Açlık gizli ama, sonuçları görünür ve hissedilir olur.
Gizli açlık her geçen gün biraz daha yaygınlaşmaktadır. Gizli açlık, adil olmayan paylaşımların sonucudur. Eşitsiz paylaşımın yanı sıra, temel hakların ve hukukun üstünlüğünün gözetilmemesi, kayırma ve yolsuzluklarla birlikte baskı ve şiddetin artması olguları temel nedenler arasındadır.
Her koşulda sorun, öncelikle zayıf halkaları vurur! Toplumda zayıf halkalar; çocuklar, yaşlılar ve hastalardır. Gizli açlık bu zayıf halkaları içten kemirerek tüketir(!)
Besin öğeleri yetersiz ve düşük enerjili olunca; öncelikle büyüyüp gelişmeyi, yaşam direncini, bağışıklık sistemini ve dolayısıyla öğrenmeyi olumsuz olarak etkiler! Yetersiz beslenme, öğrenme açlığının nedenidir. Aynı süreçte obezite de artmaya başlar.
Gizli açlık bireysel yetmezliklerin nedeni gibi gözükse de sonuçları itibarıyla bir toplumsal sağlık sorunudur!
Gizli açlık sağlıklı olmayan bir dizinin tetikleyicisidir. Bireylerden topluma, toplumdan toprağa dönük olumsuz etkilerini sürdürür. Toprağın sağlığının bozulması da aynı olumsuz sürecin kaçınılmaz sonuçlarından biridir. Toprağa gerek duyduğu katkılar verilmez ise, ondan beklenenler alınamaz. Toplumun gizli açlığı ile toprağın gizli açlığı örtüşür. Demokratik olmayan yapılarda görülen açlık ve gizli açlık aynı sorunlardan kaynaklanır. Hukukun üstünlüğünün dikkate alınmaması, temel hakların görmezden gelinmesi ve paylaşım adaletsizliği! Aslında bu gibi yapılarda paylaşım değil esas olan paylaşmamaktır. Varlıklara çökmenin yol ve yöntemlerinin uygulanır olmasıdır. Bu yapılarda seçilmişin bir anlam ve önemi yoktur ve esas olan sadakat temelli atamalardır. Aynı süreç, üretimin yok edildiği ve tüketimin yandaş aracılar eliyle yürütüldüğü bir sistemdir. Atanmış yandaşların eylem ve işlemleri kontrolsüz ve denetim dışıdır!
Açlık çoğu zaman boş mideyle özdeşleştirilir. Oysa günümüzde açlık yalnızca sofraya oturamamak değildir; gizli açlık, yani besin öğelerinden yoksun kalma, giderek daha yaygın bir toplumsal sorun haline gelmektedir. Gizli açlık gizlidir, ama sonuçları görünür ve derinden hissedilir. Bu nedenlere satırbaşlarıyla değinelim:
Adaletsiz paylaşım: Kaynakların eşitsiz dağılımı, toplumun geniş kesimlerini besin öğelerinden mahrum bırakır.
Hak ve hukuk erozyonu: Hukukun üstünlüğünün gözetilmemesi, kayırmacılık ve yolsuzluk, gıda güvenliğini ve erişimini zayıflatır.
Baskı ve şiddet: Sosyal ve ekonomik baskılar, kırılgan grupların yaşam koşullarını daha da ağırlaştırır.
Bu nedenler, gizli açlığı yalnızca bireysel bir eksiklik değil, sistematik bir sorun haline getirir
Toplumda en kırılgan halkalar çocuklar, yaşlılar ve hastalardır. Gizli açlık: Çocuklarda büyüme ve gelişmeyi sekteye uğratır. Yaşlılarda bağışıklık sistemini zayıflatır. Hastalarda iyileşme süreçlerini yavaşlatır.
Besin öğelerinin yetersizliği öğrenmeyi de doğrudan etkiler. Böylece gizli açlık, “öğrenme açlığına dönüşür. Aynı süreçte düşük kaliteli beslenme obeziteyi tetikler; çelişkili gibi görünen bu ikilik, aslında yoksulluğun ve eşitsizliğin bir yansımasıdır.
Gizli açlık bireysel bir eksiklik gibi görünse de sonuçları itibarıyla toplumsal bir sağlık krizidir.
Eğitim: Öğrenme kapasitesini düşürerek kuşaklar arası eşitsizliği artırır.
Ekonomi: İş gücünün verimliliğini azaltır, üretim kapasitesini düşürür.
Toprak ve ekoloji: Toprağın besin döngüsü bozulduğunda, toplumun gizli açlığı ile toprağın gizli açlığı birleşir. Toprağa gereken katkılar verilmezse, ondan beklenen ürünler alınamaz.
Gizli açlık, görünmeyen ama derinleşen bir krizdir. Çocukların, yaşlıların ve hastaların yaşamını kemiren bu sorun, aslında toplumun bütününü içten içe tüketmektedir. Çözüm, yalnızca gıda erişimini artırmakla değil; adil paylaşımı, hukukun üstünlüğünü, ekolojik dengeyi ve toplumsal dayanışmayı yeniden kurmakla mümkündür.
Gizli açlıkla mücadele, yalnızca karın doyurmak değil; adaleti, sağlığı ve umudu doyurmaktır.