Normal vatandaşların yükümlülükleri var. Bu yükümlülükler, devlet tarafından güvenceye alınmış olan hakların karşılığıdır. Her iki kesimde üzerine düşeni yerine getirirse, demokratik bir yapı ortaya çıkar. Demokratik yapılarda bireylerin temel hakları vardır ve bu haklar yasalar tarafından ve kurumlar aracılığıyla güvenceye alınır.

Sorumluluklar:

1-Kişisel sorumluluklar.

2-Kurumsal sorumluluklar.

3-Toplumsal sorumluluklar.

Toplum her koşulda hak ve yükümlülüklerin, net ve açık olarak belirlenmesini ister. Çünkü bireyler bu belirlemeler çerçevesinde güvencelere kavuşurlar. Hakkını bilmeyenler hukuklarına sahip çıkamaz. Kurumlar devletin omurgasıdır. Devletlerde hak ve özgürlüklerin güvencesidir. Bir devlet sorunsuz olarak varlığını sürdürecekse; onu var kılanların (özgür katılımcı bireyler) var olma ve sorunsuz olarak yaşamlarını sürdürme haklarını, yasaların güvencesinde ve kurumları aracılığıyla güvenceye almalıdır.

Kurumlar yasal yükümlülüklerini yerine getirmez ise, bundan bütün vatandaşlar zarar görebilir. Temel hakların güvenceye alınması, kurumların yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri ile olanaklıdır. Yasal sorumlulukları olan bir kurum, sorumluluklarını hukukun üstünlüğü temelinde yerine getirmez ise; bundan temel haklarını kullanamayan vatandaşlar zarar görür. Böyle bir zararın ortaya çıkması, normal vatandaşların haklarının ihlali anlamına gelir.

Normal vatandaşların kişisel ve toplumsal sorumlulukları var. Bu sorumluluklar, kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilebilir. Kurumsal yükümlülük kişisel istem ve beklentilerin güvencesidir. Bu noktada fırsat eşitliği gündeme gelir. Fırsat eşitliği yasallığın ve demokratikliğin en önemli göstergesidir.

Anayasanın 101. Maddesi bir kişinin üçüncü kez aday olamayacağını söylüyor ise, bu hüküm hepimizi bağlar. Bu uygulamanın icrasından sorumlu olan YSK birinci derecede görevli ve sorumludur. Bu yasal görevin gereği yerine getirilmez ise; bundan seçilecekler ve seçenler olumsuz olarak etkilenir. Bu gerekliliğe uyulmadığı zaman vatandaşlarımızın temel hakları ihlal edilmiş olur. Bu ihlalin sorumlusu da söz konusu kurum olur. Bu ve benzeri hak ihlaline neden olan her kim olursa olsun yasalar karşısında suç işlenmiş olur. Hiçbir yetki suç işleme hakkı ya da ayrıcalığı tanımaz; zaten öncelikle suç ile yetkinin bağdaşmazlığı görülmelidir. Suç; yasalarla, kurallarla, teamüllerle ve etik değerlerle uyuşmayan iş ve eylemlerdir.

YSK, yasaların kendilerine yüklediği sorumlulukları yerine getirmez ise; hiçbir koşulda sorumluluktan kurtulamaz. Son karar mercii olmak sorumsuzluk anlamına gelmez. Sınırsız sorumsuzluk, yaşam gerçeği ile bağdaşmaz. Temel hakların güvencesini, hiçbir sorumsuzluk yok sayamaz. Fiili durum, özgür iradi katılımcı bireylerin temel haklarını ihlal edecek bir kararı alamaz ve savunamaz!

Haklının yanında olmak, yaşamın yanında olmaktır!

Öncelikler her koşulda ülke yararı temelinde belirlenmelidir. Belirlenen öncelikler varlıkların yaşam haklarına, insanların temel haklarına ve doğanın yararına aykırı olmamalıdır. Öncelikleri bozan şeyler dikkate alınmalıdır. Toplumsallıktan kopuşlar ile bireyci yaklaşımlardan kaçınmak gerekir.

Yetkiden hak üretenlerin haksızlığını hiçbir gerekçe görünmez kılamaz!