Olanları, olması gerekenleri, olabilecek olanları görebilmektir güven. Güven olursa, ekonomi var olabilir. Şimdileri yarınlar için kurgulamak için önünü görmek gerek. Öngörebilmek umut ve beklentinin kaynağıdır. Var olanlar ile, olabilecek olanları uyumlu hale getirebilmek yaşamsal bir gerekliliktir.
Yadsıma umudu, yüreğin şenlensin.
Sevdanın eli değmiş gibi çiçeğe durursun…
Göğünde yıldızlar semaha durduğunda;
En zor anlarda bile yolunu bulursun!
Sadece almak ve vermemek temelli paylaşmak, yani el koymak normal olmayan bir kişiliği işaret eder. Normalden uzaklaşanların yetkili ve sorumsuz olması; haksızlıkların, hukuksuzlukların ve adaletsizliklerin tavan yapmasına neden olur. Güç her koşulda iktidara kayar. Güç oluşumu ve gelişimi kartopunu anımsatır. Uygun koşullar bularak yola çıktığında her adımda kütlesini ve etki gücünü artırır. Güç, sahip olan ve bunu sosyal etkileşimde kullanan bir olgudur. Çığ yolda büyür. Çığ bir yıkıcı güç demektir. Sosyal yaşamda yoluna devam ederken önüne çıkanları farklı yol ve yöntemlerle yok ederek bünyesine katar. Obez bir sermayenin olduğu koşullarda adil paylaşımdan ve fırsat eşitliğinden söz etmek güçleşir(!)
Tüm sorunların temelinde paylaşım var. Paylaşım ne kadar adil olursa, o kadar demokratik bir yapıya ulaşılabilir. Bu aynı zamanda adalet, eşitlik, güvenlik, mutluluk, refah ve bunların doğal sonucu olarak barış içinde üretkenlik anlamına gelir. Çözümlerin anası sorunlar, üretkenliğin kaynağı güvendir. Güven birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma demektir. Bu olumlu nitelikleri sayarken, örtük olarak milleti anlatmış oluyoruz. Eğitimli, sağlıklı ve mutlu bir topluluk her koşulda yaratıcı ve üretken olur. Bu gibi toplumların inanç gibi bir noksan tamamlayıcısına ihtiyacı olmaz. Yaşamı temel doğrular üzerine yapılandıran topluluklar her zaman üretken ve çözüm üreten konumunda olurlar. Üretkenliğin özgürlük, bağımsızlık ve refah olduğunu unutmamak gerek.
Ekonomi, kıt kaynakların akılcı ve adil olarak değerlendirilmesidir. Paylaşmamak temelli bir yaklaşım; sorumsuzca ve sorunlarla yola çıkmak demektir. Hiç kuşkusuz bu yol yol değil, doğrudan devlet olanaklarıyla yolsuzluk yapma sorumsuzluğudur. Devletin kontrolünde olan ve halka ait olan kaynakların yağmalanmasıdır(!) İnsanlar haklarına ve sorunlarına sahip çıkmadıkça bir çözüm beklememelidir!
Devlet, bir yetki, sorumluluk ve yükümlülükler bileşkesidir. Özgür iradi katılımcı birey, birlikte yaşama iradesini beyan ederek yapıya katılmış olur. Bu oluşum, genel katılım hakkını nesiller boyu güvenceye alır. Devleti var kılanların temel talebi, yaşam güvencesine ve ortak yaşama güvencesine ilişkindir. Bu güvenceler, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ile fırsat eşitliği ve adil paylaşım eşliğinde, ortak bir gelecek tasarımını işaret eder. Devleti yönetme sorumluluğunu üstlenenler; devletin temel fonksiyonlarını yük olarak gördüklerinde, öncelikle devleti yadsımış olurlar. Devlet eliyle, güç ve olanaklar toplumun tamamına değil, iktidar ve onun yakınları lehine kullanılır ki; bu en büyük haksızlıkların ortaya çıkmasına neden olur. Böyle bir oluşum aynı zamanda toplumun parçalanması anlamına gelir. Bizden denenler, devlet olanaklarını yağmalayarak semirmeye başlar. Bu oluşum varlık korumak ve sürdürmek adına haksız, hukuksuz ve adaletsiz birtakım uygulamalara neden olarak hızla demokratiklikten uzaklaşırlar(!) Normal insanların bu gibi anormal halleri kabullenmeleri mümkün değildir! Emperyalist ülkeler bu gibi yöneticileri iyi oldukları için değil, onlardan yararlandıkları için desteklerler(!) Emperyalist ülkeler kendileri için nitelikli insanları tercih ederken; ilişki içinde bulundukları yabancı ülkelerde en niteliksiz olanları tercih ederler!...