Her şeyde maddenin ön plana çıktığı çağımızda dost bulmak, dost edinmek, dost kalmak gerçekten büyük bir meziyet. Günümüzde her şeyin değer ölçüsü artık para. Toplum öylesine maddeci olmuş ki ister profesör, ister alim ol, istersen allame-i cihan ol, adama soruyorlar; kaç paralık adam diye. Dostluklar sadece  karşılıklı yardımlaşmalar haline getirilmiş.
    “ Dostluğun kolları  birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur.”  diyor Montaigne. Doğru söylüyor söylemesine de bunu uygulayabilecek kaç kişi var aramızda. Bireyler, milletler, devletler devamlı birbirleriyle dostluk içinde el ele , yürek yüreğe, gönül gönüle, barış içinde, savaşmadan, dostça, dostluk içinde, birbirlerini sömürmeden yaşasalar olmaz mı ?  Dünya nimetleri o kadar çok ki bütün insanlara yetecek ve artacak kadar hem de.  Yeter ki bu nimetler adil şekilde dağıtılabilsin. Ama nerede ?  İnsanların eğitimi yetersiz, ruhi tekamülleri yetersiz, bilgi ve kültür seviyeleri çok düşük. Hayaller dostluk üzerine değil, köşe dönme üzerine, birbirlerini yeme üzerine kuruluyor.
    Kişi biraz yükselmeye görsün, hemen etrafını sarıveriyorlar. Sahte gülücükler, pohpohlamalar, yağlamalar. Ama bir de düşmeye gör. Hemen çil yavrusu gibi dağılıverirler. “Düşenin dostu olmaz.” derler. Aşık Veysel ne güzel söylemiş :
        “Dost dost diye nicesine sarıldım
        Benim sadık yarim kara topraktır.”

    Bu dünyadan hepimiz gelip geçeceğiz ve en sonunda sadık yarimiz kara toprağa kavuşacağız. Değer mi şu üç buçuk  günlük dünyada dostluk dururken düşmanca yaşamak. La Fontain ne güzel söylemiş :
        “Dosttan bol şey de yok dünyada
        Dosttan bulunmaz şey de.” 

    Varlıklıysan, güçlüysen, makam ve mevki sahibiysen dostların öyle çok, öyle boldur ki sen bile şaşırırsın. Ama varlıklı değilsen, zayıfsan, makam ve mevki sahibi  de değilsen o zaman dost bulamazsın. Etrafın bomboş kalır. Bataklıkta batmak üzereysen her gelenden birer tekme daha yersin çabuk batman için. En kötü anlarında seni arayıp soranın var mı ? Var ise işte gerçek dost odur. İşte o zaman kanatsız bir sevgi olmuştur dostluk.
    Ne mutlu hâlâ bu şekilde dost olanlara, dost bulabilenlere. Dostlarımıza yaşarlarken yakınlık göstermeyi öğrenelim. Öldükten sonra değil.
 

----------------------- ŞİİR KÖŞESİ --------------------

  KÖTÜLÜKTEN UZAK DUR 

Hak bildiğin bir yolda inanarak yürürsen
Bütün kötülüklere acımadan tuzak kur
Yaşadığın müddetçe nerde fakir görürsen
İyilik et, yardım et; kötülükten uzak dur.

İhtiyacından fazla eğer malın var ise
Tamamıyla boş değil, biraz doluysa kese
Dünya gezegeninde muhtaç olan herkese
İyilik et, yardım et; kötülükten uzak dur. 

Yaradan tarafından salınmışsa dört yana
Yolda, belde, sokakta el açan varsa sana
Yardım bekleyen bütün bitki, hayvan, insana
İyilik et, yardım et; kötülükten uzak dur.

Susuz hayvan su arar dağlardaki kaklıkta
Sınavdan geçer insan yoklukta ve kıtlıkta
Can çekişen bir canlı görürsen bataklıkta
İyilik et, yardım et; kötülükten uzak dur.

İş için yola çıkmış bütün erkencilere
Ekmeğe muhtaç olan gerçek dilencilere
İlim tahsile giden yoksul öğrencilere
İyilik et, yardım et, kötülükten uzak dur. 

Allah nasip eder de yolun düşerse Kars’a
Bedenin her yanını  kötü hastalık sarsa
Neye yarar sendeki apartmanlar ve arsa
İyilik et, yardım et; kötülükten uzak dur.
            
           Şükrü ÖKSÜZ

----------------------------------------------

         DİYEMEDİM 
 

Bu son şiirim artık tükendi hecelerim 
Umutsuz sevdaya ne yazılır diyemedim 
Şimdi bir başına kaldı uzun gecelerim 
Dert ortağım karanlığa bir şey diyemedim. 
 
Yaşamak hayalimdi nefesim yetmez oldu 
Aşkı bulduğum gözlerden yaşım gitmez oldu 
Yanıyor bu yüreğim dumanım tütmez oldu 
İçten içe yanarım kimseye diyemedim. 
 
Yârim derdin derdimdir acısı yüreğimde 
Tutuşmuş her bir yanım eriyor iliğimde 
Sevenler acı çekmez bilirim güldüğünde 
Gülerken de ağladım bilesin diyemedim. 
 
Kalmadı hevesim umut tükendi yürekte 
Dermanım bulunmuyor geçip gitti elekte 
Dertlerimin merhemi şimdi bekler kürekte 
Kabrimi derinlere kazmayın diyemedim. 
 
Dünya sevilmez mi Güner sevemedim işte 
Hayalinle uyurum kâbuslar boğar düşte 
Cehennem azabından hele ben gibi geçte 
Yanmış bu bedenimi yakmayın diyemedim. 
       Güner TEKİN - KARS 

-----------------------------------------------------

   BİLMEK GİBİSİ YOKTUR

Hak yolundan ayrılma ömrün geçmesin boşa
Mevlâna’yı örnek al, türbesi var Konya’da
Cehaletten uzak dur, doğru bilgiyle yaşa
Bilmek gibisi yoktur şu ölümlü dünyada.

Bilinçli olanlarda sağlam kalır her doku
Cahilin hiçbir zaman âlime delmez oku
Allah’ın bize emri: “Rabb’in emriyle oku”
Bilmek gibisi yoktur şu ölümlü dünyada.

Baki olan ruhundur, fani olan bedendir
Götüreceğin madde birkaç metre kefendir
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir”
Bilmek gibisi yoktur şu ölümlü dünyada.

Peygamberler gelince açılır yeni çığır
Cahillik edenlere ilme, irfana çağır
“Alimin mürekkebi şehit kanından ağır”
Bilmek gibisi yoktur şu ölümlü dünyada.

İlimi tahsil etmek görevidir her kulun
Yolunu tutmalısın zamanında okulun
“İlim Çin’deyse bile gidin arayın bulun”
Bilmek gibisi yoktur şu ölümlü dünyada.

        Albeni AKÇAY – NAZİLLİ

-----------------------------------------------

  KISMET 

Her şey kısmet dostum, buna böyle bak;
Nasipse, elini aç; geliverir.
Yağ derse yağmura Hakim-i Mutlak
Tohumu toprağa saç; geliverir.

Kendine güvenip rızık aranma,
Allah'a boyun bük, kula dayanma.
Adını anmadan boşa davranma
Beklediğin Hızır geç geliverir.
    
Elbet O'dur kimsesizin hamisi,
Yunus'un bir balık olur gemisi.
O gel derse; infazda da kimisi
Celladı beklerken taç geliverir.

Firavun kendini Yezdan bilirken,
Gark olur Mısır'a sultan bilirken.
İsmail kendini kurban bilirken
Cebrail yanında koç geliverir.

Muradına şimdi engel, set çıkar.
Levendî bunlardan bir ibret çıkar:
Kırk yıl sonra yârdan bir evet çıkar
Bütün çektiklerin hiç geliverir.

Levent TOPLUDAL – NAZİLLİ