Aynı olanların farklılaşması, değişimin değişmezliği kuralı uyarınca oluşuyor. Başta zaman ve öteki etkenler her koşulda değişime neden olurlar. Sıçramalar ve aksamalar değişimin özel halleridir. Her şey farklı etkenler ve belli doğa yasaları doğrultusunda değişirken, sadece değişim olgusu değişmiyor.

Tüm varlıklar aynı özden gelen farklılaşmalardır. Doğadaki varlıkdaşlığımızın temelinde ortak kaynaklardan vücut bulmalar yatar.

 BİRLİKTELİKLER:

Birlikteliğin temelinde ortak yaşama iradesinin beyanı var. Bu aynı zamanda, devlet olmanın gerek koşullarındandır. Ortak yaşamın unsurları; din, dil kültür, adetler, ortak yaşanmışlıklar ve ritüeller var. Ortaklık havzasında ne kadar çok değişken yer alırsa, birliktelik bağı o oranda artar ve güçlenir. Paylaşılan yaşamla birlikte ortak gelecek düşünün paylaşılması önemli etkenlerdendir. Ortaklığın temelinde yer alan unsurlarla bireyler arasındaki bağlar hangi nedenle olursa olsun, koparılmamalıdır. Birliktelikleri tahrip eden şey, ortaklığa konu olan varlıkların özelleştirilmesi veya satılmasıdır. Unutulmamalı ki, toplumun ortak değerleri (maddi ve manevi) artırıldığında, birliktelik bağı pekiştirilir. İşin özü şu; birlikteliğin en temel bağı yurtseverliktir. Anti emperyalist ve anti kapitalist olmak; insanların ve tüm varlıkların varlık bilincine sahip olmakla olanaklıdır. Olay, olgu ve tüm oluşumların farkında olarak ve bilinçli bir biçimde hareket etmek gerekir. Ortak payda arttığında, birliktelik güçlenir. Bu nedenle milli bayramlara ve ortak değerlere gereken önem verilmelidir. Farklılıkların yarattığı zenginlikler göz ardı edilmemelidir. Her farklılığın bir artı değer olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir.

PAYLAŞIM:

Paylaşım adil ve eşitlikçi olursa; barışın, refahın, mutluluğun ve özgürlüklerin, sevginin, saygının, hoşgörünün, onur ve saygınlığın nedeni olur. Uzlaşmaların, birlikteliklerin yaşamın her alanına yansımasına neden olur. Sağlıklı, güven içinde ve mutlu olarak yaşamak tüm normal insanların istem, beklenti ve talepleridir. İnsanlara özgü bu “türcü” yaklaşımdan kurtularak; yaşamı, paylaşımları ve olanakları tüm varlıklar dikkate alınarak yapmak zorunluluğu var. Bu kültürel bir gerekliliktir.

Varlıklar olarak yaşantımızı sürdürebilmemiz için paylaşmalara gereksinimimiz var. Bunun için öncelikle doğayı paylaşırız. Doğa, doğada var olan tüm varlıkların ortak değeridir. “Çit” çevirmek, sahipliğin ve doğaya ihanetin başlangıcıdır. Bu ihanet, yaşama ihanetle sürdürülür. Tüm olanakları insanlar aleyhine kullanan kapitalist ve emperyalist yaklaşımlar lanetlenmelidir. “Kapitalistler, gölgesini satamadığı ağacı keser(!)”

DEĞERLERİMİZ:

Saygı, özgür bireylerin öz saygılarının karşılığıdır. Saygı, tüm varlıklar için duyulması gereken yaşamsal bir duygudur. Bu olguda farkındalık, en önemli etkenlerden biridir. Varlıklara ve onların var olma haklarına duyulan saygı kesinlikle farkındalıkla birlikte bir bilincin ürünüdür. Bilinçli yaklaşım, varlıklar arası ilişkileri kavradığında, kaçınılmazlıkları da kavrar. Bu konudaki üretken yaklaşım; saygının bir yaşam koruyucusu ve çoğaltıcısı olduğunu da kavrar. Saygı, onu hak eden tüm varlıklar için gösterilmesi gereken en önemli bir bilgidir. Yani, insan olabilmenin kanıtıdır.

Değerlerimizle ilişkili olarak yardım ve güvenlik, eş zamanlı oluşumlardır. Her ikisi de birbirini besler.  Birinin başlattığı şey, ötekini de birlikteliğe sürükler. Bu nedenle “yardım eli” güvenli olandır. Şöyle de söylenebilir; güvenli el, yardım yapabilecek eldir. İnsanların sadece insanlara değil, öteki varlıklara yardımcı olması için her zaman birden çok neden bulunur. Varlık zinciri algısı ile soruna yaklaşırsak; bütün olan varlığının sürekliliği, öteki parçaların varlığı ile olanaklıdır. Bunun için yapılabilecek her yardım döner, dolaşır ve yardım edene ulaşır. Varlıkların birlikteliği ve bütünselliği ortamında her yardım bir bumerangdır.

YAĞMACILAR:

Yağma olgusu, işgal veya istila olayları ile ilgili olarak gündeme gelirdi. Ancak, günümüzde yağmacılık yapanlar yabancılar değil, onlarlar la iş birliği yapan bir azınlık olarak görülmektedir. Bu ahlaki olmayan birliktelik, kelimenin tam anlamıyla ülkelerin   yağmalanmasına neden olmaktadır. Yağmalatanlar ve yağmalayanlar, geride bir enkaz bırakarak ve dönüp arkalarına bakmadan birlikte çekip gitmekteler. Olan, geride bıraktıklarıyla birlikte kalmaya mecbur olanlara olmaktadır! Tahrip edilen doğa, yok edilen ormanlar, tüketilen sular ve onarılamaz bir iklimle baş başa bırakılan emekçi yoksullar(!) Genel çoğunluk için yaşanılamaz bir hayat koşullarında; işsizlik, yoksulluk, haksızlık, hukuksuzluk ve çürümeye mahkûm edilen yığınlar...