Kaybolur başkalarına benzemenin yok oluşlarında…
Hiçbir şey yapamaz umudun yaşama yaptığı ihaneti!
Geriye giden adımların ileriye götürmeyeceği bilinirken;
Gerçeklerle yüzleşmek, gerçeği yaşamak için gereklidir!
Evet, umudun ihanetinden söz ediyoruz. Umut onu yeşertenlere ihanet eder mi? Eğer her şeyini umutlara bağlayıp, onları gerçekleştirmek için hiçbir çaba harcamıyor ise, umut ihanetten başka bir şey değildir(!)
Dereler kurudu ve vadiler söndü!
Çöle çevirdiler yaşamı…
Gelecek zor günlere gebe;
Kendim için kendimi biriktiriyorum!
Olası gelecek olabilirlikleri, onu algılayabilenler için bir uyarıdır. Uyarı duyarlı kişileri önlemler almaya yöneltir. İşte bu bir ön görebilirliktir. Aynı zamanda da soyut düşünme yeteneğini gösterir. Dahası, parmak gözüne girdikten sonra değil, girmeden önce uyanmaktır.
Önce kazanılanları alarak başladılar;
Sonra, önce kazanılmış olan ne varsa…
Daha sonra borçlandırıp el koydular,
Gelecekle birlikte, kazanılacak olanlara!...
Temel amaç, planlanmış biçimde ve her şeye karşın servet aktarmak ise; hukuktan ve adaletten söz etmek güçleşir. Önce maaşlar düşürülür, ardından fiyatlar artırılır ve geliri dışında birikimleri olanların onları satması kaçınılmaz olur. Bunun için pusuda bekleyenler, vatandaşların varlıklarına bir biçimde çökerler. Dahası, bununla da kalınmaz ve gelecekte kazanacaklarına el koymak içinde yığınları borçlandırırlar(!)
Zor günler bitti artık(!)…
Şimdi daha zor günlerdeyiz!
Gençleri bile yordu yaşamak;
Tüketilmiş günler bizi bekliyor!
Geleceği gelmeden tüketmek böyle bir şeydir. Umutları çalınan insanların geleceği de olmaz!
Gün söndü, ön akşama yağdı karanlıklar.
Tenlerde mayalanan çözümsüz acılarla…
Çöreklendi yokluk, yoksulluk yalınkat hanelere;
Ve çekildi el-ayak, sonra sustu yaşamak!
Çaresizliğini kendi çabasıyla aşmaya çalışmak iyi bir şey ama yeterli değil. Yığınlar, ortak sorunları olan çaresizlerdir. Ortak sorunları olanlar örgütlenerek dayanıştıkları an, çözüm için adım atmış olurlar.
Günbatımı dökülür yorgun yapraklardan,
Örtünür deniz çıplaklığın suskun yorganını.
Kuşlar yuvaya dönüşe çırpar kanatlarını.
Çimlenen umutlar çiçeklenir yıldızlarla.
Evet, örgütlenmek ve dayanışmak toplumsal kurtuluşun ön adımıdır. Bunları sağlayacak olan sınıf bilinci de kaçınılmaz olanlardandır. Ne ve kim olduğunu bilen, neyi nasıl yapacağını da bulur.
Bizim için gelen değildir bu gece,
Yarınsız lığa yürüyen yol ayrımlarında…
Kırılır uykular en beklenmez yerinden;
Rüyaların yüreğindeki köz düşlerdedir…
Çıkmadık candan umut kesilmez derler ya, insanların öz görevi var olmak değil; insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak ve sürdürmektir. Sonra bu yaşam kültürünü gelecek nesillere aktarmak da görevleri arasındadır.
Bir sarmaşık dokunur yüreğin bam teline,
Filizlere seğirir dal sürgünleri barış yeşili…
Çiçeğe durur güneşe belenen kuşun kanadı;
Düşlere kucak açan sürgünler hep yollardadır!
Aramak, bulmak ve yeniden yaşamı kurgulamak var olmanın gereklerindendir. Yaşam tüm çeşitliliği ile akar yarınlara. Bu yaşamları yaşanılası kılmak, tüm insanlığın yok sayılamaz ve devredilemez görevlerindendir.
Yüreklere çığ düşürür sevdanın baharı.
Özlemler yürümeyi bilir, kaçmayı bilmez.
Gül kurusu akşamlar semirtir düşleri;
Sürgüne duran yarınlar yeşile yükler özlemlerini.
Boşuna değildir sevdalarımızı renklerle donatmamız. O göz alıcı renkler bizim içimizde, gerek duyduğumuzda onları gönlümüzce kullanırız...Bu nedenle mevsimsiz gelebilir baharlarımız.
Yıldızlı bir gökyüzü örtünmek geceyle,
Al yeşil çarşaflarda okşamak düş pınarlarını…
Ve gönlünün yarasına sararak sevdasını;
Omuz omuza kurtuluşun kavgasını çoğaltarak!
Kurtuluş, varlığının bilincinde olmaktır, kurtuluş soru sormaktır, kurtuluş ortak çözümler üretebilmektir. Kurtuluş, kendisi için istediklerini tüm varlıklar için isteyebilmektir.
Sıradan bir sabahtı gelen,
Önce yeşilleri görünür kıldı.
Sonra ayrıntıya kavuştu renkler.
Açık ara öne geçmişti mavilikler!
Paylaşmak güzel bir şey ama kişisellik içermemeli; hele sahiplik denen şeye konu olmamalıdır. Paylaşmanın özü, birlikteliği sürdürmektir...Ve tüm varlıkların gerekliliğnin bilincinde olarak.
Zamanın arsız soyguncuları,
Çalar insanların umutlarını.
Gülümseyemez ki, solan güller;
Teni soğumuş ve sönmüştür bakışları!
Dünyanın en güzel gülünü koparabilirsin ama ölmesine engel olamazsın; sahiplik böyle bir hoyratlıktır!