Mücadeleye, çabaya ve isyana engel olan umut, yaşama ihanettir. Pasif beklentiler mücadeleyi söndürür. Yığınlara yaygın biçimde umut aşılanmasının nedeni, onları olası mücadelelerden uzak tutmak içindir. Genellikle inançlarda ve eğitimde umudun kutsanması bundandır ve bu yaklaşım, kelimenin tam anlamıyla sınıfsal tercihtir. İnanç aktarımında veya laiklikten uzak eğitimlerde yığınlara umut enjekte etmek, egemenlerin geleceğe ilişkin umutları için gerekli olmanın da ötesinde kaçınılmazdır. Egemenlerin umudu, kazandıkları düzenin sürdürülmesi iken; emekçilerin umudu, emeğin egemen olduğu bir yeni düzen kurmaktır.

Vikipedi, özgür ansiklopedi umuda ilişkin olarak şunları ifade ediyor:

“Umut veya ümit bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inancı olarak tanımlanabilir. Türk Dil Kurumu

 ise umut sözcüğünü "Ummaktan doğan güven duygusu, ümit" veya "Bu duyguyu veren kimse veya şey" olarak tanımlamaktadır. Ummak ise aynı TDK sözlüğünce "Bir şeyin olmasını istemek, beklemek" veya "Sanmak, tahmin etmek" olarak tanımlanmıştır. Buna göre umut genellikle "iyi bir sanıdan doğan güven veya iyi bir sanıya olan inanç duygusu" olarak tanımlanabilir. Umut genellikle belirli bir oranda sebat içerir yani tersi yönde belli kanıtlar dahi olsa bir şeyin muhtemel olduğuna inanmayı içerebilir.”

“Umut farklı yönlerden farklı kullanımlara sahip olabilir. Örneğin bazı dinlerde umut bir erdemdir ve tersi yani umutsuzluk Tanrı'ya (veya tanrılara) karşı bir isyan olarak tanımlanabilir. Bu dinlere Hristiyanlık örnek olarak verilebilir. Bu dinlerde inanç ile umut birliktedir ve her zaman ahirete dair umut edilmesi gerekir. Kişi hiçbir zaman Tanrı'dan umudunu kesmemelidir.”“Çoğu mitolojide umut belirli bir tanrı veya tanrıça ile özdeşleştirilmiştir. Örneğin, Yunan mitolojisinde umut kavramı Elpis olarak vücut bulmuştur yani Elpis umudun tecessümüdür. PandoraPandora'nın Kutusunu açtığında tüm kötülükler uçup gitmiştir- bir şey dışında: Umut. Mitte insanlığın umutsuzluk içinde sonsuza kadar kalmaması Pandora'nın kutudaki umudu bir süre sonra çıkarması ile başarılmıştır.”

Beklenti, yaşama tutunma gücü verir. Bu güç inançla birleştirildiğinde, sabrın sonunun selamet olacağı dinginliğine kavuşturur. Bunun iyi mi, kötü mü olduğu kimin nereden baktığı ile ilişkilidir. Yarıya kadar dolu olan bardağa dolu diyen olacağı gibi, yarısı boş diyende olacaktır. İyimser bakışın yaşama katkıları yadsınamaz.

Umut, tünelin ucundaki ışık olabilir. Bu kurtuluş ve refaha kavuşmak olarak değerlendirilir. Hal böyle olunca umut bir dayanma ve direnme gücü olur. Umudun olmazsa olmazı zamandır. Bu zamana biz “ömür” diyoruz. Ömür sadece beklemekle geçirilir ise, yaşama ihanet edilmiş olur. Çünkü yaşam, sadece beklemek değildir. Yaşam varlık sürdürmenin gerekleri yerine getirildiğinde anlamlı olur. Yaşamın tüm gerekleri yerine getirilirken, bir yandan da umut yeşertilir…Yani umut yaşamın bir parçasıdır. Bunun anlamlı kılınabilmesi, umudun olabilirlikler setinde olması ile ilgilidir. Olabilirlikler setinde yer almayan istem ve beklentiler umut olmaktan çıkar, sadece boşa bekleme ile geçirilen bir kayıp zaman olabilir(!) Zaten, ayağı yere basmayan umut, hayalden öteye gitmez! Ne yazık ki, genel çoğunluğun umudu bu kapsamda yer alır. Ayrıca unutulmaması gereken şey; birilerinin (yığınların) kayıp zamanı küçük bir azınlığın kazanç zamanı olabilir. Umudun olabilir olanı dost, olmayacak olanı, yaşamın düşmanıdır!

Beklemeyi seçerken ertelenir yaşam kavgası…/ Kötülükler dışarıdan, ihanet içeriden gelir! / Ve hiçbir kötülük erişemez umudun ihanetine! .../ Yaşamın kavgası çaba gerektirir, beklemekle olmaz!

Umut toplumun farklı kesimlerinde farklı biçimde algılanır. Her türlü olanağa sahip olan zenginler, cennetlerini, çoğunluğun cehennemi üzerine kurduklarından, umuda ilişkin beklentiye gereksinimleri olmaz. Orta gelir düzeyinde olanlar özellikle gelirlerinden dolayı şikayetçi olurlar. Daha iyi olanaklara kavuşmak için, istedikleri gibi paylaşım yapılmasını isterler. Bu açıdan onların da bazı umutları vardır. Yoksullar şükredicilerdir ve bütün yaşamları umutlara yaslanmakla geçer. Tekil örnekler yığınsal umutların kaynağıdır. Her biri bir gün bir biçimde istediklerine kavuşacaklarını düşünür. Umutlarının maddi temelleri yoktur ve genellikle soyut olguların beklentisi içindedirler. Yığınların cennet algıları ve beklentileri, onları somut gerçekliklerden kopararak zenginlerin yolunu açar(!)

Egemenler kesinlikle maddi değerlere tapınırken; orta gelir düzeyinde olanlar beklentilerini gerçekleştirecek olan liderlere gerek duyarlar. En alttakiler ise, bir yaratıcıya inanırlar. Bu nedenle atasözü; “Umut fakirin ekmeğidir… ” der…