El yordamı ile yaşama tutunanlar, siyasilere de yol göstermekteler(!)

Ağaç ölüleri karşılıyor direnişe katılanları…Duyulmayan çığlıkları ve görülmeyen gözyaşlarıyla!...

                                                                                                                                                                               İnsanların yaşam alanlarına ve yaşama biçimlerine müdahale edildiği zaman mutlaka tepki oluşmaktadır. Gezi bunun en uç örneklerinden biridir. Uç örneklerden biri oluşu etkisinin yaygınlığı ile kanıtlanmıştır. Üstünden yıllar geçmesine karşın her dile getirilişinde iktidar tedirgin olmaktadır. Bugün BİRGÜN Gazetesinden aynı konu ile ilgili yazılardan sadece üç tanesinden alıntılar yapacağım. Giriş ve sonuç dışında yazıya bir katkım olmayacak. Yazılanlara bende katılıyorum                                             “Muğla halkı termik santralin, maden sahasının, fosil yakıtların ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Çünkü cehennemi gördüler. Ağaçlara sıkı sıkıya sarılmaları bu yüzden. Neyle karşı karşıya kaldıklarının, kaybederlerse geri dönüşün mümkün olamayacağının farkındalar. Aslında ağaca değil yaşama sarılıyorlar. Akbelen meselesi, memleket meselesidir; sermayenin azgın saldırılarına karşı yurttaşın yaşam çığlığıdır. O ağaçlara herkes aynı inanç ve dirençle sarılmalı. Bu ülke insanının ranta, talana ve sömürüye verecek bir günü bile yok artık.” (BERKANT GÜLTEKİN, Birgün,29.07.2023)

“Sen kalkınmaya karşı mısın?” diye soracak hödüklere de, ormanını, merasını, havasını, akarsuyunu, gölünü yok ederek kim kalkınmış, Afrika kıtasına bak, dünyanın elmas, altın, orman, akarsu, maden vb. doğal varlıklar bakımından en zengin kıtasını nasıl talan ettiler, dünyanın en fakir insanları orada yaşamıyor mu diye sorma gereği bile duymuyorum artık. Afrika’ya kadar yorulmayalım. Bak kardeşim; kendi ülkenin ve halkının durumunu görmüyor musun? İktidarın son 20 yılda seni bir dilim ekmeğe muhtaç ederken, senin doğanı yok ederek uluslararası sermaye ve işbirlikçilerini nasıl da “kalkındırdı”ğını hala daha göremiyorsan senden umut yok.  (Prof.Dr. ERDOĞAN ATMİŞ,Birgün, 29.07.2023)

“SOL Parti Başkanlar Kurulu üyesi İlknur Başer yaptığı açıklamada, “Toprağına, ormanına, doğasına sahip çıkan Akbelenlileri ve İkizköylüleri hep birlikte alkışlayalım. Teşekkür ediyoruz onlara. Tüm Türkiye’miz, çocuklarımız ve geleceğimiz için hepsinin ellerinden öpüyoruz. Akbelen Ormanı’nı koruyan İkizköylülere teşekkür edilmesi gerekirken, maalesef bugün, jandarmanın biber gazları ve coplarıyla karşı karşıya geliyorlar. (…..)

Başer şunları dile getirdi: “Bir ülke düşünün ki halk ormanını, toprağını ve doğasını korumak için savaşırken; iktidar ise şirketlere bu ormanları altın tepsiyle sunuyor. Bu ülke halkı, köylüleri ve doğası bunu hak etmiyor. İşte bugün Akbelen’de İkizköylüler, direnenler tarih yazıyor. Çocuklarımız asla sizin yazdığınız bu tarihi unutmayacak ve bunun önünde saygıyla eğilecekler. Toplumsal muhalefet burada, esas muhalefet burada. Akbelen’de direnenlerdir esas muhalefet. O yüzden tekrar, ‘Direne direne kazanacağız’ diyen, doğasına sahip çıkan Akbelenlileri alkışlayalım. İnce Mehmet’ler kazanacak, Hatice’ler kazanacak. Limak değil, Akbelen kazanacak.”

“DİSK, KESK, TMMOB’ye bağlı odalar ve TTB’nin yanı sıra aralarında siyasi partiler, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet, ekoloji ve demokrasi mücadelesi veren 308 kurum, Akbelen Ormanı'nda Limak Holding'in ağaçları katletmesine karşı yaptığı ortak açıklamada, “İkizköylülerin yanında olduğumuzu bildiriyor, tüm yetkilileri sorunun çözümü için ivedilikle harekete geçmeye çağırıyoruz. Akbelen Ormanı’ndaki abluka kaldırılsın, kesim kararı durdurulsun! Protesto hakkını kullanarak ormanı ve yaşam alanlarını korumaya çalışanlara yönelik uygulanan şiddete ve gözaltı kararlarına son verilsin” dedi.

Madenciliğinin bölgeye geri dönüşü mümkün olmayan zararlar vereceği aktarılan açıklamada, “Bilim insanları tarafından da tespit edilmesine rağmen bu ‘kirli enerji’ yönetim modeli için üstün kamu yararından vazgeçiliyor. Yörede yaşayan halkın talepleri hiçe sayılıyor” ifadelerine yer verildi.” (BİRGÜN, Aycan KARADAĞ, Asena TUNCA)

Muhalefetin soruna sahip çıkması gerekirken, bilinçli halk sorununa sahip çıkıyor ve muhalefete de yol gösteriyor. Halkın ve ülkenin sorunlarını çözmeye talip olan siyasi partiler, sorunun olduğu yerde ve sorununa sahip çıkan halkın yanında olmak zorundadır. Bu sadece basın açıklaması veya demeçlerle geçiştirilecek bir konu değildir. Siyasi partiler kendilerine altın tepside sunulanları görerek gereğini yapmalıdır. Bu yaşananlar, kırsalda ortaya çıkan bir “GEZİ”dir!

Direnme başlangıçtır, dayanışma katılımdır. Doğru bir siyasi önderlik olmazsa; toplum adına olumlu bir sonuca ulaşılamaz! Yaşamını, vatanını, doğasını ve ormanını sevenler direnişi başlattı…