1 Mayıs Büyük Bir Coşkuyla Kutlandı
Didim 1 Mayıs platformunun düzenlediği 1 Mayıs programı Didim Belediyesi önünden yapılan yürüyüş ile başladı. 
1 Mayıs Mitingi Kent Meydanında Devam Etti
1 Mayıs öncesi “1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanında, iş cinayetlerinde, emek ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenleri saygı duruşu ile anarak başlandı.
Eğitim-sen Didim Baştemsilcisi Belkıs Kahraman ve Disk Genel-iş üyesi Mert Çakı tarafından Didim 1 Mayıs Platformunun ortak basın bildirisi okundu.
Okunan basın bildirisinde "Bugün 1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günüdür. 

1 Mayıs tüm dünyada, bu meydanda ve ülkenin her yerinde coşkuyla, umut ve heyecanla kutlanıyor. Umudumuzu, kararlılığımızı ve mücadele azmimizi Gezi davasında yeni bir AKP darbesiyle cezalar vererek bastırmak istediler. Fakat bizler biliyoruz ki; Bu karanlık gidecek, Gezi kalacak.  AKP ve yargısı emekçilerin ve halklarımızın özgürlük mücadelesine engel olamayacak. Gezi her yerde, Gezi burada, Gezi bizleriz, Gezi milyonlardır. 

 Yıllardır emeğimizle, alın terimizle insanca çalışma, insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Ancak durumumuz her gün biraz daha kötüleşiyor. Sorunlarımız katlanarak artıyor. Kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Elektrik, doğalgaz, gıda, akaryakıt, ulaşım, kiralar başta olmak üzere ardı arkası kesilmeyen zamlar, enflasyon ve dövizdeki artış yoksulların, ezilenlerin, işçi ve emekçilerin yaşamını daha da çekilmez hale getiriyor. İşsizlik rekor üzerine rekor kırıyor.

TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına endekslenen maaş artışları sonucunda bugün on milyonlar açlık sınırında yaşıyor. Bizim açlığımız %1’in gözünün doymamasından kaynaklanıyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik büyürken diğer yanda sermaye kesimi servetlerine servet katıyor. Öyle ki, ülkemizde en zengin yüzde 10 tüm gelirin yüzde 54,5'ine el koyarken, en yoksul yüzde 50'nin payına ise sadece yüzde 12 düşüyor ! 

Çünkü 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber ediyor.

Sömürünün çarkları milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla döndürülmeye çalışılıyor. Güvenceli-kadrolu çalışma hakkımız yok sayılıyor,  güvencesiz istihdama mahkûm olmamız bekleniyor.  

Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, işsizleri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları, EYT’lileri ezdikçe eziyor. Sorunlarımız ortak, çözümü de ortak olmalıdır ! Yoksulluk kader değildir !

Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkımız ortadan kaldırılıyor, KHK’lar ve geçici 35. Madde eliyle on binlerce kamu emekçisi hukuksuzca ihraç ediliyor. Sendikalı oldukları için binlerce işçi işten çıkarılıyor. Sendikacılar sendikal güvenceleri ihlal edilerek sürgün ediliyorlar. 

Bugün Didim’de de AKP’nin emriyle suç işleniyor ! Etkin sendikal faaliyet yürüten EĞİTİM SEN Didim Temsilciliğimiz Yürütme Kurulu üyeleri ben Baştemsilci Belkıs Kahraman, Kadın sekreterimiz Gülay Sezer ve Mali ve Örgütlenme Sekreterimiz Emine Olcay haksız bir şekilde istediğimiz dışında farklı ilçelere sürgün edildik. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun meclisten geçerek yasalaşmasının üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçmiş ve onlarca mahkeme kararı olmasına rağmen uygulamada halen sendikal güvencelerle ilgili sorunlar yaşıyoruz. Sendikal mücadelede bizlerle baş edemeyenler çareyi kendilerince pislik yapmakta buluyorlar. Ama yanılıyorlar ! “İstanbul Sözleşmesi”nden vazgeçmediğimiz için, “Geçinemiyoruz” dediğimiz için iktidarın hedefi haline geldik. Biz kadınlardan neden korktuklarını çok iyi biliyoruz. Çünkü onların her türlü ayak oyunlarına, baskılarına, zulümlerine rağmen umudu büyütmeye devam edeceğiz.

Bu düzen yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla, doğa ise geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor.  Nükleer, termik, jeotermik santraller,  siyanürlü maden aramaları, atmosfere, toprağa salınan zehirli gazlar, zehirli atıklar ekolojik krizi derinleştiriyor, yeni pandemilere yol açıyor. Emperyalist savaşlar her geçen gün daha geniş coğrafyalara yayılıyor, savaşın alevleri işçi ve emekçileri yakıyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olup göç etmek zorunda kalıyor, şehirler yakılıp yıkılıyor.

Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Seçme, seçilme hakkı yok sayılıyor, belediyelere kayyumlar atanıyor, vekiller cezaevlerine konuyor, cezaevleri tabutluğa ve işkence merkezlerine dönüştürülüyor, kitlesel tutuklamalar hız kesmiyor, bir kez daha parti kapatma davaları ile halk iradesine ipotek konmak isteniyor. 

Şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık ve mezhepçilik krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor.

Savaş ve işgallerle ekmeğimizi küçültüyor, işsizliğimizi büyütüyor, talanların yolunu açıyorlar. İnkârcı ve imhacı siyasetle barış imkânını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kürt sorununu çözümsüz kılarak toplumsal gerginliklerden nemalanmak, rant elde etmek, kutuplaşma üzerinden iktidarlarını kalıcı kılmak istiyorlar.

Sınıfsal eşitsizliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor, kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükü artıyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Bu ateşten günlerde kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor.

İktidarın tepesindekiler farklı cinsel yönelimleri hedef haline getiriyor, yaşam haklarını bile çok görüyorlar.

Üniversiteler iktidarın arka bahçesine dönüştürülürken gençler barınamadıkları için okuyamama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. On binlerce akademisyen, bilim insanı ve genç akın akın yurt dışına göç ediyor. İktidar ülkenin en aydınlık beyinlerini kaçırtarak karanlık bir geleceğin parke taşlarını döşemeye devam ediyor.

Türkiye'de ve bütün dünyada emekçilerin üzerinde katmerlenen sömürünün, savaşların, yıkımların,  açlığın ve salgın hastalıkların temel nedeni emperyalizmdir. Bu nedenle başta ABD emperyalizmi ve NATO saldırganlığı olmak üzere emperyalizmin yayılmacı ve emekçi düşmanı politikalarına karşı çıkıyoruz.

Cemevlerine ibadethane statüsünün tanınacağı, zorunlu din dersleri uygulamasının kaldırılacağı bir Türkiye hayal ediyoruz. Madımak Oteli’nin “utanç müzesine” dönüşeceği bir Türkiye..  Eşit yurttaşlık ilkesinin hayata geçirilmesi, ötekileştirme ve ayrımcılığı topyekun reddeden bir bilincin geliştirilmesi ve toplumsal yaşamın her alanının bu bilinç doğrultusunda yeniden yapılandırılması ile mümkündür.

Bizim değil,  sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzen böyle gitmez. Bu bozuk düzen,  bizim düzenimiz değil. Bu sömürü düzeninin bize vereceği hiçbir şey yok! 

Tek adam rejiminin sona ermesi, demokrasi ihtiyacı ve köklü bir değişim talebi mutlu bir azınlık dışında tüm kesimlerin ortak talebidir. 

Emeğin, eşitliğin, eşit yurttaşlığın, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, zorunlu din derslerinin dayatılmadığı, işsiz kalınmadığı, aç yatılmadığı bir dünya ve ülke istiyoruz. Birleşerek yaratacağız.

Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu,  ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı bir gelecek istiyoruz. Birleşerek gerçekleştireceğiz!

Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı yeni bir çalışma yaşamı istiyoruz. Birleşerek hayata geçireceğiz!

Sağlık sistemi çökmüş, muayene olmak için haftalarca randevu alma sırası beklenir hale gelmiş, sağlık emekçilerine şiddet çoğalmış, paran kadar sağlık hizmeti alırsın durumuna düşürülmüşüz, Birleşerek değiştireceğiz !

Bayramlaşmaya giderken adeta savaştılar Bayramlaşmaya giderken adeta savaştılar

Ormanlar imara açılıp çetelere peşkeş çekiliyor, zeytinlikler madenlere kurban edilmeye çalışılıyor, DUR demenin zamanı değil mi ? Birleşerek değiştireceğiz !

Düşüncenin, ifade özgürlüğünün cezalandırılmadığı, savaşların olmadığı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, cezaevleri yerine okulların yapıldığı, işkence ve kötü muamelenin yaşanmadığı bir ülke istiyoruz. Birleşerek ve ortak mücadele ile inşa edeceğiz!

Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz. Birleşerek gerçekleştireceğiz!

Çalışma hakkımızı ortadan kaldıran OHAL uygulamaları ve uygulayanları gidecek, birleşerek biz kazanacağız!

Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Birleşerek değiştireceğiz! Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gulan !" İfadeleri yer aldı. Okunan açıklamanın ardından 1 Mayıs programı halaylarla sona erdi.
Haber: Elif Dikbaş