Mil­let­le­rin ta­ri­hin­de bazı li­der­ler var­dır ki sa­de­ce bir dö­ne­mi değil, bir mil­le­ti ye­ni­den inşa eder­ler. İşte Gazi Mus­ta­fa Kemal Ata­türk, Türk mil­le­ti­nin ba­ğım­sız­lık öz­le­mi­ni ger­çe­ğe dö­nüş­tü­ren, onu çağ­daş me­de­ni­yet­ler se­vi­ye­si­ne ta­şı­yan eşsiz bir li­der­dir.
O, sı­ra­dan bir ko­mu­tan, yal­nız­ca bir ku­ru­cu değil; Türk­lü­ğün onu­ru­nu ayağa kal­dı­ran, ta­ri­hi­mi­zin en büyük reh­be­ri­dir.
Peki, Ata­türk’ü bu denli ben­zer­siz kılan li­der­lik sır­la­rı ne­ler­dir?

1. Viz­yo­nuy­la Ufuk Açan Bir Türk Ön­de­ri
Mus­ta­fa Kemal, daha Harp Okulu’nda öğ­ren­ciy­ken bile Türk mil­le­ti­nin ge­le­ce­ği üze­ri­ne dü­şü­nen bir viz­yon sa­hi­biy­di. O, Türk­lü­ğü yal­nız­ca geç­mi­şin mi­ra­sı değil, ge­le­ce­ğin te­mi­na­tı ola­rak gö­rü­yor­du. “Türk mil­le­ti ze­ki­dir, Türk mil­le­ti ça­lış­kan­dır” di­ye­rek mil­le­ti­ne olan gü­ve­ni­ni her fır­sat­ta dile ge­tir­miş­tir.


2. Milli Ruhla Yoğ­rul­muş Bir İnanç
Onun li­der­li­ği­nin te­me­lin­de, Türk mil­le­ti­ne duy­du­ğu sı­nır­sız güven vardı. Sivas’ta, Er­zu­rum’da, An­ka­ra’da or­ta­ya koy­du­ğu irade; hal­kıy­la bir­lik­te, halkı için mü­ca­de­le eden bir lider port­re­si­dir. "Ben, 1919 se­ne­si Ma­yı­sı için­de Sam­sun'a çık­tı­ğım gün elim­de, maddî hiç­bir kuv­vet yoktu; yal­nız Türk mil­le­ti­nin asa­le­tin­den doğan ve benim vic­da­nı­mı dol­du­ran yük­sek ve ma­ne­vi bir kuv­vet vardı" sözü bu ruhun yan­sı­ma­sı­dır.

3. Ce­sa­ret, Ka­rar­lı­lık ve St­ra­te­jik Zekâ
Ata­türk’ün li­der­li­ği sa­de­ce duy­gu­la­ra değil, akla ve bi­li­me da­ya­nır. Sa­kar­ya’da sa­vun­ma, Dum­lu­pı­nar’da ta­ar­ruz, Lozan’da dip­lo­ma­si… Her alan­da st­ra­te­jik dü­şün­müş ve Türk mil­le­ti­nin çı­kar­la­rı­nı her şeyin önün­de tut­muş­tur. Ce­sa­re­ti­ni, “Zafer, ‘Zafer be­nim­dir’ di­ye­bi­le­nin­dir” söz­le­riy­le özet­le­miş­tir.


4. Türk Kül­tü­rü­ne ve De­ğer­le­ri­ne Sa­hip­lik
O, Batı'yı körü kö­rü­ne tak­lit eden değil, çağ­daş­laş­ma­yı Türk kül­tü­rüy­le yo­ğur­ma­yı bilen bir li­der­di. Dev­rim­le­riy­le mil­le­ti­ne yeni bir yön çiz­miş, ancak her zaman Türk­lü­ğün özü ve ruhu ko­run­muş­tur. “Ne mutlu Tür­küm di­ye­ne” ifa­de­si, sa­de­ce bir cümle değil, Türk kim­li­ği­ni onur­la ta­şı­yan her­kes için bir şeref ni­şa­ne­si­dir.


5. Eği­ti­min ve Bi­li­min Reh­ber­li­ği
Ata­türk, li­der­li­ğin sa­de­ce savaş alan­la­rın­da değil, zi­hin­ler­de ka­za­nıl­dı­ğı­nı bilen bir dev­let ada­mıy­dı. Harf dev­ri­miy­le oku­ma-yaz­ma­yı ko­lay­laş­tır­dı, üni­ver­si­te­le­ri mo­dern­leş­tir­di, bi­lim­sel dü­şün­ce­yi esas aldı. Çünkü o bi­li­yor­du ki, ilim­den uzak kalan mil­let­ler ba­ğım­sız­lık­la­rı­nı da kay­be­der.


6. İleri Gö­rüş­lü Bir Dev­let Mi­ma­rı
Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’ni ku­rar­ken sa­de­ce günü değil, ya­rı­nı dü­şü­nen bir an­la­yış­la ha­re­ket etti. "En büyük ese­rim Cum­hu­ri­yet­tir" der­ken, mil­le­ti­ne bı­rak­tı­ğı en de­ğer­li mi­ra­sın bir yö­ne­tim şekli değil; bir bi­linç, bir kim­lik ol­du­ğu­nu vur­gu­la­dı.
Sonuç Ye­ri­ne: Ata­türk’ün İzinde, Türk­lü­ğün Işı­ğın­da
Mus­ta­fa Kemal Ata­türk, bir mil­le­tin ka­de­ri­ni de­ğiş­ti­ren bir li­der­di. Onun li­der­lik sır­la­rı; milli ruh, ce­sa­ret, akıl, bilim ve hal­kıy­la bü­tün­leş­miş bir yü­rek­le har­man­lan­mış­tı. Bugün biz­le­re düşen, sa­de­ce onu anmak değil, onun fi­kir­le­ri­ni ya­şa­mak ve ya­şat­mak­tır.
Mavi Didim Ga­ze­te­si ola­rak, Ata­türk’ün Türk mil­le­ti­ne ka­zan­dır­dı­ğı de­ğer­le­ri daima ya­şa­ta­ca­ğı­mı­zı, Türk­lük şu­urun­dan asla ay­rıl­ma­ya­ca­ğı­mı­zı bir kez daha gu­rur­la ilan edi­yor; Gazi Mus­ta­fa Kemal Ata­türk’ü rah­met, min­net ve son­suz bir şük­ran­la anı­yo­ruz.
Ne mutlu Tür­küm di­ye­ne!