Gidiyor…
Gitmekte olan!
Her gün… Bir gün daha gidiyor, izliyor musunuz?
Ama siz sanıyorum, çok büyük bir ihtimalle kimin, nasıl, nereye ve ne zaman gitmekte olduğunu yanlış anlıyorsunuz.
O bizleri uzun süre evlerimize kilitledi.
İnsan ilişkilerimizi dijital ortamlara kaydırmamızı zorunlu kıldı.
Birçok istemediğimiz, hoşlanmadığımız, içinden çıkıp kurtulmak istediğimiz koşullara tepetaklak ittirdi bizi, bizleri…
Hayır, yine anlatamadım [farkındayım] kimden söz ettiğimi.
İyisi mi, sakınmadan, kıvırtmadan, olduğu gibi anlatayım meramımı:
Gidiyor gitmekte olan “kış”tır, kış!
Ötekilerle birlikte, hani sizin öyle sandıklarınızla birlikte [inşallah ve maşallah] birlikte gidiyorlar, kol kola…
Ama kış, gelecek yıl yine gelecek.
Yine tüm melanetini yaşantılarımızın üstüne dökecek.
Ama ya ötekiler?..
Onları şimdilik geçiyoruz bir kalem.
Gelelim, gitmekte olanın gide-gide vardığı o hüzünlü bahçeye.
İçinde selvi ağaçlarının boy boy yükseldiği koyu soluk yeşil “asri” mezarlığa…
Ortada bir musalla taşı yan yatmış öylece duruyor.
Üstünde bir tabut.
Tabutun üstünde yeşil bir örtü, içinde “kış”ın mevtası…
Mahallenin imam-ı azamı dikilmiş yanı başına; soruyor:
**Nasıl bilirdiniz?
Cemaat yalakalığından [ya da bir kısmı kış severliğinden] olsa gerek;
**İyi bilirdik, diyor.
Ben mi?
Bu uzun içi bom-boş yazıyı neden yazdım ki, dersiniz.
Yanıtım açık ve net;
**Kötü bilirdim!
Gitsin gittiği yere kadar ve bir daha dönmesin geriye…
Göle maya çalmak mıdır bu dilek?
Olabilir.
Ben yine de kötü biliyorum.

Bizleri uzun bir süre evlerimize tıktı ama şu anda ciddi biçimde rahatsızlandı. Sevenlerinin yardımıyla acile kaldırıldı ama durumu yönet siz doktorlar ancak 7:10 gün civarında bir ömrü kaldığını söylüyorlar
Evet herkes ölüm dedir mevsimlerde ama ben şahsen musalla taşında adettir bilirsiniz iyi bilirsiniz derler denir ben kimse kusura bakmasın kötü bildiğimi söyleyecem