“Sen Tarihini Bilmezsen Başkalarının anlattığı Masalları Tarih Diye Dinlersin”

Bu kadar zengin tarihi olaylarımızın çok az kısmı vatandaşımıza anlatılıyor. Çünkü insanlarımızın ciddi bir tarih şuurunun oluşmasına müsaade edilmiyor gibi bir hava oluşmuş. Televizyonlarda ki tarihi dizilerine bakıyorum hepsinde de hamaset yüklü konular işleniyor. Bol bol masal tipinde tarih anlatılıyor. Bu tip uydurma argümanlar(deliller) kişiyi hayal dünyasına sürüklerken, bir süre sonrada gerçek tarihinden haberi olmadığı için, yabancı tarih dizlerinin hayranı olup çıkıyor.

Sonuç:” Kendi tarihini unutanların coğrafyasını başkaları çizer.” Diyor yakın tarihimizde ki küçük bir hadiseyi siz okurlara sunuyorum…

Edward Hallett Carr adlı düşünür diyor ki; “Tarihçinin görevi geçmişi sevmek ya da geçmişten kurtulmak değil, bugünü anlamanın anahtarı olarak onu öğrenip, anlatmaktır.” Bizde bu vecizeden yola çıkarak bu az bilinen ama onurlu duruşu sizlere hatırlatmak istedim.

14 TEMMUZ 1934 - KUŞADASI KANAPİÇE KOYU ve KANAPİÇE OLAYI

AYDIN KUŞADASI'nda 14 Temmuz 1934 günü yaşanan “KANAPİÇE OLAYI” Olay, günümüzde Dilek Yarımadası Kalamaki Milli Parkı içinde kalan, Yunanistan'ın Sisam Adası'na en yakın koy olarak bilinen Kanapiçe Koyu'nda yaşandı.

Vatani görevlerini Dipburnu Karakolu’nda yapan beş Mehmetçik, gözlerini Ege’nin mavi sularından ayırmadan pusu görevini yerine getiriyorlardı.. Birden içinde üstleri çıplak dört adam olan kurşuni renkli bir yelkenlinin kıyıya doğru yaklaştığını fark ettiler.

-Kim bunlar gardaş diye sordu aralarına en yeni katılmış Mehmetçik.

-Sisam’a demirlemiş bir İngiliz gemisinin şımarık askerlerinden başka kim olabilir ki diye cevapladı.

Balıkesirli Er Musa

-Ne yapacağız peki ?

-Emir açık ve net, onları kutsal vatan toprağına sokmayacağız..

Yelkenli, karaya 20-25 metre kadar yaklaşmıştı. Musa ayağa kaktı, tüfeğini havaya doğrulttu ve üç el ateş etti. Bu İngiliz askerlerine kesin ve kati bir dille “Gelmeyin, geri dönün” demekti.. Yelkenli hızını kesmedi.

Musa bu sefer yakınlarına ateş etmeye başladı. Bir yandan da:

-Sokmam ulan, 20 sene evvel Abilerim sizi bu topraklara soktular mı ki ben sokayım, diye bağırıyordu.

İngilizler uyarı ateşini dikkate almamışlardı ama yanlarına düşen kurşunlar onları panikletmişti. Musa’nın geri adım atmaya niyeti yoktu. İlk kurşunuyla yelkenlinin burnuna en yakın olan askeri yere serdi, ikincisiyle de onun hemen yanındakini.. Kalan iki İngiliz askeri denize atlamak için yeltendiler. Dümendeki üçüncü kurşundan nasibini aldı, sonuncusu da balıklama suya atlarken avlandı. Musa hâlâ:

-Burası Türk Toprağı, buraya destursuz giremezsiniz, bu toprakları kirletemezsiniz, diye haykırıyordu.

Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey, bir denetleme için Selçuk'taydı.. Mülkiye mektebini bitirdikten sonra gidip Fransa'da tahsilini tamamlamış, aydın ve çiçeği burnunda bir kaymakamdı.. İlçeye hareket etmek üzereyken bir jandarma eri koşarak gelmiş ve elindeki bir kağıdı uzatmıştı.. Kağıtta şu satırlar yer alıyordu:

"Gümrük Muhafaza K-14 / 7 / 1934 saat 15 kararlarında Kanapiçe mevkiinde, içerisinde 4 kişi çıplak bir durumda kurşuni renkte yelkenli bir sandalın sahilimize yaklaştığını gördük. Beş arkadaş tarassut ve takip ettiğimiz sandal, Kanapiçe Koyu'na ve karaya yaklaşmıştı. Üç el havaya ateş etmek suretiyle "Dur" emrini verdik. Bu emre itaat etmeyenlerin, kendilerini denize atarak kaçmaya başlamaları üzerine beş arkadaş birden ateş ettik. Bu dört şahıstan üç tanesi ölü olarak denizde kaldı. Bir tanesinin ne olduğu meçhuldür. Mezkur sandal, denizde kendi kendine dolaşmaktadır. Ölüler sahildedir. Keyfiyet, Dipburnu Karakol erlerinin ifadelerine atfen arz olunur.

Not: Mezkur sandalın Sisam Adası'nda bulunan İngiliz harp gemisine ait olduğunu arz ederim.

Karine Muhafaza Memuru Mustafa."

Üç ceset sahildeydi, biri ise bulunamamıştı.. Vakit kaybedilmeden Ankara’ya bilgi geçildi. Başvekil İsmet İnönü Paşa, o sırada Kızılcahamam’da olan Gazi Paşa’yı arayarak gelişmeleri anlattı. İlk gün sakin geçmişti.. İkinci gün bir İngiliz Muhribi kıyıya 4 mil kadar yanaştı. Üç kişi sandalla karaya çıktı ve Kaymakam Beyle görüşmek istediklerini söylediler.. Gazi Paşa’nın emri kesindi: Kaymakam Bey limana gitmeyecek, bulundukları yerde ancak Liman Reisi ile görüşebileceklerdi. Heyet mecburen kaymakamlığa gelmek zorunda kaldı.

-Büyük Britanya Hükümetinin Osmanlı Hükümeti'nden 3 isteği vardır, diye söze başladı İngiliz Subay.

-Durunuz diye lafını kesti Dilaver Bey. Burası Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyetinin yetkilisi ile görüşüyorsunuz..

-Türkiye Cumhuriyeti, diye düzeltti İngiliz subay ve isteklerini sıraladı.. Kısaca, kayıp İngiliz askerini arama izni ve aramalar esnasında kendilerine ateş açılmayacağının garantisini, İngilizlerden özür dilenip, ölenlerin ailelerine tazminat verilmesini ve askerlerini öldüren Er Musa’nın cezalandırılmasını talep ediyorlardı.. Ankara’dan ilk cevap geldi ve arama çalışmalarına başlamalarına izin çıktı. 18 Temmuz 1934 öğleden sonra İngilizlerde bir hareketlenme oldu. 4 muhrip ve 7 torpido ile Sisam Adası açıklarında belirdiler.. Akıllarınca kararlılıklarını göstermek için gövde gösterisi yapıyorlardı ve bu muhtemel bir savaşın habercisiydi..

Gazi Paşa anında haberdar edildi ve akabinde şu tarihi emri geldi:

- Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk Er Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için, Britanya İmparatorluğu ile savaş hali göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege Bölgesi’nde kısmi seferberlik emrini veriyorum..

İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı, Balıkesir’deki 2.Kolordu, Afyon’daki 1.Kolordu Birlikleri hemen Kuşadası’na hareket ettiler.. Panik hali yaşanmaması için bölge halkı bilgilendirildi. Türkler geri adım atmıyorlardı..

İngiliz Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’tan randevu istemişti.

-Dört askerimiz, diye söze başladı Büyükelçi, gemilerinden Kanapiçe Koyu’nu görüp çok beğenmişler ve yüzmek için oraya gitmeye karar vermişler.

-Söyledikleriniz doğru olabilir Sayın Büyükelçi dedi Tevfik Rüştü Bey. Lakin burası Türk toprağı ve her isteyen, izin almaya gerek görmeden elini kolunu sallaya sallaya giremez.

İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler de İsmet Paşa ve İngiliz Dışişleri Bakanı Sir John Simon arasında yürütülüyordu. Gerginlik 19 Temmuz günü filo komutanından Dilaver Bey'e gelen “Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Sisam'da İngiliz Başkumandanı” yazılı telgrafla yerini sükunete bıraktı.

Türk Devletinin kararlı tutumu neticesinde İngilizler sadece kayıp askerin cesedinin aranması taleplerinin kabulüne razı oldu, birkaç gün içinde ceset bulunarak teslim edildi ve böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu duruşu sayesinde İngiltere Devleti bir kez daha Mustafa Kemal Paşa karşısında tısarak geri adım attı.

TÖREN YAPILDI

İngiltere'nin, Mustafa Kemal'in bir asker için savaşa hazır olduğunu anlaması görüşmelere sağduyunun hakim olmasını sağlamıştı. İngiliz subayın öldüğü yerde, İngiliz donanmasınca bir anma töreni yapıldı, bir Türk torpidosunda törene katılmasına karar verildi. 20 Temmuz günü İngiliz donanmasına bağlı Queen Elizabeth ve ölen subayın görevli olduğu Devonshire gemisi ile Türk Donanması'ndan Kocatepe Muhribi yerini aldı. Saat 09.30'da tören başladı. Kurşunsuz üç yaylım ateşi yapıldı. Üzerinde “Türk Donanması'nın samimi teessürü” yazan çelenk denize bırakıldı. Tören sonrası İngiliz gemileri Sisam'a, Kocetepe ise Kuşadası'na döndü.

ATATÜRK'TEN TAKDİRNAME

Bir asker için savaşı göze alan Atatürk, Dilaver Bey'e 50 lira ikramiye, bir hafta izin ve takdirname gönderdi. Mülkiye müfettişleri, İngiliz amiraline çekilmiş olan 9 liralık telgraf ücretini kamu zararı sayıp Dilaver Bey'i mahkemeye sevk etti. Kaymakam davada beraat etti.

Er Musa ise askerliğini bitirene kadar aynı yerde görevini yapmaya devam etti terhis olunca Balıkesir’de ki köyüne gitti.

Bir ülkenin büyüklüğü, o ülkenin bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkünlüğü, ekonomik ve kültürel yönden gelişmişliği, uygarlığa katkısı içte ve dışta saygınlığı ve ulusal konularda ortak tavır almalarıyla ölçülür.

Bu toprakları Balıkesirli vatansever Er Musa gibi ana ırzı bilip savunanlar varken, ay yıldızlı şanlı al bayrağımız kıyamete dek Türk’e has bu turkuaz semalarda nazlı nazlı dalgalanmaya devam edecektir...

BU VATAN SİZİN GİBİ DÜŞÜNEN YURTSEVERLERİN ESERİDİR..

Bu vatana karşılık beklemeden hizmet eden yurtseverlerin ruhları şad, mekanları uçmağ olsun…