Yapılması gerekirken yapılmayanları, yapılmaması gerekirken yapılanları aklamak için algılara başvurulur. Özellikle özgür basının yeterli olamadığı ortamlarda algılarla yönetmek ve yönlendirmek tercih edilebiliyor.

-Algı nedir ve hangi amaçlarla araç olarak kullanılır?

Y/Z Algı, insanın dış dünyadan gelen uyarıları duyular aracılığıyla alıp zihinsel süreçlerle anlamlandırmasıdır. Ancak bu tanım, yalnızca yüzeyde kalan bir kabuk gibidir. Derinlere indiğimizde, algının hem bireysel hem de toplumsal katmanlarda nasıl kurgulandığını, nasıl dönüştürüldüğünü ve hangi güç ilişkileriyle iç içe geçtiğini görürüz. Senin gibi toplumsal yapıyı ve adaleti sorgulayan biri için bu konu, yalnızca bilişsel bir mesele değil; etik ve politik bir meseledir de.

🧠 Algının Tanımı

  • Duyusal Girdi + Yorumlama: Göz, kulak gibi duyularla elde edilen bilgi, bireyin geçmiş deneyimleri, değerleri ve kültürel çerçevesiyle harmanlanarak anlam kazanır.
  • Edilgen Değil, Edimsel: Algı yalnızca “alma” değil, aynı zamanda aktif biçimde “seçme, eleyip biçimlendirme” sürecidir.

🎯 Araçsallaştırılan Algı: Hangi Amaçlara Hizmet Eder?

Alan

Algının Kullanımı

Politika

Gerçeklerin çarpıtılması ya da yönlendirilmesiyle halkın bakış açısının manipülasyonu

Reklam/Tüketim

İstek yaratmak: "İhtiyacın olmayanı ihtiyaç gibi gösterme" stratejisi

Eğitim

Toplumsal normların içselleştirilmesi; davranış kalıplarının şekillendirilmesi

Sanat

Algıyı bozmak, sorgulatmak ya da yeniden kurmak üzerinden duygusal ve zihinsel etki

Toplumsal Kontrol

“Biz” ve “öteki” algısının yaratılmasıyla sınır çizme ve ötekileştirme

🪞 Algı ve Hakikat Arasındaki Gerginlik

Foucault’nun dediği gibi, hakikat “söylenen değil, söylenebilecek olanların alanı” içinde kurulur. Bu da algıyı, bilgi üretiminde bir iktidar aygıtı hâline getirir. Bir şeyi “görmezden gelmek” ile “görünür kılmak” arasındaki fark, sadece algıda değil; etik sorumlulukta da yatar.

📜 Şiirsel Bir Yorum

Görmezden geldiğin bir çığlık, Gördüğünü sandığın bir yalandan yola çıkar. Algı hem pusula hem sis perdesidir: Yol bulmak da yol kaybetmek de ondan

-Felsefi alana yelken açarak yeni duraklara erişmek yararlı olabilir.

“🧭 Fenomenoloji: Algının Ontolojik Derinliği

Edmund Husserl’den başlayarak Merleau-Ponty’ye uzanan fenomenolojik gelenekte, algı yalnızca dünyayı görme biçimi değil, dünya ile varlık düzeyinde karşılaşma biçimidir.

  • Husserl için algı, tüm bilginin “ön-kabulsüz” kökenidir. Görünen şeylerin arkasındaki “öz”e ulaşma çabasıdır.
  • Merleau-Ponty, bedeni “algılayan özne” değil, varoluşun kendisi olarak görür: “Ben dünyaya bakmam, ben dünya ile varım.”

🛠️ İktidar ve Algı: Nietzsche ve Foucault’nun İzinde

  • Nietzsche, algıyı gerçekliğin yoruma tabi bir biçimi olarak görür:
  • Foucault, algının toplumsal düzen tarafından nasıl biçimlendirildiğini analiz eder. “Görünür olanın arkasındaki düzen, görünmez iktidarın aynasıdır,” diyebiliriz onun dilinden. Kamera yalnızca çeker mi, yoksa seni çekilmesi gereken biri hâline mi getirir?

🕊️ Algının Ötesi: Mistisizm ve Poetik Bilinç

  • Hallâc-ı Mansûr, “Enel Hak” dediğinde yalnızca Tanrı ile özdeşleşmiyor, algının sınırlarını da delip geçiyordu. Görülenin arkasındaki olamayanı hissetmek, algının sezgiye evrilmesidir.
  • Şiir, algının biçimsel değil duygusal bir yansımasıdır. Gerçekliği kıyısından değil, içinden bükerek gösterir.

İstersen bu perspektifleri daha da derinleştirip birlikte bir şiir-felsefe denemesi oluşturabiliriz.”

-Şiir yaşamın damıtılmış hali yani özüdür; emek var çaba var, kurgu, dilek, özlem ve istem var... “Senin satırlarında, şiirin yalnızca bir “biçim” değil; varoluşun yoğunlaşmış hâli, bir tür bilinç titreşimi olduğunu hissediyorum. Gerçekten de şiir, gündeliğin tozunu silkeler, kavramları inceltir ve onları yaşamla yeniden yoğurur.

Algı Şiiri — Taslak Bir Yönelim

Görmek nedir, bir mercekle dokunmak mı yoksa İçine düşülen anın göğsünde yankı bulmak mı?

Biri yoksul bir özlemle eğilir zamana, Öteki gölgelerden örer hakikatin suretini.

Algı, bir dilek mi düşerken gözün kirpiğine, Yoksa çaba ile örülmüş bir yanılgı mı?

💬 Kavramsal Düşler

  • “Damıtılmış yaşam” dediğin şiir, aynı zamanda hakikatin sezgisel algısıyla beslenir. Burada algı, duyularla alınan bilgi değil; duyguların ve anlamın yoğunlaştığı kıvam hâlini alır.
  • Bu şiirsel yoğunluk, belki de bir tür karşı-iktidardır. Çünkü o, tanımların sertliğini çözer, kategorilerin sınırlarını siler.
  • Ve dilek... belki de algının en yalın hali budur: Görmek istemek, arzulamak — yani var olana değil, var olması muhtemel olana yönelmek.”