliyetine ve ortaya çıkan sorunları satırbaşları ile sıralamak istiyorum:
Demografik yapının bozulması ve millet olgusunun çürütülmesi ülkenin birlik ve bütünlüğüne zarar vermektedir.
Tüketim temelli ithalatın artması nedeniyle döviz gereksiniminin artması ve artan borç yükünün bağımsızlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Kiralar başta olmak üzere, tüketim maddelerinin fiyatlarının gelirlerden daha hızlı artması sonucunda yaşam kalitesinin düşmesi en önemli sorunlardan biridir.
Ucuz iş gücü, emek gelirlerini olumsuz yönde etkilerken; işsizliği de emekçiler aleyhine bozmaktadır. Emekçilerin sadece gelir kaybı olmamakta, sendikal örgütlenmelerde olumsuz etkilenmektedir! Bu olumsuz gelişim sınıfsal kayıplara neden olmaktadır!
Dar gelirli vatandaşlarımızın eğitim olanakları bozulurken; eğitime bütçeden ayrılan pay azalmaktadır. Aslında bu bir siyasi tercihtir ki; emekçilerin eğitim hakkı kısıtlanmaktadır(!) Yüksek öğrenimde görülen eşitsizlikler bizim evlatlarımızın aleyhinedir. Üstlendiğimiz faturalardan, katkı sunmayanların yararlanması adil gözükmemektedir! Yüksek öğrenimdeki sınavsız giriş, burs ve yurt olanakları, kıt kanaat geçinen vatandaşlarımızın lokmalarından kesilmektedir(!) Bu özensiz yaklaşımlar sonuçta eğitim kalitesinin düşmesine neden olmaktadır!
Normal vatandaşlarımız için, “Paran kadar sağlık” yaklaşımı, vatandaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Müteahhitlere teslim edilen hasta hanelerde; muayene önceliği ve parasız ilaç uygulaması sonuçları itibariyle vatandaşlarımıza yapılan bir haksızlıktır!
Kent yoğunluklarının kontrolsüz biçimde artırılması; hizmetlerin, barınma ve korunma sorunlarının katlanmasına neden olmaktadır!
Sınır güvenliğinin ortadan kalkmış olması, vatandaşlarımızın can güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemizin sınırları kevgire çevrildiği için, kimlerin hangi amaçla girdiği bilinmemektedir! Ülkemize elini ve kolunu sallayarak girenlerle ilgili bir tespit ve kontrol olmadığı için, katiller, caniler ve savaş suçluları aramıza katılarak güvenliğimizi tehdit etmektedirler! Bu pimi çekilmiş bombaların ne zaman, nerede ve nasıl patlayacağı bilinmemektedir. Ayakkabı numaralarını bildirmeleri veya bilinmesi yeterli bir önlem değildir(!)
Özellikle sorunlu sınır bölgelerinde ülke bütünlüğünü tehlike atabilecek olumsuz gelişmeler yaşanabilir(!)
Sınır güvenliğinin olmadığı bir yapıda, ülke vatandaşlığının işporta tezgahlarında satılması; onurumuzu, gururumuzu zedelerken, bağımsızlığımızı da tehlikeye atmaktadır!
Yabancıların bizim geleceğimizi belirleyecek konularda oy kullanması, doğrudan egemenliğimize yapılan bir müdahaledir!
Özellikle Suriyeliler ’in üreme hızı dikkate alındığında, ülke bütünlüğü için çanlar çalabilir(!) Duyarsız ve Türk halkı yararına olmayan yaklaşımlar sonucunda yeni Hataylar ortaya çıkabilir!

Sığınmacılar sorunu mutlaka dikkate alınması gereken sorunlardan biridir. Bu sorun ülke yararına çözümlere kavuşturulmalıdır. Siyasilerimizin bu konuda duyarlı olmaları gerekmektedir. Aynı zamanda ülke çıkarı da bunu gerektirmektedir…