Hakaret: Normal insanların, normal koşullarda ve özsaygıları açısından yapmamaları gereken eylem, tavır veya işlemlerdir. Bu olumsuz davranışlar kişiye yönelik olabileceği gibi, kişilere ve topluluklara yönelik de olabilir. Kişilere ve topluluklara(inanç grupları veya partiler vb.) yönelik olunca toplumsal boyutlara taşınmış olur. Bu süreçte, haklıdan(mağdur) yana olanlar olabileceği gibi, haksızın arkasında saf tutanlarda olabilir. Bu olumsuz tutum, bölücülüğünde ön adımıdır(!)
Sorumluluk daha fazla duyarlık ve olgunluk gerektiren bir konumdur. Sorumluların uyması gereken ilkeler, kural ve kaideler, her koşulda sıradanlardan daha fazla olmalıdır. Yetkililerde, bunları gözeten bir davranış; yetkinlik ve aynı zamanda olgunluk olarak algılanır ve değerlendirilir. Yetkin ve olgun olan bireyler, bu olumlu niteliklerinden dolayı, toplumda saygınlık kazanırlar. Halkımız gören ve gözetleyendir. Bu konuda olumlu algılarını şöyle ifade ederler; “Anam, bacım olsun…” veya “Baba adam…” diyerek onurlandırırlar. Bu yaklaşım, birlik ve beraberliğin harcıdır.
Hiçbir makam; yetkilisine, hakaret etme hakkı ve yetkisi tanımaz! Olumsuz bir hak veya yetki pozitif olarak değerlendirilemeyeceği için; böyle bir hukuk dışılıktan söz edilemez! Aksine, yetkililer halkının ve yurdunun hizmetinde olan ve hizmetlerinin karşılığında da ücret(maaş) alan kişilerdir. Yani yetkili görevini hayrına yapmaz! Bu yetkililere karşı yapılan kabalıklar ve görevini engellemeye dönük davranışlar kusur veya suç olarak değerlendirilir. Bu gibi durumlarda bağımsız yargı, gereğini yapar.
Yasalarca ve usulüne uygun biçimde yetki verilen kişiler, hizmet yükümlülüğü olan kişilerdir. Yetkili olan kişilerin güvenilirliği tartışma konusu yapılmaz çünkü özellikle olması gereken olduğu için. Normal koşullarda bir yetkili, yasalara uyan, ilke ve kuralları gözetendir.
Hak etmeden elde etme ve haksız olarak elde ettiklerini, hukuksuz olarak korumaya yönelme; hakareti bir savunma manivelası olarak kullanmayı zorunlu kılabilir(!) Böyle bir süreçte, negatif bir dengenin kurulması amaçlanmış olabilir. Bunun için, kendi dışındaki(yabancısı olduğu) değerlere saldırarak, onları değersiz gösterme girişimleri söz konusu olabilir. Bu olumsuz oluşum ve gelişmelerde, hakaret isteyerek yapılan bir istemsiz davranıştır. İtibarsızlaştırma, uzlaşmazlıklarda başvurulan bir silahtır. Bu silah, süreç içinde sınıfsal bir karakter kazanmıştır. Genellikle haktan, haklıdan ve halktan yana olan kişilere yöneltilir bu silah! Kitlelerde alıcıları(taraftar) olduğu sürece bu itibarsızlaştırma girişimleri tekrar tekrar kullanılır. İşte bu saldırıların değişmeyen silahı hakarettir(!) Değersizliğini kendi dışındaki değerlere saldırarak sürdürmek, haksız kazançların görünmez kılınması için kullanılan bir örtüdür. Bu örtü yandaşların gözünü de kapatır!
Birkaç hakaret örneğini satırbaşlarıyla vurgulayalım:
-Bölücülük bir insan grubuna ve insanlığa yöneltilen hakarettir.
-Ayrımcılık, (ırk, renk, cins, inanç, kimlik ve yaşama biçimi) öteki kişilere karşı işlenen bir suç ve hakarettir.
-Yalan söylemek, gerçeği bilenlere hakarettir.
-Yapılması gerekenleri yapmamak, çözüm bekleyen katılımcılara hakarettir.
-Demokratikliğe aykırı olan her eylem ve işlem, özgür bireylere hakarettir.
-Laikliğe aykırı olan her eylem, karar ve davranış laiklere ve inananlara hakarettir.
-Halka hesap vermemek halkına hakarettir.